Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Janina Fisher

10.0/10
1 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
569
Görüntülenme

Janina Fisher Sözleri ve Alıntıları

Janina Fisher sözleri ve alıntılarını, Janina Fisher kitap alıntılarını, Janina Fisher en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölme isteği kontrolü ele almakla ilgilidir, gerçekten ölümü istemekle değil.
Sayfa 143Kitabı okudu
Çaresiz, bunalmış, yetersiz, savunmasız, korkmuş ve yalnız hissederken yaşanan deneyimde gidecek ve saklanacak hiçbir yer ve yardım edecek kimse yoktur.
Sayfa 126 - Nobel YaşamKitabı okudu
Reklam
Şefkat
Ne hissediyor ya da düşünüyor olursak olalım kendimize misafirperverlik göstermeyi düşünmeliyiz. Bu, kaba ve istenmeyen davranışlar için kendini haklı çıkarmak veya inkâr demek değildir ama yaşamlarımızın engebeli, karanlık, zor ya da çiğ yönleriyle yüzleştiğimizde kendine şefkat duymak demektir.
Sayfa 77 - Nobel YaşamKitabı okudu
Aşırı uyarılma ile başa çıkmak için bağlantıyı keseriz. Bu uyum sağlamanın bir yoludur ancak uzun vadede tatmin edici bir yaşam sağlamaz.
Sayfa 149Kitabı okudu
Kendimizi acı çekmekten koruyarak kendimize iyi davrandığımızı sanıyoruz. Gerçek şu ki yalnızca daha korkak, daha katı ve daha yabancılaşmış oluyoruz.
Sayfa 42 - Nobel YaşamKitabı okudu
İnsan beyninin karmaşıklığı kendi kendimizi iyileştirebilmemizi sağlar: Kazanmış olduğumuz becerilere erişmemiz ve bunları aynı beden ve beyni paylaştığımız diğer parçalar adına kullanmamız için eşsiz bir yetenek bağışlar.
Sayfa 15 - Nobel YaşamKitabı okudu
Reklam
Geçmiş
Geçmişi hatırlamak iyileşmeye yardım ettiği sürece faydalıdır, yaraları yeniden açtığı zaman değil.
Sayfa 63 - Nobel YaşamKitabı okudu
Orada olmadığımızda herhangi bir acıyı dindiremeyiz.
Yaşamayan Anlamaz
Travmadan hayatta kalmak, her gün sanki hiçbir şey olmamış gibi devam etmek, hem günlük hayatın olağan zorluklarıyla hem de travmatojen ortamların anormal zorluklarıyla başa çıkmak yaşama azmini tüketir.
Sayfa 126 - Nobel YaşamKitabı okudu
Kendimizi acı çekmekten koruyarak kendimize iyi davrandığımızı sanıyoruz. Gerçek şu ki daha korkak, daha katı ve daha yabancılaşmış oluyoruz. Kendimizi bütünden ayrı olarak deneyimliyoruz. Bu ayrılık bizim için bir hapishane gibi oluyor, bizi kişisel umutlarımıza, korkularımıza ve yalnızca en yakınlarımızdaki insanlarla ilgilenmeyen kısıtlayan bir hapishane. Gariptir ki öncelikle kendimizi rahatsızlıktan korumaya kalkarsak acı çekeriz. Fakat kapandığımızda ve kalplerimizin kırılmasına izin verdiğimizde tüm varlıklarla akrabalığımızı keşfederiz.
Reklam
Çıkmaz: Travmayla İlgili İçsel Çatışmalar
Genellikle bu noktada, danışan daha iyi olmak yerine daha kötü hissettiğini söyler ve terapist kendi becerisini sorgulamaya başlar. İkisi de merak etmektedir: “Ben yanlış bir şey mi yapıyorum?” Hem terapistin hem de danışanın fark etmediği şey ise tedavideki çıkmazın travmayla ilgili parçalanmış benlikler arasındaki içsel çatışmanın psikoterapi sahnesine yansıması olduğudur. Terapist olarak becerilerimizi sorgularken ya da danışan davranışını “aktarım” ya da “direnme” olarak genellerken danışanın parçalanmış iç dünyasında gerçekleşen yeniden sahnelemeye tanık olma fırsatını kaçırırız.
Nobel Akademik Yayıncılık
Parçalanma ve İçsel Mücadeleler
Kuram (Van der Hart, Ni. jenhuis & Steele, 2006) beynin doğuştan gelen fiziksel yapısının ve iki ayrı, özelleşmiş yarımkürenin tehdit edici koşullar altında sol-sağ beyin kopukluğunu kolaylaştırdığını açıklar. Bu yazarlar; sol beynin stres altında pozitif, görev odaklı ve mantıklı kalma eğiliminden faydalanarak kişiliğin ayrılmış sol beyin yanının günlük yaşam görevlerine odaklı kalırken diğer yarımkürenin hayatta kalma durumunda devam eden, tehlikelere karşı kendini güçlendiren, kaçmaya hazır, korkuyla donmuş, kurtarılmak için dua eden ya da boyun eğmek dışında bir şey yapamayacak kadar utanç duyan örtük bir sağ beyin benliği geliştirdiği varsayımında bulunur. Her bir danışanda, bazı parçalarla özdeşleşmenin ya da onları “sahiplenmenin” ve diğer parçaları “ben değilim” diyerek yok saymanın ya da bırakmanın daha kolay olduğunu görebiliyordum. İçeride, parçalar da çatışma içindeydi: Donmak mı dövüşmek mi daha güvenliydi? Yardım istemek? Görülmek ama duyulmamak? Fark ettiğim diğer bir nokta da benliğin parçalanmış yanları arasındaki içsel ilişkilerin zamanında çözüm sundukları travmatik ortamları yansıttıkları oldu. Sol beynin baskın olduğu, şu ana odaklı benlik, sağ beynin baskın olduğu hayatta kalma odaklı parçalardan kaçınır ya da onları yargılar. Bu arada, parçaların örtük sağ beyin benlikleri "zayıf” ya da ortada görünmeyen diğer yarı olarak gördükleri şeye aynı derecede yabancılaşmışlardır. İşlevsel benlik, parçaların müdahaleci iletişimlerine yabancılaşmış ya da bunların istilasına uğramış gibi hissetmek uğruna umutsuzca “normal” olmaya çalışarak devam eder.
Nobel Akademik Yayıncılık