Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Georges Pachymeres

Georges PachymeresBizanslı Gözüyle Türkler yazarı
Yazar
7.5/10
19 Kişi
56
Okunma
6
Beğeni
688
Görüntülenme

Georges Pachymeres Sözleri ve Alıntıları

Georges Pachymeres sözleri ve alıntılarını, Georges Pachymeres kitap alıntılarını, Georges Pachymeres en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Pachymeres, 27 Temmuz 1302’de gerçekleşen Bafeus Savaşı dolayısıyla Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Bey’den bahseden ilk tarihçidir.
İlcan Bihter Barlar
"Pachymeres, 27 Temmuz 1302'de gerçekleşen Bafeus Savaşı dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'den bahseden ilk tarihçidir."
Sayfa 11 - İlgi Kültür SanatKitabı okudu
Reklam
İstanbullu olan Pachymeres, 1242 senesinde İznik'te doğdu. 1261'de başkent yeniden Bizanslılar tarafından ele geçirildiğinde buraya taşındı. Sainte-Sophie'de diyakozluk yapmış, patrikliğin mahkemesinde çalışmış, keşişlere hocalık yapmış daha sonra da saraya çağrılarak altı üst düzey görevliden oluşan grubun arasına girmiştir. Onun bu durumu Pachymeres'in kilise hayatını yakından tanımasını, İmparatorluk ailesi ve yine İmparatorluğun üst düzey görevlileriyle yakın ilişkiler içinde olmasını sağlamıştır
Cengiz Han Kanunları
Kibar şeylerden uzak dur, önüne gelenden memnun ol, halkını gözet, geçim uğruna onlara acı verme, İğrenmeden her şeyi ye, birçok kadınla yaşa ama onların ihtiyaçlarını eksik etme çünkü soyumuz çoğalmalı, toprağın olsun ve na gecikmeden evler inşa et, faydalı şeyler için gel ya da git, eğer ihtiyacın olursa at avlamak ya da yakalamak için ok kullan ve onun kanını iç eğer daha katı bir yiyeceğe ihtiyacın varsa bu kanı koyun tulumunun içine koy ve tulumu da eyere yerleştir; böylece ısıyla birlikte yavaş yavaş pıhtılaşarak katılaşacak ve yemek olacaktır; eğer kumaş parçası bulan biriyle karşılaşırsan kıyafet dik ama gerekmedikçe kıyafet değiştirme, amaç elde etmek ve ihtiyacı olana götürmek; eski alışkanlıkların üzerine yenilerini eklemekten utanç duyma. Kendi köşende otururken eyerin, kıyafetlerin ve erzaklarınla idare et savaşta ise başkasınınkini almaktan çekinme.
İmparator tarafından ayrıcalıklara sahip olan ve güzel umutlarla yaşayan Aydın halkı şimdi yeni bir durumdaydı. Türklerden oluşan bir grup onlara saldırdı. Güçlü bir adam olan Salpakis, yani onların kendi dillerindeki adıyla Menteş Bey çok sayıda adamdan oluşan ordusuyla saldırmış ve şehri kuşatmışlardı. Şehrin başındaki Büyük Chartulaire Libadarios tüm çarelerden yoksundu; şehrin içindekiler aç ve susuz bırakılmıştı. O kadar kötü durumdaydılar ki bir sıvı elde etmek için sürekli atların damarlarını kesip kanlarını içiyorlardı. Ancak bunun susuzluklarını tam olarak dindirebilmesi mümkün değildi. Ayrıca bu durum hayvanların ölmelerine neden oluyordu. Açlığa gelince bu noktada daha iyi durumdaydılar. Çünkü eskiden geçimlerini sağladıkları hayvanları öldüğünden bu doğru olmasa da onları yiyorlardı. Ama çok daha korkunç olan susuzluk öğlen parlayan güneşle iyice kötü duruma gelmişti ve bir çare bulmak gerekmekteydi. Bu yüzden onlar da yaşayacakları her ölümün açlık ve susuzluktan iyi olduğunu düşünerek düşmanın yanına gittiler, kuru dudaklarıyla merhamet için yalvardılar. Ancak düşmanlar onları öldürdü üstelik mezarları bile olamadı.
Sayfa 59 - paul wittek’e göre salpakis bir unvandır.Kitabı okudu
Reklam
Maria, VIII. Mikhail'in üvey kardeşidir. İmparator, Maria'yı eş olarak İlhanlı Abaka Han'a vermiş, Abaka ölünce Maria Konstantinopolis'e geri dönmüştür. Bizanslılar onu Despina Mugulion, yani Moğolların hanımı olarak, Moğollar ise Despina Hatun olarak tanıyorlardı.
Bu gürültünün kaynağı Tanrının annesine yalvaran kadın kafilesiydi. Kadınlar kafile halinde yürüyor, dua ederek yüksek sesle haykırıyorlardı. Onları Türklerden ve Tatarlardan koruması için Tanrıya yalvarıyorlardı.
Tatarlar, savaşçı bir ruha sahip olan ve adeta silahlarıyla yaşayan Türklerin ülkelerini işgale gelmişlerdi[9]. Ancak Türklerin çoğu boyun eğmemiş ve dayanmanın yolunu dağlara yakın olan yerlere kaçmakta, ya da komşularının topraklarını dolaşarak eşkıyalar gibi yaşamakta bulmuşlardı. Bu şekilde Türklerden büyük bir topluluk yeniden bir araya gelebilmişti ki, bu bizim güçsüz adamlarımızın üzerine çullanıp onlara karşı çoğu zaman üstün gelmelerine ve de onları boyun eğmeye zorlamalarına neden oldu. Adamlarımız kendilerine verilen ücretlerin yettiği ölçüde Türklere kafa tutmayı başarsalar da, topraklarında gerekli düzenlemeleri yapamadıklarından her gün geri çekilerek sınırlarını düşmanlara bırakmak zorunda kalıyorlardı. Düşmanların akınları genellikle adamlarımızın kendi yaptıkları yüzünden, arada da düşmanlar ordumuz hakkında bilgi edindiklerinden oluşuyordu. Bizler bu saldırılara olabildiğince karşı koyuyorduk.
“II/24 Tatarlar Tarafından Anadolu'nun İstilası ve Halifenin Başına Gelenler
Moğollar diye de adlandırılan Tatarlar, Türklerin üzerine saldırmışlardı.Halifeye altın parçaları yedirerek onu öldürdüler. Bunu yapmalarının nedeni, onu öldürmekten çok dalga geçmekti: Altın harcayarak düşmanı yenen Halife ki, altını kendisinden daha çok severdi, sonunda altın yiyen bir obura dönüştürülmüştü”
38 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.