Bazıları da şöyle demiştir: Üns ehli Allah'a ünsiyetlerinde üç hâl üzere bulunurlar:
Birinci hâli, zikre ünsiyet edip gaflete yabancılık duyan, tâate ünsiyet edip günaha yabanilik hissedenlerdir.
Ünsiyet ehlinin ikinci hâli şöyledir: O Allah ile ünsiyet edip O’nun dışındaki havâtır (düşünce) ve onu meşgul eden manilerden uzaklaşıp yabancılık hissederler. Cüneyd’eAllah’a ünsiyet etmenin alâmeti sorulunca o, şöyle dedi: “Heybetin varlığıyla birlikte hayânın artış ve yükselişidir, öfkenin ortadan kalkmasıdır.”
Ünsiyet ehlinin üçüncü hâli şöyledir: Üns ile birlikte ta‘zim, kurb, heybet hâllerinin var olmasıyla birlikte üns ehlinin ünsü görmez olması. Bu konuda âriflerden biri bir arkadaşına ‘Allah sana kurbiyetiyle ünsiyet versin’ diye yazınca arkadaşı da O’na ‘Allah seni senden, nefsinden ve kâinattan, yani dünyadan uzaklaştırsın’ diye cevap yazmış.
Abdullah b. Zeyd bir rahibe “Bana sabrın yolunu göster.” dedi. Rahip: “Bir an evvel yalnız kalmaya bak! Çünkü sen yalnızlığın tadını tattığında nefsinden uzaklaşıp yalnızlığa yakınlık hissedersin. Yalnızlık ibadetin başıdır, bu da ünsiyet hâlinde tefekkür ile olur.” Bunun üzerine râhibe: “Ey rahib! Kul yalnızlık hâlinde en azından neyi bulur?” diye sordu. O da: “İnsanların gönlünü yapmaya çalışmaktan rahata ermeyi ve onların şerrinden selâmeti.” dedi. Dedim ki: “Ey rahip! Kul Allah ile ünsiyet etmenin lezzetini ne zaman tadar?” Bunun üzerine o: “O’na karşı sevgi saf olduğunda, muamelelerde sırf O’nun için gerçekleştiğinde olur” dedi. “Peki, ey rahip, O’na sevgi ne zaman saflaşır?” dedim. O da: “İnsanın derdi yalnız taat olduğunda.” dedi. Ben de: “Peki muamele ne zaman sırf onun için olur?” dedim. O da: “Düşünce, niyet tek olduğunda” dedi ve sonra şu beyti söyledi:
Seven nasıl uyur, hayret!
Çünkü sevene her uyku haram
Sonra şöyle dedi: Hayret ederim insanların hâline! Nasıl olur da senin yerine başkasını isterler! Hayret ederim kalplere! Nasıl olur da senin yerine başkasına ünsiyet ederler! İlâhî, sen mahlukâtından sana ünsiyet edenlere ünsiyet ettin, sana tevekkül edenlerin yeterliliğini onlara tahsis ettin. Sen onların vicdanlarını müşâhede edersin, onların kalplerinin esrarına muttalî olursun! İlâhî, sırrım senin katında âyandır. Sana kavuşmaya hasretim. Yakınlığının heybeti beni bürüdüğünde zikrinde ünsiyet bulurum. Dertler çoğaldığında senden amân dilerim ey âlemlerin Rabbi!
Müridlerin hakikate ulaşmaları (tahkiki) yedi şey ile olur:
1-Maksudlarından kendilerini alıkoyan şeylerden alakayı kesmeleriyle
2- Candan çaba sarf etmekle.
3-Yollarında kendilerine ârız olan her türlü sıkıntıya tahammül etmekle.
4-Allah'a ulaşmadan, ölüm gelmeden murâda ermemekle.
5-Nâil oldukları küçük büyük herseyi tazim etmekle.
6-Onlar seyirlerinde ne acele ederler ne de gevşek davranırlar.
7-Yürüdükleri yolda yürümeyen ve kendi kaynaklarına yolu düşmeyenlerle arkadaşlık etmemekle.
Kul, arştan arza kadar Allah ile kendi arasındaki sebepleri ortadan kaldırmadıkça ve Allah' O'nun dışındaki her şeye tercih etmedikçe yakine müstahak olamaz.
Kim Allah Teâla'yı hakkıyla bilse, o sapıklıktan uzak olur. Kim de Allah Teâla'yı ihlâslı şekilde bilse riyâdan uzak olur. Yine kim de (ölüm hâlinin) gerçekten başına geleceğini bilse, ölümden gafil olmaz."
Allah Teâlâ kulundan kul olarak râzı olduğunda, kul da Rabbinden Rab ve Müdebbir olarak râzı olur ki, bu da Allah'ın kuluna olan muhabbetinden kaynaklanır.
Kim nefsini, meşgul edici her türlü şeyi terk etmek üzere konumlandırmazsa, kalbi hastalanır, ihtiyacına ulaşamaz. Kim de bunları yaparsa Allah û Teâlâ yardımcısı olur.