Doğduğu tarihte yerli Breslau (şimdi Polonya'daki Wrocław), Alman İmparatorluğunun en büyük 6. şehri haline geldi ve Yahudi nüfusu yaklaşık 20.000, kent nüfusunun% 4'ü oldu. Çocuk psikolojisi kurucularından Clara ve William Stern'in yanı sıra Walter Benjamin'in kuzeni oğluydu. Anders, Alman filozof ve siyaset bilimcisi Hannah Arendt'e 1929-1937 yılları arasında, Avusturyalı yazar Elisabeth Freundlich'e 1945-1955 yılları arasında ve Amerikan piyanist Charlotte Lois Zelka'ya 1957'de olmak üzere üç kez evlendi. Zelka, 1930'da Kaliforniya'da doğdu, gezildi Avrupa'da yirmi yıldır ve 2001'de akciğer kanserinden öldü.
1923'te Anders, felsefede doktora derecesi elde etti; Edmund Husserl tez danışmanı idi. Anders kızkardeşi Hilde Stern bir zamanlar aynı zamanda Husserl öğrencisi olan Alman filozof Rudolf Schottlaender'le evlendi. Ancak Anders'in kendi babası tartışmasız hayatının en önemli entelektüel etkisiydi.
Berlin'de bir gazeteci olarak çalışırken, bir editör gazetesinde pek çok Yahudi sesi çıkmasını istemiyordu, bu yüzden Stern "Anders" (başka ya da farklı anlamlarda) ismini seçti. Hayatının geri kalanında bu taşı kullandı.
1920'lerin sonunda, Anders, Freiburg'daki felsefeci Martin Heidegger'le birlikte çalıştı. Ortak akıl hocasıyla bir ilişkide bulunan Heidegger öğrencisi Hannah Arendt ile evlendi. Anders, 1933 yılında Nazi Almanyasından, önce Fransa'ya (Arendt'in dostane bir şekilde boşandıkları 1937'de) ve daha sonra Birleşik Devletler'e kaçtı.
Anders, 1950'de New York'ta tanıştığı ikinci eşi Elisabeth Freundlich (1906-2001) ile yerli Viyana'da yaşamak üzere Avrupa'ya döndü. [4] Anders, unvanını insanlığın eskimesine dönüşen (1956), nükleer karşıtı hareketin önde gelen isimlerinden biri haline getiren ve Breslau'ya bir gezi de dahil olmak üzere sayısız deneme ve günlüğün genişletilmiş sürümlerini yayınlayan ana felsefi eserini yazdı. Auschwitz karısıyla. Anders'in kağıtları Viyana Üniversitesi tarafından basılacak ve edebi icracı eski FORVM editörü Gerhard Oberschlick'tir.
Anders ateistti.
Gerçekte yabancılaşmış bir dünyada yaşamamıza rağmen bu dünya bize öyle sunuluyor ki sanki sırf bizim için varmış, sanki bizimmiş ve tıpkı bizim gibiymiş gibi.
"İnsan,insanlardır, insan yalnızca çoğul olarak var olur... İnsanlar tekil insanın çoğulu değildir, tersine tek tek her insan esasen insanların tekil halidir."
"İnsanın tahribatına dair bu hüzünlü sayfalar, oğlunda, insan onuru kavramının sökülüp atılamayacak kadar kökleşmesini sağlayan onun anısına yazılmıştır." diye başlıyor Günther Anders, babasına ithaf ederken bu eseri.
Kitabı okumaya niyetlendiğim ilk denememde maalesef yarım bıraktım. İkinci kez başladığımda ise aynı süreci tekrar
Çağa tanıklığın bu kadar iyi anlatılabildiği ve modern insanın eleştirisinin yapıldığı bu eser Baudrillard'dan sonra gördüğüm en realist ve kral çıplakçı bir felsefecinin yazılarıdır. Baudrillard'ın aksine eleştirilerin yanında çözüm de sunan Günther Andres tanınmalı, bilinmeli ve çok iyi anlaşılmaya çalışılmalıdır. Günümüzde insan olduğu gibi insanlık da eskimiştir, bugüne ulaşan ise sadece onun artıklarıdır. Yeniden insana ulaşmak dileğiyle...
Kitabın arka kapağında 20. yüzyılın en orijinal, en açık sözlü filozoflarından biri olarak bahsedilen Günther Andres felsefî yazımında yaşam biçimimizi radikal biçimde sorgulamamıza yardımcı olur. Normalde kişiler üzerine felsefe yapmayı sevmeyen bir insan olan Andres bu yüzden de akademik camiadan dışlanmıştır. Kafka'dan yana Kafka'ya Karşı eserinde Kafka'yı derinlemesine incelediğine şahit oluyoruz. Onun bu incelemesi günümüzde Kafka modasına kendi döneminde 50 yıl öncesinden bir uyarı mahiyetindedir.