Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Germain Bazin

Germain BazinSanat Tarihi yazarı
Yazar
8.0/10
5 Kişi
31
Okunma
4
Beğeni
615
Görüntülenme

Germain Bazin Sözleri ve Alıntıları

Germain Bazin sözleri ve alıntılarını, Germain Bazin kitap alıntılarını, Germain Bazin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Toplum bilimciler, toprak ayrımcılığı denen olguya mahkum olmuş toplumların, durağan hale geldiğini ve sonunda ölüp gittiklerini göstermişlerdir. İşte burada, insanlığın evrimindeki en derin yasalardan biri karşımıza çıkmaktadır. İnsan, başka insanlara muhtaçtır. Irklar arası ilişkiler ve karşılıklı etki alışverişi olmadan, ilerleme diye bir şey de olmaz; çünkü insanoğlu kendisine şu ya da bu ölçüde yeterli olmasından çok, başkalarının etkisinde kalmakla kendinin bilincine varır. Doğu ve batıyı karşılaştırırsak , bunların her ikisinin de, akılsal ile akıl-dışı arasındaki gerilimi gösteren bir tarihleri olduğunu ve her birinin iç evriminin, bu gerilimle yönlendirildiğini gözlemleyebiliriz. Dolayısıyla, sanat tarihinin, bireysel insan varlığının kendini bütün dile getirişlerinin temelinde, ikiz bir karşıtlık bulunduğunu ileri sürmeye yönelen modern psikolojinin bulgularını doğruladığını söyleyebiliriz.
Sayfa 575Kitabı okudu
ULUSAL OKULLAR 20. yüzyılın en dikkate değer olaylarından biri, ulusal sanat okullarının canlanmasıdır. Gerçekten de, bu yüzyılda, kozmopolit bir sanat, Fransa’da gelişirken, öteki Avrupa ülkeleri bağımsızlıklarına sahip çıktılar ve yerel mizaçlarını dile getirdiler. Bu akımın en dikkate değer özelliği, Almanya’da , İsviçre’de , Belçika’da , Hollanda’da ve İskandinavya’da görüldüğü gibi , Latin ruhuna karşıt olarak kuzey ruhunun uyanışıydı.
Sayfa 541Kitabı okudu
Reklam
Batıda büyük hayranlık uyandıran gerçekçi japon dekoratif sanatları, fantastik anlayışa yönelen Çinlilerinkinden çok farklıydı. Japon zanaatkarları, büyük bir ustalıkla, fikirlerini doğadan alıyorlar ve bir takım doğal şekilleri, nesnel gerçekliklerini de göz önünde tutarak zekice kullanıyorlardı. Gerçekçiliğe her zaman bağlı kalmış olan japon üslup arayışı, eşyanın gizemlerine her zaman açılan Çin sanatının bilmediği belli bir formalizm de kendini gösteriyordu. Japonların Asya’da bulunmaları , bazı bakımlardan gerçek bir paradokstur. Batı sanatıyla aynı zamanda başlamış ve bu sanata paralel bir tarihsel gelişim göstermiş olan japon sanatı, kesin gerçekçiliği sayesinde Çin sanatına olduğundan daha çok Avrupa sanatına yakın ürünler ortaya koydu ve bundan ötürü Batı, Çin’den çok japonya’ya yüzünü çevirdi.
Sayfa 506Kitabı okudu
Çin sanatı Taoculuğun etkisi ile bir tür Birciliğe(Monizme) , yani evrensel öz içinde bütün varlıkların ve eşyanın birliği ve tekli inancına her zaman yöneldi ve farklılıklarla bireysellikleri, bir dış görünüş ve duyumların bir yanılması olarak gördü. Duyuların aşırı derecede incelmesi ve keskinleşmesi ile birlikte bu düşünsellik, Çinlileri, herhangi bir ırktan çok daha fazla, her şeyden önce formun katıksızlığına önem vermeye yöneltti.
