Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İrfan Abdülhamid

0.0/10
0 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
714
Görüntülenme

İrfan Abdülhamid Sözleri ve Alıntıları

İrfan Abdülhamid sözleri ve alıntılarını, İrfan Abdülhamid kitap alıntılarını, İrfan Abdülhamid en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Allah'a inanan, mü'min (théist)'in karşısında, sapık, dinsiz (athéist) şahıs vardır. Dinsiz, bu âlemin yok iken Allah tarafından güzel, uyumlu, dengeli bir düzene bağlı olarak yaratılma hadisesinin varlığını inkâr eder. Ve yine Allah Teâlâ'nın o âlemi düzenleyici ve kesiksiz bir denge ve bağlantı içinde seyrini sağlayıcı birtakım kanunlar ya rattığını; Allah'ın mahlukatın meseleleriyle ilgilendiğini, onları inayetiyle gözettiğini; Allah'ın insanı en güzel şekilde yarattığını, ona en güzel biçimi verdiğini sonra da kullarına kendisinden bir rahmet olsun diye vahiy yoluyla o insana kendi yüce zatını açtığını: kulları için gönderdiği peygamberlerinin diliyle onların takib edecekleri yolun kaidelerini koyduğunu, hayra çağıran emirler, şerden meneden yasaklarla onlara dünya ve ahiret saadetine gidecek yolu hazırladığını; kötüyü cezalandırmayı iyiyi mükafatlandırmayı yüce zatına gerekli kıldığını, işte bunların hepsini de inkâr eder.
Doğudan bize iki fikir gelmiştir.
Imam Ebu Hanife şöyle demektedir: "Doğudan bize iki fikir gelmiştir; Ta'til görüşüne sahip Cehm ve teşbih görüşüne sahip Mukatil b. Süleyman. Cehm, teşbihi inkârda ifrata düşmüş, hatta "Allah Teâlâ şey değildir" demiştir. Mukâtil de teşbihte ifrata düşmüş ve "Allah Teâlâ, insan suretindedir" demiştir." el-İsferayini, et-Tabsir fi'd-Din, 29; Ibn Hacer, Tehzíbu't-Tehzib, X/10; İbn el-Cevzi, Telbisu İblis, 83 el-Melati, et-Tenbih ve'r-Red, 77.
Reklam
Hâricilerin fikirleri hakkında Mezhebler Tarihi yazarlarının kanaatlerini mukayeseli bir biçimde inceleyen araştırıcılar görürler ki, hâriciler Hz. Ali, Hz. Osman, iki hakem ve Cemel vak'asına katılanları tekfir etmekten başka hiçbir hususta birleşmemişlerdir. Diğer meselelerde hârici firkaları büyük ihtilaflara düşmüşlerdir.
Selefin ekseriyetinde hâkim olan temayül, itikadi meselelerde "tevakkuf", dini konularda cedel'e bulaşamamakta veya asgari ölçüde davranmak, Kur'ân-ı Kerim'de ve hâdis-i şeriflerde varid olan hususlarda "teslim" ve "taklid" yolunu seçmek şeklinde özetlenebilir.
Sayfa 209 - Müteşâbih âyetler konusunda selefin mezhebi.Kitabı okuyor
Hıristiyanlıkta te'vil.
