Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hamid Cengiz

0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
1
Beğeni
131
Görüntülenme

Hamid Cengiz Gönderileri

Hamid Cengiz kitaplarını, Hamid Cengiz sözleri ve alıntılarını, Hamid Cengiz yazarlarını, Hamid Cengiz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evrenin zerre kadar iken bir patlama ile miyarlarca ışık yılı büyüklüğünde bir saha hâline gelmesi, insanın bir sperm tohumu iken milyonlarca kat büyümesine benzer. Yahut koca bir ağacın fihristesinin (bilgilerinin) bir çekirdekte saklı olmasına... Bu evrende adetullah böyle gerçekleşir. Zerrelerden devasa şeyler yaratmak ilahi kudretin büyüklüğüne alamettir.
Kızıl İcaz müellifi olan Bediüzzaman, madde ne kadar küçük olursa o derece şiddet kesbeder der. Yani Allah küçük şeylere devasa bir enerji yerleştirmiştir. Misalen Atom küçüklügüyle beraber büyük bir enerjiye sahiptir. Atom parçalandığı vakit ortaya muazzam büyüklükte bir enerji açığa çıkar. Esir ise atomdan daha küçüktür. Şu hâlde Esirde mevcut olan kuvvet ve enerji daha fenadır. Bu sebeple İbni Arabi meleklerin, Esiri kav niyetine kullandığını söyler. Göktaşları gibi bazıları milyonlarca ton ağırlığındaki kütleleri hızlı bir şekilde hareketlendirmenin yolu Esir'i tutuşturabilmekten geçer. *Sabit yıldızların düzeni rastgele olmayıp akli bir düzenin gölgesidir. İnsanın bilgisinin ulaşamadığı düzen ve sabit yıldızlar da vardır. Esir âleminin harikaları ve feleklerin birbirleriyle ilişkilerinin sayıya sığması son derece zor olduğundan sabit yıldızlar küresinin ötesinde ve içinde bizim idrak edemediğimiz başka harikuladeliklerin bulunmasına engel bir durum yoktur, bilmelisin ki Esir âleminde cansız bir varlık yoktur. (Şihabuddin es-Sühreverdi e-Maktu/ Hikmet-ül İşrak)
Reklam
Günümüzde Dünyanın düz olduğunu iddia edip her şeyi komplo teorilerine bağlayan kafadan sıyrık bir güruh vardır. Bunlar Dünyanın düz olduğunu bir hayat felsefesi hâline getirmişlerdir. Öyle ki kendilerine Dünyanın küre olduğuna dair sunulan bütün delilleri reddederler. Bir an için bu delillerin doğru olma ihtimali Üzerinde düşünemezler. Zaten bu güruhta böyle bir düşünme ve muhakeme yeteneği de bulunmamaktadır. Asya, Amerika ve Avrupa kıtasında çok sayıda düz Dünyacı vardır. Bu güruhun bazı dernekleri Amerika'dadır. Birkaç senede bir Dünyanın düz olduğuna dair konferanslar düzenler, saf ve cahil insanların aklını çelerler. Hatta bu derneklerin gazına gelen saf bir Amerikan vatandaşı (Mike Hughes) Dünyanın düz olduğunu ispatlamak için kendini rokete bağlayıp havaya uçurdu da roket yere düşünce Çılgın Mike öldü. Düz Dünyacılar, Dünyanın düz olduğuna dair kendilerine göre bazı deliller ileri sürerler. Ancak ileri sürdükleri bu deliller oldukça amiyane ve tutarsızdır. İlkin akla mantıklı deliller gibi gözükürler. Lakin ileri sürdükleri bu delilleri, şöyle yüzeysel bir coğrafya bilgisine sahip çocukların dahi rahatlıkla çürütebileceğini unutmamak gerekir.
1920'lerde Edwin Hubble tarafından yapılan gözlemler, evrenin genişlemekte olduğunu gösterdi. Şu hâlde kâinat sonsuz değildir. Lakin sınırsızdır. Kâinatın sınırı neresidir ve kâinâtın sınırı nereye kadar varır bu soruların cevabını vermek zordur. Daha çok kabul gören bir teoriye göre evren de tıpkı küremsi gök cisimleri gibi küre şeklindedir.
