Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ferit Salim Sanlı

9.8/10
5 Kişi
19
Okunma
2
Beğeni
1.786
Görüntülenme

Ferit Salim Sanlı Gönderileri

Ferit Salim Sanlı kitaplarını, Ferit Salim Sanlı sözleri ve alıntılarını, Ferit Salim Sanlı yazarlarını, Ferit Salim Sanlı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alparslan Türkeş, Adnan Menderes hakkında:
Türkeş'in Yeni Delhi macerası sürecinde, hariciye görevlisi olan Taner Baytok da, Türkeş'in Türkiye'ye döndükten sonra Demokrat Partililerin oylarıyla iktidara geleceğine inandığını ve Menderes hakkında "Bir gün gelecek, tarih Mende­res'i altın harflerle yazacak" sözünü sarf ettiğini iddia etmiştir.
Reklam
“…Bundan ötürü Türkeş’e göre, komünizmi yenmek lazım gelmektedir ve komünizmi önlemenin ‘en emin yolu’, sosyal adaleti temin etmektir.”
Sayfa 293
“Türkeş ile Cemal Gürsel’in ilk münasebeti 1942 yılında gerçekleşmiş ve Türkeş, Gürsel ile kendisi arasında “Ziya Gökalp’in fikirlerine bağlılık, memleket sevgisi, milliyetçilik” gibi müşterek tarafları bulunduğunu, bundan ötürü aralarında önemli bir “muhabbet” geliştiğini ifade etmiştir.”
Sayfa 110
Muzaffer Özdağ:
“…köylüyle temaslarım sonucunda şunu anladım ki camiinin temsil ettiği fikirlere, camii dışından tesir edilemez.”
Sayfa 103
…Ve aralarında Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay’ın da bulunduğu “Kemalistler”, partinin Atatürk ilkelerinden taviz verdiği” argümanıyla istifa etmiştir.
Sayfa 85
Reklam
Alparslan Türkeş’in öncülüğünde diğer grubun, “radikallerin”, “İkinci bir Atatürkçü devrimi gerçekleştirmek için daha uzun iktidarda kalmak istediği” ileri sürülmüştür.
Sayfa 69
Tasfiye edilen bir diğer isim olan Dün­dar Taşer'e göre; "Aydemir gibilerin haseti, CHP liderinin ihtirası ve Madanoğlu'nun aczi 27 Mayısı boğmuş" ve 13 Kasım hadisesine sebep olmuştur. Taşer, 13 Kasım'ı tasvir etmek adına "tarihi analojilere" müracaat etmiş ve bu hadisenin "bir benzerini" tarihte bulunmadı­ ğını öne sürmüştür. Fransız Ihtilali 'nin ihtilal liderleri, birbirlerini giyotine gönderseler de, sanıkların "teşrii meclislerde" müdafaları dinlenmiş ve deliller kame edilmiştir. Sultan Hamit de kendisini tahta çıkaranları, "tasfiye" etmek adına bir mahkeme kurmuş ve "şeklen" de olsa, mahkemenin hükümlerini tatbik etmiştir. Mısır ve Irak' ta da liderlerden bir kısmı bertaraf edilmiş ancak bu "bertaraf', ihtilal komitelerinin "kendilerini herhangi bir anayasaya" bağla­madıkları müddet zarfında bu vuku bulmuştur.
Türkeş grubunun tasfiyesi:
Türkeş grubunun tasfiye edilmesiyle birlikte, Türkeş'e yakın olan müessese ve yayın organlarında da bir dizi değişiklikler yaşan­ mıştır. Tasfiyeden hemen sonra, Türkeş öncülüğünde kurulduğu vurgulanan ve "Başbakanlık örtülü ödeneğinden" pay aldığı iddia edilen "Türk Kültür Derneklerine'', "mahalli valilik ve kaymakam­lıklar" tarafından el konulduğu ve "şubeye sızmış olan müfrit cere­yanların" temizleneceği ilan edilmiştir. Türkeş'in öncülüğünde teşkil ettirilmiş bir diğer kurum olan "Öncü" gazetesinin sahibi Ziya Tansu ise, 13 Kasım günü Ankara'ya çağırılmış ve "gazeteyi" devret­ mesi kendisine telkin edilmiştir. Gazeteyi "devretmek" zorunda kalan Ziya Tansu, ilerleyen süreç içerisinde bu "devrin", "cebren" olduğunu ifade edecek ve özlük haklarının "gasp edildiğini" öne sürecektir. Ayrıca, 13 Kasım ile birlikte, Türkeş ve arkadaşlarının medyadaki en büyük "desteği" aldığı yayın organı olan "Havadis" gazetesinden "Peyami Safa " kovulmuş, Gökhan Evliyaoğlu ve diğer yazarlar ise etkisizleştirilmiştir
14'lerin yurtdışına gönderilişi:
Mürted Hava Üssünde bir süre "nezaret" altında kalan 14 suba­yın, "yurtdışı" tayinleri kararlaştırılmıştır. Karara göre, Alparslan Türkeş Yeni Delhi'ye, Orhan Kabibay Ottowa'ya, Münir Köseoğlu Stockholm'a, Orhan Erkanlı Mexico City'ye, Mustaf a Kaplan Liz­bon'a, Muzaffer Karan Oslo'ya, Şefik Soyuyüce Kopenhag'a, Fazıl Akkoyunlu Kabil'e, Rıfat Baykal Tel Aviv'e, Dündar Taşer Rabat'a, Numan Esin Madrid'e, İrfan Solmazer Lahey'e, Muzaffer Özdağ Tokyo'ya ve Ahmet Er Trablus'a tayin edilmiştir. Türkeş, 19 Kasım günü Yeni Delhi'ye gitmek üzere havaalanına intikal etmiş ve kendisini Nejdet Sançar (Nihal Atsız'ın kardeşi), Recep Dok­sat, Hüseyin Cahit Oğuzoğlu gibi dönemin ünlü Türk milliyetçileri uğurlamaya gitmiştir.
