Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fikret Madaralı

Fikret MadaralıTonguç Işığı yazarı
Yazar
9.0/10
1 Kişi
2
Okunma
0
Beğeni
1.112
Görüntülenme

Fikret Madaralı Sözleri ve Alıntıları

Fikret Madaralı sözleri ve alıntılarını, Fikret Madaralı kitap alıntılarını, Fikret Madaralı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hasan Ali Yücel
"Benim kızım da, eşim de oruç tutarlar. Niçin tutuyorsunuz demem. Oğlum Can tutmaz. Ona da niçin tutmuyorsun demem. İnanç özgürlük işidir bu işler. Herkesin ağzına yumruk tıkamak hoşlanmadığımız şeylerdir. Keşke her çeşit düşüncenin tartışılabildiği, fikirlerin karalanmadığı bir ortam yaratabilsek..."
Sayfa 117
Nihal Atsız Üzerine
lstanbul öğretmendeyken yüksek öğretmeni bitirmek üzere olan Nihal Atsız'la tanıştık bir gün. Bulgaristan'dan geldiğimi öğrenince, büyük ilgi gösterdi bana. Hemen hemen akran sayılacak yaşlardaydık. Coşkulu, tutkulu bir gençti. Yetişme yıllarımı, Gospodin Şarankovu okuldan attırışımızı anlatınca, daha bir dört elle sarıldı bana. Fikirlerini öğrendikçe Atsız'ın, Şarankov'un başka türlüsü olduğunu anladım. Aynı heyecan, başkalarına aynı tepeden bakış.. Aynı bayrak altında toplanacaktı bir gün bütün Türkler. Yeryüzünde çoktuk. Bozkurt, gene öne düşecek. Türklük dünyayı titretecekti. Soyu bozuklar, bir türlü anlamak istemiyorlardı bunu. Dikkat ediyordu böylelerine, ya anası, ya dedesi bozuk çıkıyordu.. Sık sık görüşüyorduk. Beni katıksız Türk sayıyordu. Her düşünürün, yazarın şeceresine bakmalı, düşüncelerinden önce soy temizliğine önem vermeliydik. Sonra başlıyordu saymağa Akif Arnavuttu, Şemsettin Sami, Mustafa Kemal... Evet evet, soy temizliği esastı. Gittikçe tutarsızlaşıyordu bana göre. Bu mantık, bu bakışla saf Türk bulmak zorlaşıyordu. Dedim ya, Şarankov'un başka türlüsüydü adam canım.. Evlendiği, eşinin Varna'dan döndüğü güne değinsürdü ilişkimiz. Onu sapık düşünceleriyle başbaşa bırakıp bir daha semtine uğramadım.
Reklam
Ayrılık, önce ılık, sonra kaynar su gibi. Yakıyor kalbi. Ama düşünceler, yollar bir olunca Ayrılık ne ki...
Sayfa 97
Vali olmuşsun ama insan olamamışsın
Adın ne? «Fikret. «Babanin adi? İsmail. Doğum yerin? «Bulgaristan. Şumnu, Madara köyü. Köydeki görevin nedir? Öğretmenlik.. Yüzü karasarı kesilmişti. Hırsından titriyordu. Üstüme atılıp boğazımı sıkıverecekmiş gibi bir hali vardı. Gürledi: «Öğretmensen öğretmenliğini bil, her bir işe burnunu sokmağa kalkma. Senin görevin çocuk okutmak, Burası Türkiye, Kalemimi şöyle bir oynattım mı belini doğrultamazsın bir daha.. Ne demek köylü örgütlemek, kooperatif mooperatif? Bunun sonu nereye çıkar biliyor musun. Komünistliğe çıkar komünistliğe.. Uzak dur böyle şeylerden."
Sayfa 56
Donup kaldım. Okul deyince, dört duvar anlıyordu adam.
Toprağa verdiğimiz emekler boşa gitmemişti. Mahallelerden cuma namazına gelenlerin gözleri kamaşıyor, bahçemiz köylüler için ayrı bir okul oluyordu. Müfettiş Uzun Halil, bahçeyi gezdikçe kararıyordu. Ne çiçekler, ne sebzeler, ne gürleyen meyva bahçesi yüzünü güldürebildi. Öğretmen odasına girince adam patladı : Yahu sen öğretmen misin tarımcı mı? Okuma yazma öğretmekle, hesap ögretmekle yaptıklarının ilgisi ne? Hangi yasaya, yönetmeliğe dayanarak çocukları bahçe işlerinde çalıştırıyorsun? Bir şikâyet olursa... Donup kaldım. Okul deyince, dört duvar anlıyordu adam.
Sayfa 52
Öğleye kadar kültür dersleri, öğleden sonra işlik çalışmaları: Marangozluk, demircilik, yapıcılık.. Köyden gelen, köyün sorunlarını bilen, onları çözebilecek bilgiler, becerilerle yetişen yeni bir öğretmen kuşağı.. Daha çalışmalarımızın başında, yasa boğuluyoruz. Büyük Atatürk'ün ölümü hepimizi sarsıyor. Günlerce yaşlı gözlerle girip çıkıyoruz sınıflara.
Sayfa 66
Reklam
Köy canlanıvermişti. Harıl harıl su yolu açılıyordu. Taş kıranlar, dinamit atanlar, harç karanlar... Boru döşeyenler. Herkes seve seve akşamlara dek çalışıyordu. Bir hafta sonra, köyün üç yerinde çeşmeler akmağa başladı. Bir yıldır uykularımı kaçıran düşüncem, düşüm gerçekleşmişti. Zeliha bacı kovasını derenin pis sularına daldırmayacaktı gayrı. Sarı ineğin suyu ayrı, Haçce Nine'ninki ayrı olacaktı.
Sayfa 54
Ha söyle düşünmeğe başlayın biraz. Her insanın okuması gerektiğini, başka türlü dünyaya ayak uydurulamıyacağını anlamaya başlayın. Adı okur-yazar olan kara cahillerden ne zaman kurtulacak bu memleket.
Sayfa 121
Köylülerle yakından ilgilenmek, gazetelere köy haberleri ulaştırmak, kızdırıyordu Cumhuriyet valilerini. Babamın partisinin başkanı Mirçov'un söyledikleri düşüyordu aklıma. «ismayıl kardeş sizde bu işler yürümez.» Cumhuriyet de, yürümüyordu galiba.. 1923'den bu yana şunca yıl geçmiş, ama en küçük bir değişme olmamıştı köyde..
Sayfa 61
Köylümüz yoksuldu, perişandı, zor durumdaydı.. Değil yol parasını, sigarasını, çayını ödeyecek gücü yoktu. Veresiye aliyordu her şeyini, boğazına kadar borçluydu. Hasatta elde ettiği, borcuna yetmiyordu.. Yokluğun kıskacında kıvranıyordu.. Tam da bayram arefesinde, cezaevine götürülen yetmiş iki baba...
Sayfa 60
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.