Sayfa 489Kitabı okudu
19. YÜZYIL BUNALIMI Dikkatini doğa güçlerinin bilimsel olarak egemenlik altına alınmasına yönelten modern dünya, daha başlangıçtan itibaren, batı uygarlığını dünyanın tasvirini sanat eserlerinde görmek isteyen etkileyici yarış geriliminin gevşemesi ile karşılaştı. Bununla birlikte bir tek büyük yetenekten bile ansızın yoksun kalan Avrupa’nın mirasçısı olarak davranan Fransa, 19. yüzyıl boyunca, geçmişin ustalarıyla boy ölçüşebilecek büyük sanatçılar yetiştiren bir resim okulunu sürdürmekten geri kalmadı. Bu bir avuç dahi, ortak mirasımıza, 19. yüzyılın büyük edebiyat eserlerinin yanında yer alabilecek önemli katkılarda bulundu. Öte yandan, şimdi unutulmuş olan mimarlar, heykeltraşlar ve dekorasyon sanatçıları da, uluslararası hale gelen bir üslubun ortaya çıkmasına yol açtılar. Bu uluslararası birliğin kaynağının ortaya çıkış noktası , Avrupa’daki bütün okulların birbirine kavuşan çabaları sonucu 1750-1800 arasında da oluşan yeni klasisizm’di. Batı uygarlığı, ne zaman bir bunalım geçirse, kurtuluşu ana uygarlığında, yani klasik antik çağda arıyordu. Klasisizmden medet umanlar, İngiltere ve Fransaydı. Yaklaşık 1750’de rokoko üslubunun sanatı sürüklediği çıkmaz sokaktan kurtulmak isteyen İngilizler, fransızlar ve almanlar, batı estetiğinin her zaman bir yedek deposu olarak duran klasik sanata başvurdular
Sayfa 422Kitabı okudu
16. Yüzyıl’da Avrupa’da Rönesans 16. yüzyıla kadar batının çeşitli sanatsal uygarlıkları önceki daha sonrakini ortaya çıkararak birbirlerine uysal bir şekilde izlediler 15. yüzyılda bile gotik ve Rönesans üslupları barış içinde yan yana yaşayabiliyordu Floransa katedrali’nin yapımına başlandığı zaman Milano katedrali bitirilmek üzereydi ama 16. yüzyıldan sonra batı sanatı birbirini dışlayan Savaşkan ideolojilerle ve hatta ulusal rekabetlerle parçalanmıştı Her biri bireysel bir katkıda bulunan ama hepsi eskiden beri kurulmuş kültür merkezleri ile boy ölçüşmek isteyen yeni ulusların olgunluğa ulaşması batının ifade zenginliğini çoğaltma ve Avrupa’da 300 yıllık bir yaratıcı gerilimi ortaya çıkarmaya yönelmişti. Yüzyıllar boyunca gotik sanatın labirentleri içinde kaybolup gitmiş olan Avrupa için İtalyan Rönesans’ın ne kadar tedirgin edici bir deney olduğunu göz önüne alırsak ortaya çıkan bunalımın daha da kötü olmaması karşısında hayret etmemiz kaçınılmazdır. Ne var ki gotik üslup bütün olanaklarını tüketmişti ve İtalyan sanatının tüm Avrupa yüzeyindeki Doğurgan etkisi bu üslubun kurumuş dallarına taze bir öz suyun yürümesini sağlamıştı. Ülkeler art arda kendilerinde yenilenmiş bir yaratıcı güç bulmuşlardı ve kendi dehalarğını ifade edebilme konusunda kendilerine güven duymaya başlamışlardı.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
19. yüzyılda kurulmuş olan geleneği izleyen 20. yüzyıl birleşik devletler resim sanatı tarihi, gruplardan ya da okullardan daha fazla, bir çok bireysel sanatçının tarihidir. Kendiliklerinden kurulan gruplar ya da okullar arasıra ortaya çıkmaktadır, ama bunlarda Avrupa’da görülen okul dayanışması ve surekliligi yoktur.
Sayfa 551Kitabı okudu
Donatello, heykeli, orta Çağ’dan beri hizmetkarı olduğu mimarlık’tan kurtardı ve bağımsız bir form haline getirdi. Heykel artık mekanın üç boyutu içinde bir form olarak algılanıyordu ve hangi açıdan bakılsa bir değer taşıyordu. Portre - Büstü yaratmış olan Donatello, insan yaşamının dramına ilişkin düşünce ve duyguları yüzünden azap çeken bir ruha sahipti ve Michelangelo’nun doğrudan doğruya öncüsüydü.
Sayfa 255Kitabı okudu
1874’te büyük bir skandala yol açan sergide bir gazeteci, Monet’nin “İzlenim,Doğan Güneş” e dayanarak bu sanatçıları “ İzlenimciler” diy niteledi. İzlenimci devrimin gerçek liderliğine Claude Monet geçti. Monet sonunda, dünyayı sadece sürekli hareket halindeki görünüşlerin bir oyunu olarak gördü ve ışığın sonsuz çeşitlemelerini de bu açıdan ele almaktan büyük haz duydu. Dış çizgi, gölge ve figür gibi şekilleri saptamaya öteden beri yarayan şeyleri, şiddetli bir ışığa bağımlı kıldı ve böylece onun tuvallerinde, renk lekelerinden başka bir şey kalmadı. Doğadaki her rengin içinde, daha başka bir çok rengim bulunduğunu ve çevredeki renklerin yanlarıyla ve üzerine düşen ışığın niteliğiyle değişikliğe de uğradığını gözlemleyerek, resimlerinde katıksız renkler kullanarak, kabul edilegelmiş renk derecelenmelerini ve donukluk-parlaklık skalsını darmadağın etti.