Reklam
60 Ihtilalinde 14'ler grubunu kurşuna dizme fikri:
Yurtdışına memuriyete gönderilecek olan subaylar, ilk önce "Mürted Hava Üssü'nde" güvenlik gerekçesiyle nezaret altında tutulmuşlardır. Bu noktada, Milli Birlik Komitesi üyelerinden Hay­dar Tunçkanat'ın, tasfiye edilen 14 üyeyi "vatana ihanet" gerekçesiy­le, "kurşuna dizilmeleri" teklifinde bulunduğu iddia edilmektedir. Türkeş, bu hususu, Cemal Gürsel'in, dış basına "14'ler dua etsinler ki işin içinde ben vardım. Yoksa hepsi de kurşuna dizilecekti" sözlerini sarf ettiğini ileri sürmek suretiyle zımnen tasdik etmiştir.
14'lerin tasfiyesinde;
13 Kasım harekatının askeri anlamda lideri Cemal Madanoğlu olmuştur. Operasyonun parolası olarak, Madanoğlu'nun köpeği­ nin ismi olan "Can Can" olarak tercih edilmesi de 27 Mayıs'tan itibaren süregelen ihtilafın tezahürü olarak ilgi çekici olmuştur. Akyaz, bu tasfiyenin usulen mevzuata aykırı olduğunu ileri sürmek­tedir. Zira Akyaz'a göre MBK üyeleri ancak "şeref ve haysiyeti ihlal eden bir davranış" sonucunda komitenin asgari 6/7sinin bulunduğu bir toplantıda 4/5inin vereceği oylarla azledilebilmekte, Gürsel'in böyle bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır. Akyaz ayrıca Cemal Gürsel'in, ordudan da onay aldığını mesela Türkeş'in Harp Okulu Müdürü yaptığı Talat Aydemir'in ve Kabibay'ın Garnizon Komutanı yaptığı Faruk Güventürk'ün tasfiyeye onay verdiğini ifade etmekte­dir
Türkeş, 13 Kasım sonrasında "gözaltında" bulunurken, Kabibay'ın yanına gidip; "Napolyon, meşhur Seliç Savaşı'na hazırlanırken, gece yarısı topçusuna, şöyle bağırıyordu: 'Aktivite, aktivite, vites, vites!'. Yani, hareket edin, acele edin, süratle hareket edin, diyordu. Kabibay, ben de size hep süratle hareket etmemiz gerektiğini söylemiştim. Çünkü aramızda bir zaman yarışı vardı. " sözlerini sarf ettiğini ileri sürmektedir.
Milli Birlik Komitesindeki 14'lerin tasfiyesine ilişkin Gürsel:
'' . Arkadaşlar, komite arkadaşlarımızın hepsi feragat sahibi,hepsi fevkalade çalışkan . . . fakat zaman zaman o kadar birbirinden ayrı fikirler, uzlaşmaz kanaatler ortaya çıkıyor ki, bir meseleyi halletmek­ ten ziyade, bir meydan muharebesini kazanmak şekline giriyordu . . . Biz çatlaklığa meydan vermeden işi düzeltmek ve hatta hatta görü­nüşü kurtarmak adına gayri samimi beyanlar vermek mecburiyetin­ de kaldık . . . Fakat, son on beş yirmi gün içinde hal öyle bir manzara ve mahiyet aldı ki komiteden sağlam karar çıkmak şöyle dursun, vatandaş efkarında şüpheler, ıstıraplar ve hatta endişeler başladı. . . Tabii, bütün memleket çocukları da, münewerleri de bizim kadar vatanperver oldukları için bu gidişin tehlikelerini görmeye ve ıstı­ raplarını duymaya başlamıştı. Ben, bütün dünyaya ve milletime karşı üzerime aldığım vazifenin mahiyetini ve icaplarını ciddi surette düşünmek mecburi yetindeydim . . . Bütün bu düşünüş ve görüşler çerçevesi içerisinde, yolumuzu aydınlatmak ve bu aydınlığı temin edecek kararları vermek durumunda idik. Öyle yaptık."
Ecevit'in Ülkü ve Kültür Birliği fikrine eleştirisi:
Ülkü ve Kültür Birliği Nedir" başlığıyla bir yazı kaleme alan Ecevit; böylesi bir teşkilatın "memleketin kaderini" tayin edecek surette bir pozisyon­ da olduğunu ancak kamuoyunun gündeminden saklanarak, aydın­lar arasında istişare edilmeden hazırlanacak bu kanun tasarısının, "demokrasiyle bağdaşmasının" şüpheli olduğunu belirtmektedir. Ecevit, "kanun tasarısının gerekçelerinin" kamuoyuyla paylaşılma­ sından sonra, tekrar bir yazı kaleme alacak ve "millet egemenliğini reddeden bu teşkilatın", "orduya, bütün kültür teşekküllerine, bütün devlet cihazına, bütün düşünce ve siyaset hayatına, bucak ve köylere" sira­ yet edeceğini belirtmiştir. Ecevit'e göre, Türk toplumunun bütün düşünce ve siyaset hayatını kontrolünü alacak bu teşkilat ile birlik­ te, Türkiye'de "kurulacak olan demokrasi", "ölü doğmuş, daha doğar­ ken o ağa takılıp boğulmuş" bir şekle bürünecektir
250 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.