Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

J. M. Dematteis

8.2/10
26 Kişi
81
Okunma
0
Beğeni
547
Görüntülenme

En Yeni J. M. Dematteis Sözleri ve Alıntıları

En Yeni J. M. Dematteis sözleri ve alıntılarını, en yeni J. M. Dematteis kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her adamın… her kadının… her ulusun… her çağın Örümcek’i vardır. Sen benimki oldun. Ne büyük bir yük. Ne büyük bir şeref.
Sayfa 118 - KravenKitabı okudu
Şifalı otlar,kökler ve iksirler;ne ölen bir ruhu gençleştirebilir ne de bozulmuş bir çağın ağırlığı altında ezilen bir kalbi iyileştirebilir.
Reklam
Annem ve babam bugün hayatta olsalardı,medeniyet denen bu korkmuş ve yaralı hayvana tanımayan gözlerle bakarlardı.
Bundan daha saniyeler öncesinde binlerce, milyonlarca sorudan geçilmeyen dünya, artık tek bir gerçek yanıt ile dolup taşıyordu. O yanıt ne kadar da sade, saçma sapanlığıyla ne kadar da fevkalade bir yanıttı ama!.. Cevap sevgiydi! Herhangi bir vasıfa gereksinim duymayan, koşulları olmayan bir sevgiydi. İhtişamlı varolmalarda bedenlenen bir sevgiydi. Zamandan bağımsız bir daimlikti. Bir zamanlar ben olan, hala olduğum bir sevgiydi.
Sayfa 377 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Bildiğim o şeyi, beni o güne kadar ki hayatımda hiçbir şeyi bilmediğime temin eden bir şekilde öğrenmiştim.
Sayfa 375 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Sanıyorum ki, yetişkinler olarak gençliğimizde hasretini çektiğimiz şeylerin üstünü şımarıklık olarak, at koşturan hormonların birer sonucu, berbat bir sivilcenin psikolojik muadili olarak çizip atmaya meyilliyiz.
Sayfa 367 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Adam Batının insanları olarak, maneviyatımız ile bağımızı kaybettiğimizi ve bu yüzden de, başka çağlarda ve kültürlerde ilahı olanın izinde sarfedilen enerji ile odaklanmanın, romantik aşk peşinde koşmaya gittiğini söylemiş. İdeal benliğimizin, içimizdeki Tanrının görüntüsünü münasip bir perde üzerine düşürerek, kendi ruhumuzun yansıması olan kusursuz eşler yaratıyormuşuz. Elbette, ruhumuzun filmini üzerinde oynattığımız ve kendi ruhunun filmini de üzerimizde oynatan bu kişiler kusursuz olmuyor. Onlar da geri kalanlarımız gibi kusurlu insan evlatları. Ve bunun farkına vardığımızda, projektörümüzün fişini söküp yolumuza devam ediyor ve filmlerimizi üzerine yansıtacak yeni bir ekran aramaya başlıyoruz.
Sayfa 342 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
"Aşık olduğumuzda, aşkımızı yönelttiğimiz şey, içimizde bir yere dokunur... Bu yerde biz, aşkın bizzat kendisiyizdir."
Sayfa 340 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Maksadım kafirlik etmek falan değil. Ama daha küçük bir çocukken bile, "Tanrı sağlam bir kahkahanın değerini herkesten iyi biliyor olmalı" diye düşünürdüm.
Sayfa 301 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Veya belki de bir başkasının ne olmam gerektiği konusundaki kısır kanısına indirgenip sıkıştırılmış olmak canıma tak etmişti.
Sayfa 287 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İdrak ettiğinizde nefret edebilir misiniz? Etmezsiniz ki bence bu iyi bir şey. Anlayış, sizi kendinizi başkasının yerine koymaya teşvik eder. Şefkatli olmaya teşvik eder ve Tanrı biliyor ya, dünyada bunlardan yeteri kadar yok. Bir başkasının davranışlarına şekil veren güçleri kavrayabildiğiniz anda, o davranışlar ne kadar hastalıklı, ne kadar kötücül olursa olsun... Eh belki onu sevemezsiniz... Ama şu kadarı kesin ki ondan nefret de edemezsiniz artık. Ancak durum, belirli miktarda sorumluluğu da zaruri kılar... İnsanın davranışlarının sorumluluğunu alması gerekir.
Sayfa 285 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
İşin sıkıntısı şurada ve daima başımı belaya sokan nokta da burası: Bana kalırsa, insanların büyük bir kısmının yaptığı, ellerinden gelenin en iyisi. Hitler muhtemelen elinden gelenin en iyisini yaptığını düşünüyordu, elinden gelenin en iyisi iyiy bir şey değildi sadece, o kadar... Kibar tabirle.
Sayfa 283 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
Doğduğunuz vakit, sizi emip ve yaşamdan yoksun bir pelteye çevirene kadar ağızlarında çiğniyorlar! Ardından da tükürüp atıyorlar! Hüff! Artık onların dünyasında yaşamaya, olup olacağınız en hazır haldesiniz. Zihniniz, barındırdığı son zeka kırıntısıda beş para etmez bir toz yığını haline gelene kadar ezilip un ufak ediliyor. Peki ya, çiğnenip geri tükürüldükten sonra hala kendiniz iseniz? Kafatasınız çatlamış ama beyniniz hala çalışır vaziyetteyse, omurganız tek parça halindeyse? Gözleriniz? Gözlerinizde hala isyankar bir keyif pırıltısı varsa? İşte o zaman korkuyorlar, ensenizden tekrar tutuyorlar ve tekrar öğütülüyorsunuz. Orada öylece ONLARIN bağırsaklarında, sonunda azat olmuş bir şekilde oturur bulursunuz kendinizi. Yeniden kendiniz olmak için özgürsünüzdür. Tekrar var olmak için özgürsünüzdür. İŞİN tek sıkıntısı midenin tiksindirici çukurlarında kaybolmuş geçirdiğiniz bütün o zamanların ardından kim ve nereye ait olduğunuzdan, ne yapmanız gerektiğinden emin olamayışınızdır. Tek bildiğiniz kafa karışıklığıdır. Kafa karışıklığı ve nefret. Kafa karışıklığının yarattığı sis, ne yaparsa yapsın nefreti boğamaz. Ah, ama saklayabilir. Hatta belki görüntüsünü bile değiştirebilir ama ateşlerini söndüremez. Varlığından emin olduğunuz tek şey nefrettir. SİZE bunu yapan hayvanlara duyduğunuz katıksız nefret. Keskin, hararetli bir nefret... İşte benim şimdi geldiğim nokta bu. Mart 1, 1974
Sayfa 275 - Arkabahçe YayıncılıkKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.