Bazen hayatın kurgusunda kaybolmanın yol bulmak olduğunu sanıyor insan; tam tersi de olabiliyor.Yol bulduğunuzu sandığınızda hayat size başka sürprizler hazırlamış oluyor.
Evet; çoğu zaman kendimiz yapıyorduk oyuncaklarımızı. Çamur bile bir malzemeydi bizim için; çamurdan bilyeler yapar onlarla oyunardık.Elimizde yuvarladığımız çamuru, ateş kenarında kuruturduk bir süre. Gerçek cam bilyeler kadar sert oluyordu çamurdan bilyelerimiz. Başka ülkelerdeki çocukların cam ya da metal bilyelerle oyunadığını da çok zaman sonra öğrenecektim.
AFGANİSTAN’DAKİ ÇOCUKLARIN EN BÜYÜK HÜNERİ, YOKLUĞUN İÇİNDEKİ VARLIĞI BULMAKTI.
En büyük oyunumuz buydu belki de.
Fakat şimdi içinde yaşadığımız çağda ne Afganistan topraklarında ne de dünyanın başka bir yerinde çocukların ileride "anı" olarak hatırlayacakları bir ayrıcalıkları yok galiba. Çoğu zaman bizim oyunlarımızdaki asıl keyfin ve onları "anı" yapan şeyin, oyun malzemelerine emek vermemiz olduğunu düşünürüm. Hazırda hiçbir şeyin olmadığı günler... Bir iki saatlik keyifler, eğlenceler için saatlerce süren hazırlıklar... Bunun ne denli önemli olduğunu elbette ancak şimdi anlıyorum. Belki bugünün çocukları daha bilgililer ama maalesef "çocuk" değiller. Yıllar sonra bir gün geriye dönüp baktıklarında ellerindeki elektronik oyun cihazlarının onları anımsamadıklarını görecekler. Oysa çocukluk ve anılar karşılıklıdır; bir başkası da sizin kadar hatırlamalıdır anıları.