Hıristiyanlıkta ise keza Allah Teâlâ'dan cismani tasavvurları uzaklaştırmak için çaba gösteren birçok büyük kilise ricali zuhur etmiştir. Bu zevat lafzı mânâları alındığında ulûhiyyet hakkında gerçek tasavvurlarla bağdaştırılması mümkün olmayan bu nassları, mecazi te'vile tabi tutmak suretiyle bu işi başarmışlardır. Kilisenin bu eski papazları şunlardır: Iskenderiyeli Klemens (150-215) ve Origénes (185-254), Saint Augustinus (354-430) ve bilahare de Yuhanna ed-Dimeşki (700-754). Bu zât gerçek mânâda doğu kilisesinin en büyük ilâhiyatçısı itibar edilmektedir. Şam'da yaşamış ve Emevî ricali ile irtibat kurmuştur. İslâm felsefe tarihçilerinin çoğu onu İslâm'da akli ve kelami münakaşaların zuhurunda ilk sorumluluğu taşıyan kişi itibar etmişlerdir. Origenes ise İncil metinlerini çeşitli şekillerde tefsire tabi tutmuş "umuma karşı o metinleri lâfzi olarak tefsir etmiş, mütekaddimin için ahlâki bir yoruma tabi tutmuş; yüksek derecede basiret, ilham, tecelli ve uyanıklık (işrak) sahibi entellektüel tabakaya karşı da Incil metinlerini tasavvufi karakterde remizlerle tefsir etmiştir."¹ Saint Augustinus ise Kitab-ı Mukaddes'in te'vili caiz olan ibareleriyle te'vili caiz olmayan ibareleri arasında kesin sınır çizmek ve te'vilin şartları ile esaslarını ortaya koymak için gayret göstermiştir. Aziz Yuhanna ed-Dimeşki de meşhur kitabı "Havle'd-Din el-Orsodoxy" de Kitab-ı Mukaddes'te varid olan haberi sıfatların mecazî te'villeri için başlı başına bir bölüm ayırmıştır. 1. Muhammed el-Behiyy, a.g.e., 82.
...mutlak kemâle sahip ama varlığı noksan (yani kemalin bir kısmı eksik) bir mevcut tasavvurundan hareket etmek, vadisiz bir dağ tasavvurundan hareket etmekten daha az garip değildir."
Sayfa 187 - Descartes Meditations (düşünceler) isimli eserinin beşinci bölümü.Kitabı okuyor
Reklam
Müteşâbih âyetler konusunda selefin mezhebi:
Mâlik b. Enes'e şöyle dedirtmiştir: "Sizi bid'atlardan sakındırırım" Ey Ebu Abdullah, bid'atlar nelerdir? denilince o cevaben: "Bid'atçılar o kimselerdir ki Allah'ın isimleri, sıfatları, kelâmı, ilmi, kudreti konusunda söz ederler, sahabenin ve iyilikte onlara tâbi olanların sustuğu konularda sükût etmezler" demiştir. es-Süyüti, Savnu'l-Mantık, 23 vd.
İhtira delili (Yaratma delili)
Kur'ân-ı Kerim'de diğer bir âyetler topluluğu daha vardır ki bu âyetler de bir akli delili oluşturmaktadır. Mü'minlerin Allah'ın varlığına istidlâl ettikleri ve "İhtira delili" (Yaratma delili) adını verdikleri bu delil: "Maddede hayatın ortaya çıkması" esası şeklinde anlaşılmaktadır. Biz birtakım katı, cansız cisimler görürüz. Sonra bu cisimlerde hayat peydah olur ve böylece kesinlikle biliriz ki orada hayatı yaratan ve cisimlere bu hayatı veren bir varlık vardır. İşte bu varlık Yüce Allah'tır.
el-Eş'ari selefin tutumunu çok güzel tasvir eder ve şöyle der: "Onlar cedeli kabul etmezler ve bunun için mücadele ederler. Buna sebep de sahih rivayetlere teslim olmaya dayanan bir dini anlayışa sahip olmalarıdır. Mutemed ravilerin birbirlerinden naklederek ta Rasûlüllah'a kadar ulaştırdıkları hadisler onlara ulaşınca "nasıl?" ve "niçin?" demezlerdi çünkü bu sorular bid'atti."
Sayfa 137 - el-Eşari, Makálát el-Islamiyyin, 293.Kitabı okuyor
"Rafizilere gelince, onların mezhebleri ilk devir geçtikten sonra ortaya çıkmıştır. Sahabe içinde, Ali hakkında sarih, mütevatir bir nas vardır diyen biri işitilmemiştir. Onlar kendilerinden önce Ammar, Ebu Zerr, Mikdat b. el-Esved'in de Ali'nin imametine kail olduklarını ileri sürmüşlerdir. Lakin isimleri zikredilen bu zevatin Ebubekir ve Ömer'den ayrılmış olduklarını (teberri) açıklamamış bulunmaları ve o ikisine sebbetmemiş (sövmemiş) olmaları rafizileri yalancı çıkarmıştır. Hatta, iddialarının aksine, sen Ammar'ı Kúfe'de Selman-ı Fârisi'yi de Medayin'de Ömer b. el-Hattab'ın tayin ettiği Amil'ler olarak görürsün."
