Kişi, önce kendine ait bir hayata sahip olmadan birinin hayatı için tarihe başvurursa, yolunu tutacağı hiçbir şeye, sahici ile sahteyi ayırt edecek hiçbir araca sahip değildir; bu, yaşamanın sorumluluğundan kaçınmak ve âciz bir taklide başvurmaktır; bu, kendini çağı ile, on dokuzuncu yüzyıl ile, insanlık ve toplum ile özdeşleştirmek için kişinin bir topluluğa üye olmasıdır: Bu bir hayalete dönüşmektir. Şunu da eklerdi: Eğer kişi önce kendine ait bir hayata sahip olsaydı, dünya tarihine karşı büyük bir ilgi duymazdı. Çünkü, Tanrı’nın nesnel şekilde ifşa edilmesi süreci olarak tarihe inanmazdı.
Ben, ben olduğum için kendimden kurtulduğumda, ardımda bıraktığım yaşayan bir varlıktır: sahip olduğumdan daha fazlasıyımdır, çünkü benim için başkaları da mevcut, gerçek ve değerli olmuştur.
Merhaba değerli 1000kitap okurları. Mesaj kutuma düşen mesajlardan, hazırlanan Nietzsche kronolojisinin (Ayrıca bkz. #50138647) birçok okur için yetersiz kaldığını fark ettim. Gelen istekler üzerine bu ileti ortaya çıktı, birkaç aydın zihne faydalı olursa amacına ulaşmış demektir.
İnsan denen meçhul ise çeşit çeşit.
H.J.Blackham'ın yazdığı "Altı Varoluşçu Düşünür" kitabının ilk okumasını 2012 yılında yapmışım. İçinde tarih atılmış notlar ve altı çizilmiş yerler vardı. 10 yıl sonra Medeniyet Tarihine İz Bırakanlar projemizin bir sunumu için yeniden okudum.
____________
Bu kitapta ne bulabilirsiniz?
Kierkegaard, Nietzsche, Jaspers, Marcel, Heidegger ve Sartre ın düşünce ve kavramlarını varoluşçuluk akımı ile ilişkilendirerek sunan kısa bölümler var. Tabii ki bir filozofu 20 sayfada anlamak mümkün değil ancak fikir verecektir.
______________
'Varoluşçuluk' akımını merak eden ve sıfırdan öğrenmek isteyen kişiler için bu kitap uygun mudur?
Hayır. Kesinlikle Varoluşçuluk 101 El Kitabı diyemeyiz. Çünkü bazı kavramları, dönemin tarihsel ve entelektüel gelişimini halihazırda bildiğinizi var sayan bir üslupla kaleme alınmış.
_______________
"Sartre'ın ilk romanı Bulantı'nın kahramanı Roquentin'in büyük beklentileri yoktur ve bu nedenle de hayal kırıklığı ve umutsuzluğa kapılmaz ama sahip olduğunu farkettiği bu hayat onu hayretle sersemletir."
Peki bir bu hayatla ne yapmalıyız? Dinler ve ahlak kuramları bu soruya çoğunlukla nesnel bir cevap bulmaya çalıştı. Sizce bu mümkün müdür?