Yüce Allah'ın yardımı, kullarının iman ölçülerine göredir. Eğer iman kuvvetli olursa, yardım da fazla olur. Bu nedenle kim hayra ulaşır, başarı kazanırsa Allah'a hamdetmelidir. Kim de zillete uğrar perişan olursa, kendini suçlamalıdır.
Geride durmak, hizmeti başkasından beklemek veya ben tarafsız kalacağım demek mümine yakışmaz. Tarafsızlık münafıklıktır. Bu ifadeyi Kur'an'ı Kerim kullanmıştır: "Arada bocalıyıp dururlar, ne onlarla, ne de bunlarla olurlar." Bize düşen görev, Allah'a giden yola ilk adımı atmak ve yolun nihayetine doğru harekete geçmektir. Dar görüşlerden, kısır düşüncelerden uzak durmaktır. Allah yolundaki gayretler samimiyet derecelerine göre başarıya ulaşır.
Fazilet ve şeref yolundan uzaklaşan, sefahatın girdabına düşen, maddeyi putlaştıran ve dinini yobazlaştıran gafil insanın hali budur: Zilleti izzet, zulmü adalet, esareti hürriyet, haramı helal, günahı sevap kabul eden insanlık.
Peygamber Efendimiz:
"Cihad yapmadan veya niyet etmeden ölen bir kimse, münafıklıktan bir şube üzerine ölmüştür." buyurmuştur. Bu nedenle cihad edemezsen de, hiç olmazsa o niyette ol ve cihad yapanlara yardımcı ol. Şehitlerin ailelerine bak, çocuklarını koru.
Cihadı terkeden milletlerin dünya hayatları zillet, ahiret hayatları ise azaptır.
Bugün pek çok İslami grup vardır. Ancak hiçbirisi, müslümanların gönlünde taht kurmuş değildir. Hiç bir grup, bütün müslümanları kapsayacak şekilde bir program, metot ve faaliyet göstermemektedir. Yine hiç bir grup veya teşkilat, hem kültürlü tabakanın ve hem de halkın desteğini yanına alarak iki kanatlı kuş gibi hareketi başaramamıştır.
Çoğu zaman CIA kendi denetiminde İslami gruplar ortaya çıkararak müslümanlar arasında iç tartışmaların ve çatışmaların vuku bulmasını sağlıyor. Bu iç çatışmalar aynı zamanda müslümanları dış tehlikelerle uğraşmaktan ve onlara karşı cephe almaktan alıkoyduğu gibi saflarını genişletmek ve yeni kişileri aralarına almak için faaliyet göstermelerine de vakit bırakmıyor.
Peygamber Efendimiz buyurmuştur; "Her şey, yaratıldığı maksatlarda başarıya ulaşır."
Kadının yaratılış maksadı, çeşitli müesseselerin istismar etmesi için umumun malı olması değildir. Sanatçı adı altında bir şehvet aracı haline getirilip iffetinden ve hayasından sıyrılması hiç değildir.
Modern kadın, dikkatleri üzerinde toplamalı, boy göstermeli, erkeklerin önünde süzülerek yürümeli, onları peşinden koşturmalıdır. Utanmak mı, neden utanacak mış? Kadın hakları var, hürriyet var, eşitlik var!
Kadın, insanlığına kavuşup, erkeğin kölesi veya zevk aleti olmaktan kurtulmaya muhtaçtır.
Eşitlik iddiasının ispatı için yola çıkan kadın, erkeğin gördüğü bütün işleri yapabilecek durumda olduğunu göstermek istemiştir. Böyle bir havada erkeğin birden fazla kadını idare ettiği gibi kendisinin de bir çok erkeği idare edebileceğini göstermek istedi. Bu kanaat onu, bir çok erkekle evlenip boşanmaya sürükledi. Bu büyük tehlike kadının faziletini götürdü. Evinin hanımı olma yerine ellerin zevk unsuru oldu.
Burası kitap okuma+not tutmaktan çok HAYR İÇİN ÇEKİLİŞ, EN SEVDİĞİNİZ YAZAR, EN SEVDİĞİNİZ KİTAP, MENEMEN SOĞANLI MI SOĞANSIZ MI, KLAVYEYE ŞUNU YAZINCA NE ÇIKIYOR FALAN FİLANlarla yani kısacası geyik muhabbeti noktası oldu.
Burası kitap okuma+not tutmaktan çok HAYR İÇİN ÇEKİLİŞ, EN SEVDİĞİNİZ YAZAR, EN SEVDİĞİNİZ KİTAP, MENEMEN SOĞANLI MI SOĞANSIZ MI, KLAVYEYE ŞUNU YAZINCA NE ÇIKIYOR FALAN FİLANlarla yani kısacası geyik muhabbeti noktası oldu.
Batılı bir tarihçi ne demektedir; "Bir milletin hayatına son vermenin bir yolu daha vardır. O da doğum nisbetini düşürmek için gayret sarfedilmesidir. Çocuksuzluğu tercih ederek neslinin devamını düşünmeyen milletlerin yok olması, tabiat kanunlarının gereğidir."