İmam Gazali, el-Madnun eserinde “Allah insanı Rahman suretinde yarattı” hadisini izah ederken, insanın Allah'ın misli değil misali olduğunu söyler yani insanda da Allah-u Teâlâ'daki gibi sıfatlar vardır, yani o sıfatların yansıması vardır. Allah irade, basar, semi', mütekellimdir ve hayat sahibidir insan da öyledir. Bunun gibi o Nebiler de bizim son Resülümüzün misalleridir sadece. İnsanın Allah'ın misali olması Allah'ın vahdaniyetine zıt olmadığı gibi muhtelif küre-i arzlarda Hz Muhammed misali Peygamberlerin olması Hz Muhammed'in kâinatın efendisi olmasını cerh etmez. O vakit bir şecere-i hilkat var ve tüm hilkat ağacı (teklife mahal sair kürelerde ve sakinlerinde) efendimizin çekirdek-i aslisinden nebean eder ve efendimizden üstün başka bir peygamber olmaz lakin onun muavini başka Peygamberler olabilir. Nitekim İbni Abbas'ın: “7 dünyanın efendisi bizim dünyamızdır” demesi sözümüzü teyid eder mahiyettedir.
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Yüce Rabbinden bahsederken şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Cenab-ı Hak, kıyamet günü geldiğinde yedi göğü ve yedi yeri elinde toplayacaktır. Sonra şöyle diyecektir: Ben Allah'ım, Rahim benim, Ben Melik'im, Ben Aziz'im, Ben Mü'minim, Ben Hâkim'im, Ben Güçlüyüm, Ben Mütekebbir'im. Dünyayı hiçbir şey yokken Yarattum, onu döndürecek olan da benim. Büyüklenen krallar nerede, zâlimler nerede?” (İbni Bata, el-İbanet-ül Kübra,no:1276) Hadisin sıhhati ve izahı: Abdullah bin Ömer'in rivâyet ettiği bu hadisin senedinde altı ravi daha vardır. Hepsi de saduk ve sika ravilerdir. Yalnız Muhammed bin Salih el-Batihi'nin tevsikinde tek kalan İbni Hibban'dır. Neticede hadisin sahih oldugunu söylemek mümkündür.
Reklam
Bizler zannederiz ki Hz Cebrail sadece bizim Dünyamıza inip vahiy getirmiş. Hâlbuki o melek, yedi semâvât ve yedi Dünya arasında dönüp dolaşmış ve bütün âlemleri vahiy nuruyla nurlandırmıştır. Aksi hâlde Allah'ın vahyinin sadece bu dünyayı tenvir etiği ve diğer semâların vahiyden nasib almayıp zülumata, karanlığa terk edildiği neticesi ortay çıkar ki, bu durum Allah'ın kâinatı ihata ve hükümranlığına zıttır. Bu sebeple âyette Allah'ın emri bu semâ ve Dünyalar arasında tenzil eder, döner dolaşır denmiştir. Âyetin devamında (Talak 12-13)denmesi de yukardaki izahatımızı tasdik eder mahiyettedir. Çünkü Allah'ın vahyi sadece bu Dünyaya değil bütün kâinata ulaşmış ve Allah 7 kat semâvâtı uluhiyet ve rububiyeti ile ihata etmiştir. Vahiyle muhatap olanlar ise akıl sahipleridir. Şu hâlde birinci kat semâdan yedinci kat semâya kadar her semâda vahye muhatap akıl sahipleri hayat sürmektedir. Kur'an'da bahsi edilen 7 kat semâdan kastın Dünyanın Troposfer, Stratosfer, Ozonosfer, Mezosfer, Termosfer, İyonosfer, Ekzosfer gibi Atmosfer tabakaları olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette âyette dünyanın bu tabakalarına da işaret olduğu gibi, uçsuz bucaksız bu kâinatın basit ve küçük Atmosfer tabakalarından ibaret olmadığını da bilmemiz gerekir. Şu hâlde Allah'ın halk ettiği daha büyük semâlar da vardır.
