Ruandalı bir anneyle Fransız bir babanın çocuğu olarak 1982’de Burundi’de doğdu. 1995’te iç savaşın patlak vermesi ve Ruanda’da soykırımın başlamasıyla aile Fransa’ya taşındı. Finans alanında eğitim gören Faye, Londra’da bir yatırım fonunda iki yıl çalıştıktan sonra yazarlık ve müzisyenlik kariyerine yöneldi. Hip hop kültürü ve Kreol edebiyatından etkilenen yazar, 2010’da Milk Coffee & Sugar grubuyla ilk albümünü çıkardı. 2013’te ilk solo albümü Pili Pili sur un Croissant au Beurre yayınlandı. 2018’de prestijli Victoires de la Musique Ödülü’nü kazanan Faye, yazdığı ilk roman olan Küçük Ülke’yle Fransa’da büyük bir başarı kazandı. Pek çok büyük edebiyat ödülüne aday gösterilen ve Prix Goncourt des Lycéens, Prix du premier roman gibi ödüllere layık görülen eser, otuzu aşkın ülkede okurlarla buluştu ya da buluşmak üzere.
Küçük Ülke, Fransa'da pek çok ödül kazanmış ve sinemaya da uyarlanmış bir kitap.
Brundi'de Fransız bir babanın ve Ruandalı bir annenin çocuğu olarak kozmopolit bir ortamda kız kardeşi Ana ile mutlu bir şekilde yaşayan Gabriel'in yaşamı, Ruanda'da ve Brundi'de yaşanan Tutsi ve Hutular arasındaki etnik savaş nedeniyle alt üst olur.
Kitabın yazarı, Gäel Faye de Brundi İç Savaşı'ndan kaçarak 13 yaşında Fransa'ya göç etmiş.Babası Fransız, annesi Ruandalı.Bu açıdan otobiyografik özellik taşıyor kitap.
Gäel Faye aynı zamanda bir müzisyen.
İlgiyle okuduğum, içimi sızlatan bir kitaptı Küçük Ülke.
Afrika'da Brundi iç savaşını bir çocuk gözünden anlatıyor kitap. Uzatmadan ve ajite etmeden yapıyor bunu. Çok akıcı bir dili ve sağlam bir kurgusu var eserin. Çok kısa olmasına rağmen can alıcı bir çok noktaya dokunuyor. Güzel kitap vesselam.
Birleşmiş Milletlerin kaderine terk ettiği,yüz günde 800.000 insanın yok olduğu,bazı çocukların hiç büyümediği;bazı yaraların asla iyileşmediği küçük ülkeden yenice döndüm..nasıl da büyüdü herşey,nasıl da yoruldu gönlüm çıkmazda..
Yarım kalmış umutların,hayallerin,ruhların kırıkları battı ayağıma,etim kanadı;ruhum kanadı..
Sırf hırs ve iktidar uğruna rengi siyah olan insanların,katrana bulanmış hayatların;çocukluklarından ve hayatlarından sürgün edilmiş insanların ölüşünü gördüm Gaby'nin gözlerinden..
Anlam veremediğim soykırımın aslında insanın insana tahammülsüzlüğünden ve sevgisizliğinden nasıl fışkırdığını yaşadım..Ölümü bekledim kuytu köşelerde Gaby'le birlikte ve Gaby'le birlikte kaçtım o küçük ülkeden..