Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

John P. McCormick

John P. McCormickAvrupa Birliği'ni Anlamak yazarı
Yazar
8.6/10
7 Kişi
26
Okunma
0
Beğeni
855
Görüntülenme

John P. McCormick Gönderileri

John P. McCormick kitaplarını, John P. McCormick sözleri ve alıntılarını, John P. McCormick yazarlarını, John P. McCormick yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
400 syf.
·
Puan vermedi
Avrupa Birliği'nin tarihini, karar mekanizmalarını, kurumlarını ve işleyişini derinlemesine ama yalın bir dille anlatan harika bir kitap. Yazarın alan üzerindeki diğer kitaplarına da bakmakta kesinlikle fayda var.
Avrupa Birliği'ni Anlamak
Avrupa Birliği'ni AnlamakJohn P. McCormick · BB101 Yayınları · 201818 okunma
Egemenlik bölgedeki kontrolü elinde tutan kurumlardadır ki demokratik sistemlerde bu yasama, yürütme ve yargı organlarıdır. Teorik olarak bir egemen gücün yasal sınırlaması yoktur. Sadece ahlaki ve pratik sınırları vardır. Egemenliği altındakilerin izin verdiği kadar ve pratik olarak kararlarını uygulayabileceği kadar güç kullanabilir
Reklam
Avro bölgesi son krizlerin artçılarından kurtulmaya çalışırken her ne olursa olsun ortak pazar AB'de yaşayan herkesin ve AB ile ticaret yapan tüm ortakların hayatın da geniş çaplı ve geri dönülmez etkiler yarattı. Yeni refah ve fırsatların oluşturulmasında pek çok yenilikler yarattı. Avrupa'yı yıllardır bölen engellerin çoğunu yıktı. Avrupa çapındaki ekonomik bağların yolunu açarak ulusal farkları ortadan kaldırıp dünya sahnesinde yeni ve güçlü bir aktör olan Avrupa fikrini güçlendirdi.
Dünyanın çok az yerinde devlet yönetimi ve prestiji Avrupa'daki kadar sert bir sınavla karşılaşmıştır. Yüzyıllar boyu süren çatışmalar ve iki dünya savaşıyla zirveye tırmanan gerilim milliyetçiliğin doğurduğu tehlikeleri terk etmenin gerekliliğini ve devletlerarası dayanışmanın âciliyetini vurgulamıştır. Soğuk Savaş politik bölünmeyi artırdığında pek çoğu, devletlerin diğer devletlerle şiddet dengesini kuramadığı sürece vatandaşlarının güvenliğini garantileyemediğini görmüştür. Süper güçlerin politik ve ideolojik yarışlarında arada kalan Avrupa'nın, batısı ABD'nin liderliğini izlemek zorunda kalırken, doğusu Sovyet Bloku'nda sıkışıp kalmıştır.
Avrupalı bir dünyada yaşıyoruz. Dünya çeşitli kültürlerden oluşuyor ama bunların çoğunluğu geçmişte mutlaka Avrupalı bir güç tarafından sömürülmüştür. Günümüz insanları Avrupa politik ve kültürel geleneğine dayanan ya da bu geleneğin norm ve değerlerinden etkilenmiş toplum sistemleri içerisinde yaşamaktadırlar. Amerikalı siyaset bilimci Lucien Pye (1966) tarafından tanımlanan 'dünya kültürü' her ne kadar etkin bir şekilde ABD (ki ABD'nin kendisi Avrupa kültürünün bir ürünüdür) tarafından tanıtılsa ve ihraç edilse de kökeni Avrupa'ya dayanmaktadır. 'Batılı' dendiğinde aklımıza kolayca 'Avrupalı' gelebilir. Bunlara rağmen Avrupa fikrini açıklamanın çok zor olması ironiktir. Politik ve kültürel özelliklerini (ulusal kimliklerin birikimi olmanın ötesinde) tanımlamak çok zordur. Coğrafî sınırları tartışmalıdır ve Avrupa'nın neyi temsil ettiği konusunda çok az fikir birliği vardır. Avrupalıların yüzyıllar boyunca bir araya gelmesini sağlayacak pek çok olay olmuştur ancak bir o kadar da bölünmelerine yol açan olay gerçekleşmiştir. Ortak tarih tecrübeleri çok azdır ve pek çok farklı dili konuşmaktadırlar. Kendilerini dünyada gördükleri konumlar farklıdır. Sinir bozucu bir sıklıkta aralarında savaşlar olmuştur ve politik dalgalanmalara paralel olarak Avrupa haritası sürekli değişiklik göstermek zorunda kalmıştır.
