Türkler, tarihte hakikati temsil ettiğine inanan ve bu hakikati dünyaya aktarmayı düşünen bir millet ... Böyle bir millet, ister istemez başka hakikatleri temsil eden milletlerle çatışma içine girecektir.
Felsef i sorular, beşeri, siyasi ve medeni ihtiyaçlarını karşılamış insanın sorabileceği sorulardır. O açıdan, biz, iki yüz yıldır beşeri ve insani ihtiyaçlarımızı çözmekle uğraştığımız için entelektüel üst soruları sormaya muktedir değildik
bir kişi, kendi asli ihtiyaçlarını karşılamadan entelektüel üst soruları soramazsa, aynı şekilde bir millet de havaic-i asliyesini karşılamadan bir medeniyet kuramaz
Işk, hem ayna, hem aynada gören, hem aynada görülen, hem de görmenin bizatihi kendisidir; aşkın bir birliğe sahip olan ışk'taki fark, mahiyette değil, tezahürdeki kesafettedir. Başka bir deyişle, ışk, saf bir birliktir ve küllidir; Tanrı'da ve mevcûdâť ta tek bir gerçekliktir; bu nedenle bir dişi ile bir erilin ışk'ı ile kulun Tanrı'ya, Tanrı'nın yarattıklarına ışkı mahiyetçe aynı gerçeklik düzlemindedir; fark, tecellinin yoğunluğunda, tecelli ediş tarz ve tavrındadır. Benzer biçimde, ışk, ilâhî bir öz olduğundan tecellisi sürekli güzel olacağından, güzellik de çeşitli derecelerde tezahür eden tek bir gerçeklik- tir. İşte bu nedenledir ki, türü ve cinsi dikkate alınmaksızın bir güzelin yüzünü teemmül, sûfiyi, ilâhî güzelliğin ihsâsına götüren yola koyar.