Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

John P. McCormick

John P. McCormickAvrupa Birliği'ni Anlamak yazarı
Yazar
8.6/10
7 Kişi
26
Okunma
0
Beğeni
864
Görüntülenme

John P. McCormick Sözleri ve Alıntıları

John P. McCormick sözleri ve alıntılarını, John P. McCormick kitap alıntılarını, John P. McCormick en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Habermas’ın felsefesinin Avrupa Birliği’nin dönüşümüne ve aslında nasıl güçlü varolabileceğine ilişkin bir proje olduğunu işleyen uzmanlar bulunmaktadır. Genişletilmiş modernizmin Kıta Avrupası’nın hala merkezde olabileceği bir dünyayı imleyen bir tarih felsefesini dolaylayıp dolaylamadığını sormaya hakkımız vardır.
Weber sosyolojisi üzerine
“Pratik ve çıkarlara dair bir takım tutumları bilimsel olarak savunmanın olanaksızlığı” konusunu daha derin nedenlere tevdi ederek (örneğin Fransız ve Alman kültürlerinin değeri hakkında verilecek bilimsel bir karar gibi) “bilimsel” savunmanın ilkesel olarak anlamsızlığını vurgulamaktadır. “Zira burada farklı tanrılar bir savaş içindedir ve bu savaş ise ezelden ebede sürmektedir."
Reklam
''Çağın tanıkları yok olduğunda yakın geçmişimizin korkunç yönlerine yaklaşım tarzımız değişmek zorunda kalacak.'' - Jürgen Habermas
Eylem; öznel anlamı, diğerlerinin davranışını dikkate aldığı ve dolayısıyla onun akışı içinde yönlendirildiği kadar toplumsaldır. - Max Weber
Weber ve Habermas üzerine kitap yazıp Nietzsche'den bahsetmek :)
Avrupa hep demokrasiye sarılmak ister; bunun kendisi için mukadder bir ölüm olacağını görmek istemez. Çünkü, Nietzsche’nin net olarak gördüğü gibi, demokrasi bir nihilizm türüdür. Sadece, en yüksek değerlerin bu değerler biricik “değerler” olacak ve artık Gestalt-bahşeden güçler olmaktan çıkacak şekilde yeniden değerlendirilmesidir. “Tanrı öldü” sözü bu yüzden bir estetik doktrin değil, Batı tarihinde bir olayın temel tecrübesinin formülüdür.
Liberalizmin göstermelik demokrasisi
''Yerindenlik ilkesi AB içerisinde oldukça muğlak bir şekilde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre AB ancak “önerilen eylemin amaçları gerektiği şekilde üye devletler tarafından yerine getirilemezse, dolayısıyla bu amaç Topluluk tarafından daha iyi bir şekilde yerine getirilecekse” faaliyete geçebilecektir. Bu ifade gerçekten de oldukça yoruma açıktır.''
Reklam
AB toplumsal dönüşümü
Ekonomi politik ve sosyal politik çıkarlar dünya görüşünü belirleme eğilimindedir, yaşam biçiminde kapitalist başarının koşullarına uyum sağlamayan, ya yok olur gider ya da hiç yükselemez. - Weber
Aydınlanmış despotlar ve demokrat demagoglar "biçimsel kurallara bağlı kalmayı reddedebilirler, üstelik bu kuralları kendileri belirlemiş olsalar bile."
Max Weber
Hukuk, devlet karşısında toplumu koruyan bir kalkan olmaktan giderek uzaklaşarak, toplumsal yeniden yapılandırma amacıyla kullanılan çok yönlü bir devlet gereci haline gelmişti.
Sayfa 73
Reklam
BİLGİ EKSİKLİĞİ VE AVRUPALILAR