Âyet meâli: “Gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattıgımızı görmezler mi?” (Enbiya/30) İbni Abbas bu âyeti şöyle tefsir etmiştir: “Önceleri semâlar bitişikti ve yağmur yağmazdı. Yer de bitişikti ve ondan bitki bitmezdi. Allah semâyı yarıp yağmuru indirdi. Yeri de yarıp bitkileri çıkardı” (Dürr-ül Mensur,c:10.s:290) İbni Abbas bu tefsirinin izahatını yukarda verdik. Semâların bitişik olması demek henüz birbirine paralel muhtelif semâların yaratılmamış olması demektir. Allah evvela ilk semâyı yarattı o da Arş'tır. Arş'tan ise diğer semâları yarattı. Bütün bunlar 6 gün diye ifade edilen ve her biri uzun devirleri kapsayan günlerde yaratılmıştır. Yine İbni Abbas'ın bu tefsirine göre başlangıçta Dünyalar da bitişikti. Sonra Allah bitişik olan Dünyadan altı adet Dünya daha yarattı. Katade bin Diame şöyle demiştir: “Her semâ ve her arzda Allah'ın yarattıklarından, buyruklarından ve kazalarından biri vardır” (Abdürrezzak,2,299) Katade'nin bu sözü, yukardaki izahatımızı tasdik eder mahiyettedir. Bizler Allah-u Teala'nın sadece birinci kat semâ ve Dünyaya vahiy indirdiğini zannederiz. Lakin işin aslı öyle değildir. Diğer semâ ve Dünyalarda da akıllı yaşam formları vardır ve onlar da vahiyle muhatap olmuşlardır.
İbni Abbas şöyle der: “Semânın efendisi Arş'ın olduğu semâdır. Yerlerin efendisi ise bizim yaşadığımız Dünyadır” (Osman Bin Said ed-Darimi/ er-Redd-u Al'el Cehmiyye. 5:24) İbni Abbas bu sözüyle 7 kat gök tabakasının en üstündeki tabakanın Arş olduğunu söylemektedir. Şu hâlde en geniş ve en büyük semâ tabakası Arş'tır. Arş semâ tabakalarının üstünde olup Allah katında oldukça özeldir. Çünkü Allah, Arş'a istiva etmiştir. Arşın altındaki semâ tabakası ise belki de 7. tabakadır, onun altında da 6. tabaka vardır ve böylece bu semâ tabakaları Dünyamızın içinde bulunduğu 1. semâ tabakasına kadar devam eder, burada son bulur. Şu hâlde kıdem ve mertebe açısından en düşük derecede bulunan evren, Dünyamızın içinde bulunduğu evrendir. Arş ise, birbirlerine al alta paralel uzanmış gök tabakalarının işleyişini idare etmekte ve bu evrenlere hükümranlık yapmaktadır. Allah-u Teala'nın Arş'a istiva etmesi, onun kâinatlar üzerindeki hükümranlığına ve hâkimiyetine bir teşbihtir.
Kur'an ve İslâm evvela ahlaki ve itikadi çürümenin önüne geçmeye çalışır. Bunun için şeriat caydırıcı bazı yaptırımlar uygular. Toplum nizama ve düzene kavuştuktan sonra bilimsel araştırmalar zaten kendiliğinden parlayacak ve toplumun refah seviyesi kendiliğinden yükselecektir. Bu durumda Müslümanların da İslâm anlayışı önemli yer işgal edecektir. Bilime kıymet vermeyen Müslüman toplumlar ahlaklı olsalar dahi yine çökmeye ve yozlaşmaya mahküm olacaklardır. Bunlar İslâm'ı ve Kur'an'ı hakiki manada anlamamışlardır. Çünkü Kur'an, yaratıcıyı hakkıyla tanımak ve insanlığa faydalı olmak maksadıyla insanları bilimsel araştırmalara sevk eden bir eserdir. Bu meselede bazı örnekler vermek yerinde olacaktır. İslâm dinini bilim karşıtı yahut bilimsel araştırmaları engelleyen bir din olarak gören kişiler, hemen her toplumda vardır. Bu algının sebebi ise cehalettir. Çünkü kişi bilmediği şeyin düşmanıdır.
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.