Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İrfan Babaoğlu

İrfan BabaoğluAuschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yazarı
Yazar
8.7/10
3 Kişi
32
Okunma
1
Beğeni
1.078
Görüntülenme

İrfan Babaoğlu Sözleri ve Alıntıları

İrfan Babaoğlu sözleri ve alıntılarını, İrfan Babaoğlu kitap alıntılarını, İrfan Babaoğlu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evet orası Esat Oktay'a göre bir okuldu, hem de askeri okul! 30 yıl sonra oranın okul yapılmasını isteyenler Esat Oktay'ın okulunu hatırlarına getirsinler de öyle konuşsunlar.
Dar kafese sığmadın anıt gibi dikildin İhanetin göğsüne hançer gibi saplandın... İnanmam hiç bir zaman ölmedi Mazlum Doğan İşkence kar etmedi yanıldı kahpe düşman Kawadan örsü aldı dağları alev sardı 5 Nolu Zindanda isyana isyan kattı İnanmam hiç bir zaman ölmedi Mazlım Doğan İşkence kar etmedi yanıldı kahpe düşman
Reklam
"Bizi yargılamaya salonlarınız yetmeyecek!" dediler 71'de. Çok değil 9 yıl sonra ne salonları yetti ne de zindanları. Çıldırdılar...
5 Nolu, Yaşar Kemal'in Çukurovası kadar, Şolohov'un Kolhoz ve Solhozları kadar, Tolstoy'un Anna Karenina'sı kadar, Dostoyewski'nın Raskolnikov'u kadar derin duygularıyla, derin trajedisiyle, insanlığın beş bin yıllık onurunu çıldırtan işkencesiyle ve yine insanlığa tarih yazdıran görkemli iradi ve ideolojik, bedeni ve politik direnişleriyle derin bir kaynaktır bizler için, insanlık için.
"Zulmün karanlığından onurla çıkabilmek adına direndi yüreklerimiz. Aşkı ve özlemi, acıyı ve onuru aynı ülkenin özgürlük potasında eritmiştik. Biz zindanda büyütürken aydınlığınızı, dağlar ovalar yerinde durmamış, taşmış gelmişti bize heyecan orduları. Duvarlar kalkmış, telörgüler anlamsızlaşmıştı bu direnç kuşağında. Nesiller bir bayrak yarışı gibi ellerimizdeki kırmızı karanfili alırken, biz ve onlar bir bütün oluverdik, bu kulvarda. Her şey Kürdün ülkesi gülsün diye tarihe..."
Kuvvetle muhtemeldir ki bu kavga nesilden nesile sürüyor. Şiirdeki temenni sadece o satırlarda kalmıyor. Sevgili şairin dediği gibi " yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek bu kavga sürecek. "
Reklam
Mehmed Yılmaz:
Eğer bir gün Kürtlerden, barış karşılığında bir bedel istenirse bence bu fazlasıyla ödenmiştir. O da Diyarbakır 5 nolu cezaevinin acı, keder ve kayıplarıdır. Barış için üstü kalsın, derim.
Tarih akıp gidiyor. Tarihin şen çocuklarına yenileri katılıyor. Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek dercesine...
16'yı 17' ye bağlayan gece nöbet geceleridir. İnisiyatif onlarda. Öyle ayarlamışlar. Ve 18 Mayısa bir gün kala Dörtler, yani Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin bir tarihi eylemi gerçekleştirirler. Koğuşta 140'ı aşkın tutsak ölüm uykusunda iken bir anda Dörtlerin yanan bedenlerinden yükselen slogan sesleri ile uyanırlar. İlk yaptıkları şey su su dökmek olur. Eylemciler "su dökmeyin, su dökmeyin" diye bağırırlar.
Sayfa 131Kitabı okudu
Kemal Pir hastaneye kaldırılır. Kemal Pir'den sonra Hayri, Akif Yılmaz, Ali Çiçek de hastaneye kaldırılır. Kemal eylemin 57. gününde yaşamını kaybeder. İzleyen günlerde de iki üç gün arayla Hayri, Akif ve Ali de yaşamını yitiriyor.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Bunu tüm benliği ile hisseden, direnişe giden yolun böylesi bir ta. Ve tarihsel adımdan geçtiğini o büyük öngörüsü ile sezen Mazlum Doğan 21 Mart gecesi sembolik olarak üç kibrit çöpü yakarak Kürt halkının Newroz'unu kutlar. Ve belki o an birkaç söz söylemeden, arkadaşlarına birkaç satırlık yazı bırakmadan hücrenin arka kısmında, ancak iki büklüm olarak girilebilen tuvalet bölümünde kendini duvardaki su borusu veya su vanasına asmak sureti ile yaşamına son verir.
Sayfa 114Kitabı okudu
"Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür" sözü Mazlum Doğan'ın, 79-80 yıllarında çıkan yazılarındaki tespitlerden biriydi. Bu söz hep tutsakların zihninde oldu. Ve bu söz, zindanda yaşananlarla gözle görülür bir şeklide insan bilincinde kan ve can buluyordu. 1981 yılı baharında dayatılan teslimiyetin bir süre sonra nasıl ihanete sürüklediğini kendi yaşam deneyimleri ile acı içinde öğrenen tutsaklar, 14 Temmuz ölüm orucu eyleminden esinlenerek kendi içinde direnişi örgütlemeye, bilincinde ve yüreğinde direnişi yeşillendirmeye başladı.
Üç yıldır bilinçlere vurulan bend patladı. Herkes birbirini bir şeyler yapmaya teşvik ediyor. Herkes birbirinin isyanından güç alıyor. Herkes eline ne geçirdiyse demir kapılara, parmaklıklara vuruyor. Metal boş karavanalar zangır zangır titriyor tutsakların elinde. Kirk koğuşta 3 binden fazla insan ayakta. Ölü sessizliği dağıldı. Saatlerce sürdü bu ayaklanış. Kim ne diyor anlaşılmıyor. Sadece üç yıllık birikmiş bir öfke var, o öfke bir volkan gibi patlamıştı. Camlar kırılıyor. Esat Oktay'ın işkencehanesi, Kenan Ev- ren'in Kürtler ve tüm muhalifler için özenle hazırladığı bu toplama kampı, yani bizim Auschwitz (Oçwiz), bizim Trebilenka, bizim Dachau (Daça), bizim Haydari Kampı seslerden sarsılıyor.
Sayfa 191Kitabı okudu
Bu zindan direniş tarihi açısından, Kürt halkının varlık ve özgürlük mücadele tarihi ve bağlı olarak türkiye demokratik mücadele tarihi açısından önemli bir vurgu, tarihe düşülen önemli bir nottur.
12 Eylül sonrası Türkiye'nin her tarafında işkence vardı. Bu işkence merkezlerinde üç tanesi öne çıkar. Diyarbakır, Mamak ve Metris askeri cezaevleri. Ama Diyarbakır cezaevinde bir halkı ezmek, onun ulusal, insani, kültürel özellikleri bir bütün olarak hedef alın- dığından tüm bu cezaevlerinden ayrılıyordu. Diyarbakır cezaevindeki uygulamalar ancak bir toplama kampı, eskilerin deyimi ile temerküz kampı olara ele alınabilirdi. Biz de bu kitapta bu benzerlikleri göstermeye çalıştık
Sayfa 276Kitabı okudu
51 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.