Sayfa 23 - Ibn el-Murtaza, Kitabu Tabaqati'l-Mu'tezile, 5. (Susanna Diwald, Wilzer neşri). Şu kadar var ki bu ifadesinden sonra direkt olarak şiilik hareketini Abdullah b. Sebe'e bağlamaktadır.Kitabı okuyor
Reklam
Goldziher der ki: "Şia, münbit bir toprak üzerinde bulunmaktadır. Öyle bir toprak ki üzerinde İslâm'ın uluhiyyet nazariyesini çözelterek yok eden zafiyet mikropları yeşermiştir."
Sayfa 28 - Goldziher, el-Aqide ve'ş-Şeria, 207.Kitabı okuyor
Delil-i kevni
Kur'ân-ı Kerim'de mânâları çok açık bazı âyetler vardır ki bunların tümü bir araya geldiği zaman akli bir delil ortaya çıkmaktadır, filozoflar bu delile istilah olarak "Delil-i kevni" adını vermektedirler. Bu delil âlemde meydana gelen değişme, gelişme, yaratılma ve sonradan ortaya çıkma gibi hadiselere dayanarak Allah'ın varlığına akıl yürütülen bir delildir. "
İmametin vücubu her zaman bir imamın bulunması zarureti
Onlara (ONİKİ İMAM MEZHEBI) göre imamet halkın görüşüne ve seçimine bırakılmış umumi meselelerden değildir. Bilakis dinin bir rüknüdür. İslâmın temelidir. Peygamberin bu meseleyi gizlemesi, ümmetin takdirine birakması caiz değildir. Bizzat peygamberin ümmete bir imam tayin etmesi gerekir.¹ Şia içinde imamet meselesini itikadi bir rükün, zarurâti diniyyeden bir madde olarak kabul eden ve inkâr edeni dinin rükünlerinden birini inkar etmiş addeden ilim adamları vardır.²
Sayfa 41 - 1. Ibn Haldun, el-Mukaddime, 348, eş-Şehristäni, el-Milel ve'n-nihal, 1/195. / 2. el-Müfid, Evlilu'l-Maqálát, 4. el-Muzaffer (Muhammed Riza). Aqâidü'l-Imamiyye, 490.Kitabı okuyor
TEŞBIH fikri: (Doğuşu ve gelişmesi)
Ben mezheb tarihçilerinden farklı düşünüyorum. Teşbih fikrinin zuhurunda dahili bir sebep vardır ki bu da Allah Teâlâ'ya yed, sak, ayn, vech gibi haberi sıfatları nisbet eden âyet ve hâdisleri harfi, lafzı (te'vilsiz) olarak almaktan doğmuştur. Bu sıfatlar hakikat mânâlarıyla alındıkları takdirde işin sonu, hâșâ, Allah Teâlâ'yi kula teşbih etmeye varır. O halde dışarıdan bir sebep aramaya gerek yoktur. Bilâkis esas sebep gördüğümüz gibi harfi tefsire sarılmak ve bu lafızları mecaza değil de hakikat mânâlarına hamletmektir.
Sayfa 215 - Ibn Haldun, el-Mukaddime, 413 (el-Matbaatu't-Ticariyye baskısı).Kitabı okuyor
Gaye delili: (The teological proof)
Saint Augustinus şöyle demektedir: "Alem, gayet mükemmel bir şekilde düzenli değişmeleriyle, fevkalâde güzel şekilleriyle kendisinin sanatkârane bir tarzda yaratılmış olduğunu sessizce ilân etmektedir." Saint Augustinus, Confessions I/10, 3b-c (The great books of the Western, World, no: 18).
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.