Hayrullah Örs

Hayrullah ÖrsMusa ve Yahudilik yazarı
Yazar
Çevirmen
6.7/10
3 Kişi
19
Okunma
5
Beğeni
2.178
Görüntülenme

Hakkında

Eğitimci, müzeci, yazar ve çevirmendir. 1901 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Reşit Paşa Okulu’nda tamamladıktan sonra, İstanbul Öğretmen Okulu’na girdi ve 1921 yılında buradan mezun oldu. İstanbul Feyziati Numune Mektebi’nde (1921-1925) ve Şavşat Merkez Mektebi’nde (1925-1926) öğretmenlik yaptı. Eğitim düzeyini yükseltecek kaliteli öğretmenler yetiştirmek üzere Cumhuriyet döneminde açılan ilk yurtdışı öğrenim sınavına girerek kazandı. Almanya’da Köln İş Okulu Semineri, Bonn Pedagoji Akademisi ve İsveç’te Naas August Abrahamson kurumunda el işleri seminerlerine devam ederek yüksek öğrenimini bitirdi (1927-1931). Türkiye’ye döndükten sonra Gazi Terbiye Enstitüsü el işleri öğretmenliğine atandı (1932). 1935-1939 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişliği yaptı. Bu görevi sırasında birçok köy enstitüsünün kuruluşunda da katkısı oldu. 1950 yılında eski Eserler Genel Müdürü olan Hayrullah Örs, 1951-1954 yılları arasında Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, 1954-1957 yılları arasında da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Daha sonra sırasıyla Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu öğretmenliği ve müdürlüğüne, İstanbul Eğitim Enstitüsü öğretmenliğine ve nihayet 1961 yılında Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğüne atandı. 1 Aralık 1970 tarihinde bu son görevinden yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. İyi Almanca ve Fransızca bilen Hayrullah Örs bu iki dilden Türkçe’ye çok sayıda eser kazandırdı. Türk kültürüne büyük katkılarda bulunan Tercüme Bürosu’nda da kuruluşundan itibaren uzun süre görev alan Hayrullah Örs’ün telif ve çeviri eserlerinden bazıları şunlar: Konfüçyüs, Anabasis, Kırık Testi, Gök ile Yer Arasında, Allahın Güneşi Avrupa Üzerinde, Bir Gecelik Misafir, Felsefe Meseleleri, Kudüs, Hazreti Muhammed, Moltke’nin Türkiye Mektupları, Bilge Nathan, Sanat Tarihinin Temel Kavramları, Şölen ve Sokrates’in Savunması, Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler. Hayrullah Örs 6 Ekim 1977 tarihinde İstanbul’da yaşama veda etti.
Unvan:
Eğitimci, Müzeci, Yazar ve Çevirmen
Doğum:
İstanbul, Türkiye, 1901
Ölüm:
İstanbul, Türkiye, 6 Ekim 1977

Okurlar

5 okur beğendi.
19 okur okudu.
1 okur okuyor.
21 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yahudilerde de hayır ve şer Tanrıdandır. Hristiyanların inandıkları gibi ( ya da müslümanların) , kötülüklerin şeytandan gelişi düşüncesi Yahudilikte yoktur. Tanrı adildir ve insanları, ya da milletleri cezalandırırsa bu, intikam için değil, adil bir yargıcın yaptığı gibi, bir suçun karşılığı olaraktır ve Tanrı insanları böylelikle günahtan, mutsuzluktan ve deliliklerden kurtarmak onları mutlu kılmak istemektedir. Yani bütün olup bitenler tesadüf yüzünden değil her şey adil olan Tanrıya göre olmakta be gelişmektedir.
Reklam
Meleklere inanış
Yahudilerde meleklere inanç başka semavi dinlerde olduğu kadar köklü değildir hatta bir kısım büyük din bilginleri arasında melekleri inkâr edenler bulunduğu gibi , sadece göklerde olduklarını ve asla yere inmediklerini söylemektedir. Melekler kanatlı insanlar olarak tasarımlanır bu da yunanlılardan alınmalıdır. Eski zamanlarda hayır ve şerrin tanrıdan geldiğine inanırken sonradan gene -İran dinin etkisi ile -bütün kötülüklerin şeytan ve onun takımından geldiği inancı doğmuştu.
Ernest Renan:
Kurban, insanlığın geçmiş olduğu ilk çağlarında bize miras bıraktığı sökülmesi en zor hatadır. İlkel insan hangi ırktan olursa olsun, etrafını saran, bilmediği kuvvetleri, tıpkı bir insanı yatıştırır gibi, bir şeyler vererek yatıştırabileceğini sanmıştır. Çünkü lütufları beklenen tanrılar zalim ve çıkarlarına bağlıydılar. Onlara, tıpkı kötü bir yargıca verir gibi rüşvet vermenin korkunç bir hakaret olacağı, ahlakça o kadar aşağı düşünceleri o kadar kıt olan bu yaratıkların aklına bile gelemezdi. Bu kötülükçü varlığın elinden avını almak için de ona, daha iyisinden taze et vermekten tabii ne olabilirdi?
Musa üzerine Tevrat’ta okuduklarımız tamamiyle bir efsane kahramanın serüvenleri karakterini taşımaktadır..
Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) ya da Musa’nın birinci kitabı denen bölümü , Sami kabîlelerinin eski efsanelerinin izlerini taşıyan , henüz ne yalnız kendileri , ne de bütün dünya için tek bir tanrı düşüncesine erişmemiş ilkel inanışlarını içinde toplayan garip bir eserdir . Burada henüz Eloh’ lar vardır . El , gene en büyük Tanrıdır . Tanrılar insanlarla , insan kılığında , yüz yüze konuşurlar . Zaten onlar insanı “kendi biçimlerinde “ yaratmışlardır . Yere iner , gene göğe çıkarlar ; hatta Yakup’la güreş tutuşur , onun evinde yemek yerler . Ta başından , insanın akıl sahibi olmasını bile kıskanmışlardır ; onun “kendileri gibi olması “ için ufacık bir şey , hayat ağacından meyve yemesi bile yetecektir . Şu halde bu tanrıları insandan ayırt eden sadece ölümsüzlüktür..
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok