İsmail Doğan sözleri ve alıntılarını, İsmail Doğan kitap alıntılarını, İsmail Doğan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ancak toplum menfaatleri ile kişi menfaatlerinin çatışması halinde kişiye zarar vermeden toplum menfaatine önem vermektedir. Örneğin bir belediye toplum menfaati için çocuk bahçesi yapmak amacıyla bir şahsın mülkiyetinde olan arsayı kamulaştırabilir. Ancak rayiç fiyat üzerinden arsanın bedelini şahsa ödemek zorundadır. Oysa sosyalist hukuk sisteminde şahsa herhangi bir bedel ödenmez, zira arsa zaten şahsın mülkiyetinde değil, kamunun mülkiyetindedir.
Denilebilir ki modern toplum doğruları ve yanlışları sosyal kalıplar olarak sunan bir toplumdur. Aksine ve farklı davranışlar kabul görmez. Bilimsel boyut da böyle bir kulvar üretir. Bilimsel yöntem genel-geçer bir araç olarak bilim adına ortaya çıkan doğruların ve yanlışların tek ve vazgeçilmez ölçütüdür.
"Okul artık okumak isteyen insanlara yetmiyor, okumak isteyenler okullara sığmıyor. Öğretecek insanlar yeterli değil. Diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Çalışma hayatı okulların ürünlerinden şikâyetçi."
"Müslüman şark köleciliğinin, Hristiyan-Avrupa ve Amerika köleciliğiyle hiçbir ortak noktası yoktur. Köle şarktaki evin, hatta ailenin bir üyesiydi; onu kölelikten kurtarmak, yani azat etmek Tanrı'nın hoşuna giden bir davranış sayılırdı ve inançlı bir Müslüman ailesinde kimse bir köleyi öldürmeyi veya ona kötü davranmayı doğru bulmazdı. Bu durum kadın kölelerin ister odalık veya hizmetçi olsun, ister zenci ister beyaz kendilerini hiçbir zaman mutsuz veya aşağılanmış hissetmemelerini sağlıyordu. Şark ülkelerine yaptığım yolculuklarda bu kadınların yüzlercesiyle konuşmuşumdur."
Çünkü bireysel bilinçler toplumsal yapıyı meydana getiren bir öneme sahiptir. O nedenle kolektif bilincin sağlam olması her şeyden önce bireysel bilinçlerdeki özgün yeteneklerin korunma ve geliştirilmesi, onlara iyi alışkanlıkların kazandırılması ile mümkün olabilecektir.
Genel toplumsal yapıdan ayrılan alt kültürlerin kendi sosyo-kültürel tabana rağmen yabancılaşmanın tipik örnekleri arasında yer aldığı söylenebilir. Çünkü maddi imkânların getirdiği refah ile Batılı standartları yakalayan alt kültürler hiçbir zaman kendi toplumlarının olmayan sıkıntı, buhran ve bunalımlara yönelmektedirler.
"çağa uygun bilgi, eğitim ve becerilere sahip olmayan bireyler yalnızca bu yeteneklerin eksikliği dolayısıyla toplumsal refahtan pay almamakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal hayatımıza tam katılma şansına da sahip olamayacaklardır."
"Rönesans döneminde ampirik bilgi 'hakiki doğaya' ve 'hakiki sanat'a ulaştırılabiliyordu, on yedinci yüzyılda bir naturalist 'bir bitin anatomisi'nde Tanrı'nın bilgeliğinin kanıtını bulabiliyordu. Ancak ampirik dayanak üzerinde gelişen pozitivit bilgi dünyanın bir anlamı olduğuna dair önceki dönemlerin belirtilen kaygılarından uzaktır."
Şayet başarı güdüsü ekonomik gelişmeyi belirleyici bir öge olarak kabul edilirse, kapitalist toplumlarda olduğu gibi sosyalist ve komünist toplumlarda da ekonomik teşebbüs (girişim) ruhunun ve girişimci anlayışın temel bir etkeni olması gerekirdi.
Batı'nın belirtilen süreci göz önüne alındığında Müslüman toplumlarda laiklik uyarlamasının algı ve uygulama farkları oluşturması son derece doğaldır. Çünkü İslamda ruhbanlık yani din adamları diye farklı ve ayrıcalıklı bir zümre yoktur.
İbn-i Haldun: "İnsanların toplu halde, toplum halinde yaşama mecburiyetini Tanrı'nın insan bekasını ve insan cinsini korumasının hikmetleri arasında tanımlar."
Yaşama biçimlerinin en belirgin duyarlılıklarından olan dini uygulama ve alışkanlıklardan soyutlanarak bir kültürün anlaşılmaya çalışılması olaya daha başlangıçta bir eksikle yola çıkılması anlamına gelmektedir. Dinden gelen ve kültürel olmayan ögeler adına kültürü arındırmaya çalışmak nasıl yanlışsa "kültürün içinde bulunan ve dini olmayan unsurlar pahasına dini arındırmaya çalışmak da o denli yanlıştır"
Modern şehircilik anlayışı, suç oranlarındaki artış, yüz yüze iletişimin giderek azalması, özel yaşamın korunmasına verilen önem, hatta aşk söz konusu olduğunda, AIDS'in tek eşliliği öne çıkarması.... Bunların hepsi başta Batı olmak üzere insanlara tek bir mesaj vermektedir. "Huzuru dışarıda değil içeride arayın.... Huzuru içeride arayıp bulabilmek içinse, önce bir "içerisi"nin olması gerekir. İnsan doğası mutlak yalnızlığa izin vermediği için de bu ancak aileyle mümkün olabilir".
İnsanın "kendi kendini gerçekleştiren özü" kendi emeği, kapitalist sanayide giderek ona karşı bir hal almakta; kendi yeteneklerini güdükleştirmeye, sefaleti, tükenişi ve zihinsel umutsuzluğu pekiştirerek "mecburi bir faaliyet"e, kendi faaliyetinin reddine dönüşmektedir.