Demokratik bir toplumda tüm politikalar uzlaşmaya bağlıdır. Bireyler her şeyi kendi doğrularına göre yapamazlar çünkü her zaman mutlaka problemin analizine ve en iyi çözüm yoluna karşı çıkacak diğer bireyler vardır. Çoğunlukçu siyasî partilerin olduğu üniter yönetim sistemlerinde (Britanya, Portekiz, İspanya gibi) uzlaşmaya neredeyse ihtiyaç yoktur. Tek partinin hâkim olduğu ulusal hükûmette yetki tek merkezdedir. Belçika ve Almanya gibi ulusal ve yerel yönetimlerin yetkileri paylaştığı federal sistemlerde ve koalisyonların yönettiği üye devletlerde (Bulgaristan, Finlandiya, Macaristan) uzlaşmaya daha fazla ihtiyaç duyulur. AB gibi yetki yapısının tam olarak tanımlanmadığı, politik ilişkilerin evrimini sürdürdüğü, 'hükûmetin' üye devletlerin temsilcilerinin koalisyonundan oluştuğu bir politik sistemde tüm politika süreci uzlaşma ekseninde dönmektedir.
Reklam
Avrupa fikri yüzyıllardır evrimleşmektedir ancak bölgesel entegrasyonu teşvik eden ciddî çabalar üç temel ihtiyacın öne çıktıği İkinci Dünya Savaşı sonrasına dayanmaktadır. Bunlar ekonomik yapılanma, Soğuk Savaş gerilimi nedenli güvenlik ve Avrupa milliyetçiliğinin bir kez daha yayılarak tekrar savaş çıkartmasını önleme çabalarıdır. Avrupa hesaplarının merkezinde Fransa ve Almanya arasındaki ezelî düşmanlık vardı. Eğer bu iki ülke işbirliği yapabilirse Avrupa entegrasyonu için geniş bir temel oluşacaktı.
Egemenlik bölgedeki kontrolü elinde tutan kurumlardadır ki demokratik sistemlerde bu yasama, yürütme ve yargı organlarıdır. Teorik olarak bir egemen gücün yasal sınırlaması yoktur. Sadece ahlaki ve pratik sınırları vardır. Egemenliği altındakilerin izin verdiği kadar ve pratik olarak kararlarını uygulayabileceği kadar güç kullanabilir.
Sayfa 55 - BB101 YayınlarıKitabı okudu
AB ÜLKELERİNİN ASKERİ KUVVET KULLANIMLARI
ABD'nin aksine AB ise diğer ülkelerle ilişkilerinde yumuşak güç kullanımında ustalaşmıştır. Devlet işlerinde şiddetin araç olarak git gide kabul görmediği bir dünyada (en azından varlıklı liberal demokrasilerde) diplomasi, politik etki ve ekonomik rekabet baskıları AB'ye stratejik avantaj sağlayarak güçlü bir ortak askeri güç oluşturma ihtiyacını azaltmaktadır. Bu söylenenler AB'nin kaba kuvvet kullanmada isteksiz ya da yeteneksiz olduğu anlamına gelmez. Kendi iç politik anlaşmazlıklarına rağmen AB pek çok kişinin düşüncesinin aksine ABD'ye olan bağımlılığını azaltmayı istediği için güvenlik işbirliğinde çok şey başarmıştır. Ayrıca kaba kuvvet kullanmada ihtiyaç duyulduğunda istekli ve yeteneklidir. 2003'te barış gücünü Makedonya ve Kongo'ya, Aralık 2004'te Bosna'da NATO'dan devraldığı görevi (pek çoğu AB dışından gelen) 7000 kişilik birlikle en büyük barış koruma misyonunu başlatmıştır. 2006 itibariyle Bosna'daki barış gücünün %50’si, Afganistan'da %60’ı, Kosova'da %70’i, Lübnan'da ise %72'si AB'ye aittir. Aynı zamanda Irak'ta 12 AB ülkesinin 19.000 askerî bulunmaktadır. Bu faaliyetler sürerken devletlerin bireysel askerî müdahaleleri de sürmüştür. 2001'de Britanya Sierra Leone'ye (BM barış gücü başarısız olduktan sonra) ve Fransa'nın 2002 Cote d'Ivoire operasyonları bunlara dâhildir.
Sayfa 331Kitabı okudu
AVRUPA SAVUNMA KUVVETLERİ VE YORUMLAR
Petersberg görevlerinin rehberliğinde olmalarına rağmen Avrupa savunma kuvvetlerinin nasıl organize edileceği sorusu varlığını korumaktadır. Fransa gibi Avrupacılar bağımsız AB kuvvetlerinin oluşturulmasını istemeye devam etmektedir. ABD NATO'nun mesafesini korumak istediği konularda Avrupalıların sorumluluk almak istemesinden memnundur fakat ayrı bir Avrupa Kurumu oluşturulduğunda çakışma ya da rekabet olmaması konusunda ısrarcıdır. Bu arada Britanya gibi Atlantik birliğini savunanlar ABD'nin Avrupa'ya bağlılığının zedelenmesi endişesini taşımaktadırlar.