Sayfa 441Kitabı okudu
Eski Yunanlıların büyük plastik keşfi, derinliği bulmalarıdır ve onlar, düzlem-geometriyi ortaya koyduktan sonra katı cisimlerin hacmini ölçme yönteminin ilkelerini de saptamışlardı. Sınırsız mekanın üç boyutlu bir sisteme indirgenebileceğini kavramak için onların akılsal düşüncesinin ortaya çıkması gerekliydi. En eski çapların sezgisel Natüralizm, yunan sanatında akılsal olarak planlanan bir gerçeklik haline geldi. Eski Yunanlılar, her formu şekillendiren orantı, ölçü, kompozisyon ve ritim kavramlarını, sayı yasalarına göre sağlam bir biçimde saptadılar. Onların estetiğinde, bir bütünün tüm parçaları bir denklik içindedir ve ortak bir ölçeğe göre oranlanmıştır. Böylece büyüsel ya da tanrısal tutsaklıktan kurtulan sanat, tüm misyonunu kendi içerisinden çıkarıp benimsiyordu ve her sanat, uyumun keşfedilmesine, uyumsuzlukları aşarak birliği ve bütünlüğü bulmaya yöneliyordu.
Reklam
Günümüzde kullanılan plastik dilin yaratılması kozmopolit bir olaydı. Bütün batı uluslarının ortak bir kültür çabasına bu katılışları, bizim zahmet çekerek ulaşmaya çalıştığımız politik birliğin bir habercisidir belki de.
Sayfa 510Kitabı okudu
Leonardo 15. yüzyılın insan vücudu üzerindeki araştırmaların tamamladı ama ona psikoloji alanındaki buluşlarını eklemeye de önem verdi. Leonardo kayalıklı Meryemana‘da hala göze çarpan kuat rent heykel vali resminin sert çizgilerini bir yana bırakarak ortamın ışıklı ve akışkan titreşimlerini ve sfumato denen gölge ışık tekniği ile modelin görüntülenmesini gizleyerek tenin yumuşaklığını dile getirmeye yöneldi. Rönesans’ın evrensel insan kavramını da ete kemiğe bürüdü. Yaşadığı sırada bilimsel incelemeleri ve sayısız deseni, astronomi, fizik ve doğa bilimleri, biyoloji, mekanik, hidrolik, havacılık ve kimya gibi bütün alanlarda duyduğu bilgi açlığına tanıklık eder. Ama Leonardo, doğanın bir yankısı olan resmi, en yüce yaratıcı sanat ve hem sanatların hem de bilimlerin gerçek amacı haline getirmişti.
Sayfa 303Kitabı okudu
İtalya’da 16. yüzyılda mimarlık, kuramsal bir bilim olmaya eğilim gösterdi. Çeşitli gravürlerle ve Roma mimarlık eserlerinin resimleriyle zenginleştirilen ve bir çok kez basılan Vitrivius’un bu konudaki kitabı ve Selio’nun İl Vignola’nın, Palladio’nun kitapları, mimaride klasik tarzın, Avrupa’nın her yanına yayılmasını sağladı.
Sayfa 302Kitabı okudu
Jacob Burckhadt, 1860 yılında, rönesans’ı orta çağın kimliksiz kalabalıklarından sıyrılan bireyin kendini ortaya koyuşu olarak tanımlamıştır. Gerçekten de bu dönemde artık sanat eseri, onu yaratan bireyin damgasını taşıyordu ve sanat alanındaki zihinsel ve düşünsel yarış tarihte görülmüş olanların en yücelerinden biri olarak kabul edilecekti. Sanatçı, zanaatkar durumundan çıkıp, bir zihin ve düşünce aristokratı haline gelmişti. Ama tek başlarına yaşayan sanatçıların içinde bulundukları toplumun talepleri ile fildişi kulelerinden çıkıp, mesajlarıyla insanlığı etkiledikleri dönem henüz gelmemişti. Kendisiyle kitleler arasına bir mesafe koyan Rönesans sanatı zengin patronların ve entellektüellerin oluşturduğu aristokrat sınıfın coşkusuyla yüceltiliyordu. Böylece sanat, bir saray etkinliği haline gelmiş ve toplumsal gereklerinin etkisinde kaldığı daha önceki dönemlerde olduğundan çok daha fazla patrona dayanmak zorunda kalmıştı. Her türlü ruhani ya da dünyevi yarar kaygısından kurtulan sanat eseri, bir sanat nesnesi haline gelmiş ve kendi kendinin amacı olmuştu. Sanat eseri, salt bir seyretme ve tat alma edimi için yapılıyordu artık ve bu eseri de ancak kültürlü bir seçkinler zümresi anlayabilirdi.
Sayfa 245Kitabı okudu
Hindistan’ın eski tarihi, bu ülkenin, Siyasal birliğinin daha belirgin olduğu bir ya da iki dönem dışında, her zaman bir çok krallığa ve prens diye bölünmüş olması dolayısıyla çok karmaşıktır. Hindistan’ın sanatsal uygarlığı. Âriler tarafından kabul ettirilen ortak kültür anlayışı ve tropik iklimin kararlılığı dolayısıyla, gerçek bir birlik birlik gösterir.
Sayfa 469Kitabı okudu
148 öğeden 61 ile 75 arasındakiler gösteriliyor.