Sayfa 330Kitabı okudu
Reklam
AVRUPA SAVUNMASI MI, ATLANTİK SAVUNMASI MI?
Avrupa dış politikası konusunda tartışılan temel konulardan birisi AB'nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve ABD ilişkilerinin nasıl olması gerektiği hakkındadır. Bu konuda iki temel düşünce bulunmaktadır: • Britanya, Hollanda, Portekiz ve pek çok Doğu Avrupa ülkesi gibi Atlantikçiler ABD ile güvenlik ilişkilerinin önemini vurgulamaktadırlar. Transatlantik güvenlik ilişkisini zedeleyecek ya da onun yerine geçecek şekilde hiçbir girişimi desteklemezler. • Fransa, İtalya, İspanya ve bazen Almanya gibi Avrupacılar ise daha çok Avrupa'nin bağımsızlığını istemekte ve AB'nin Amerikan politik liderliğine olan bağımlılığını azaltması gerektiğini düşünmektedirler.
Sayfa 327Kitabı okudu
AVRUPALILAR IRAK İŞGALİNİ DESTEKLEMEDİ
2003 Irak'ın işgâli konusunda bölünme. 2002'de ABD liderliğinde Afganistan'ın işgâli konusunda kıtalararası politik birlik sağlanmışken, işgâlin nedeniyle ilgili sorunlar nedeniyle Irak konusunda ciddî bir fikir ayrılığı ortaya çıkmıştır. ABD Irak lideri Saddam Hüseyin'in kitle imha silâhlarına sâhip olduğunu, nükleer silâh yapmak istediğini ve komşu ülkelere ciddî bir tehdit oluşturduğunu iddia etmiştir. AB üç kampa bölünmüştü: Britanya, Danimarka, İtalya, Hollanda, İspanya ve çoğu Doğu Avrupa ülkesi ABD politikasını destekliyordu. Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya ve Yunanistan karşı çıkıyordu. Finlandiya, İrlanda, Portekiz ve İsveç ise tarafsızdı. Çoğu zaman göz ardı edilen ama daha önemli olan AB'deki halkların tümü net bir şekilde savaşa karşıydı: işgâli destekleyen devletlerde bile %70-90 işgâle karşıydı. İşgâli destekleyen hükûmetler daha sonra seçmenleriyle sorun yaşadılar ve Berlin, Londra, Roma gibi pek çok önemli Avrupa başkentinde geniş katılımlı gösteriler düzenlendi. Haziran 2003 anketi Amerika'nın küresel liderliğine güvenin azaldığını, hatta Almanya'da (ABD'nin uzun süredir sâdık müttefikidir) Almanya'nın kendi çıkarları için AB'nin ABD'den daha önemli olduğunu düşünenlerin oranının 2002'de %55 iken 2003'te %81'e çıktığı sonucunu ortaya koymuştur. En ilginci ise bir başka ankette Avrupalıların %53'ünün dünya barışını tehdit etme konusunda ABD'yi Kuzey Kore ve İran'la eşit görmesidir (Eurobarometer anketi, Ekim 2003).
Sayfa 323Kitabı okudu
EN VARLIKLI VE AYRICALIKLILAR: AVRUPALILAR
Günümüzde Avrupalılar -özellikle Batı Avrupalılar dünyadaki en varlıklı ve ayrıcalıklı insan grubundadırlar. Daha uzun ve sağlıklı yaşamakla birlikte, işe, eğitime, konuta, gıdaya ve tüketim mallarına dünyanın diğer bölgelerindeki insanlara göre daha iyi erişimleri vardır. Fakat çürümüş endüstriyel alanlar, geri kalmış kırsal alanlar, fakirlik, işsizlik ve sosyal bozukluk görmek için çok uzağa bakmalarına gerek yoktur. AB politikaları bu sorunların çoğuyla başa çıkmaya yardımcı olmuştur ama kaynakların etkin dağılımı -daha dengeli bir dağılım- önemli öncelikler arasında yer almaya devam etmektedir.
Sayfa 284Kitabı okudu
AVRO AVRUPA FİKRİNİ GÜÇLENDİRDİ
Avro bölgesi son krizlerin artçılarından kurtulmaya çalışırken her ne olursa olsun ortak pazar AB'de yaşayan herkesin ve AB ile ticaret yapan tüm ortakların hayatın da geniş çaplı ve geri dönülmez etkiler yarattı. Yeni refah ve fırsatların oluşturulmasında pek çok yenilikler yarattı. Avrupa'yı yıllardır bölen engellerin çoğunu yıktı. Avrupa çapındaki ekonomik bağların yolunu açarak ulusal farkları ortadan kaldırıp dünya sahnesinde yeni ve güçlü bir aktör olan Avrupa fikrini güçlendirdi.
Sayfa 282Kitabı okudu
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.