Avrupa Komisyonu, AB'nin vatandaşları için ne kadar gerçekçi olmasını sağlamaya uğraşırsa uğraşsın; Avrupa Komisyonu şeffaflığin öneminden ne kadar söz ederse etsin bir kritik gerçek varlığını korumaktadır: ortalama Avrupalı AB'nin nasıl işlediği konusunda çok az şey bilmektedir. (Ortalama Avrupalı ulusal devlet sisteminin de nasıl işlediğini bilmemektedir fakat AB konusundaki bilgi yoksunluğu daha ciddî düzeydedir). Sorun 1990'ların başından beri Avrupalıların, AB ve politikaları hakkında ne kadar bilgi sahibi olduklarının sorulduğu Eurobarometer anketlerinde gün yüzüne çıkmaktadır. 2000-06 arasında sonuçlar tutarlı bir şekilde Avrupalıların sâdece %25'inin 'çok' ve oldukça çok' şey bildiğini, %50'nin 'çok az' şey bildiğini %20'nin ise 'neredeyse hiçbir şey bilmediğini' göstermektedir. En çok bildiğini düşünenler arasında yöneticiler, üniversite mezunları, medyayı düzenli kullananlar ve 25-54 yaş grubunda olanlar bulunmaktadır. En düşük seviyede bilgiye sâhip olanlarsa fiziksel olarak çalışan işçiler, emekliler lise ya da daha düşük eğitime sâhip olanlardır. Azalan sırayla Lüksemburglular, Danimarkalılar, Hollandalılar, Avusturyalılar, Slovaklar ve İsveçliler en fazla bilgiye sahip olduklarına inanırken İtalyanlar, Belçikalılar, Bulgarlar, Fransızlar, İspanyollar, Macarlar ve Britanyalılar en az bilgiye sâhip olduğunu iddia edenlerdendir. AB karşıtı Danimarkalılar kendilerini iyi bilenler grubunda görürken Fransızların pek bilmeyenler grubunda olması ilginç bir sonuçtur.
Sayfa 184Kitabı okudu
İki dünya savaşının felaketleri Avrupalılara, milliyetçi, dışlayıcı mekanizmaları besleyen anlayışları terk etmeleri gerektiğini öğretmiştir.
Habermas
AVRUPA BİRLİĞİ - TÜRKİYE: DİN SORUNU
Ama en önemlisi -genelde söylenmez- Türkiye'nin muhtemel üyeliği konusundaki kaygılar din temellidir. Türkiye İslâma laik ve Batı temelli yaklaşsa da Müslüman bir devlettir. 76 milyon Türk-Müslümanı Hıristiyan kimliğini çok sık vurgulayan bir kulübe entegre etmenin potansiyel zorluğunu herkes bilmektedir. Ayrıca AB kendi içinde var olan Müslüman azınlıkla mücadele etmektedir. Türkiye (Arnavutluk gibi) küçük, fakir ve Müslüman olsa daha az sorun çıkartırdı fakat boyutları ve nüfusuna bakılırsa Almanya'dan sonra AB'nin ikinci büyük devleti olmasını sağlayacaktır. Tüm bunların sonucundaki şüpheler Avrupa kamuoyunu ve siyasetini bölmektedir. Türkiye'nin üyeliğinin sağlayacağı fırsatlar yerine çıkaracağı zorluklar göz önüne alınmaktadır. Fırsatlar arasında büyük bir piyasa ve işgücü havuzu, Avrupa'nın Orta Doğu ve İslâm dünyasıyla ilişkilerini güçlendirmede Türkiye'nin önemi sıralanabilir (daha fazla bilgi için bkz. Morris, 2005).
AVRUPA BİRLİĞİ - TÜRKİYE MÜZAKERELERİNİN TARİHİ
Avrupa'nın sınırlarını tanımlarken ve AB genişlemesinin sınırlarına karar verirken Türkiye tartışmada özel bir yere sahiptir. Avrupa Topluluğu 1963 kadar eski bir dönemde Türkiye'nin üyeliğinin mümkün olduğunu onaylamıştır. Aynı yıl Türkiye, Topluluk'un ortak üyesi olmuştur. 1987'de tam üyeliğe başvurmuştur. Aralık 1995'te AB ve Türkiye arasında gümrük birliğı yürürlüğe girmiştir. 1999'da resmi olarak başvurusu tanınmıştır. AB ile görüşmeler ise 2006'da açılmıştır. Bir dizi zor soru suları bulandırmış ve bunların en basitlerinden birisi Türkiye'nin bir Avrupa devleti olup olmadığıdır. Eğer AB üyesi Kıbrıs [Rum Kesimi] Avrupa ülkesi ise en azından coğrafî açıdan Türkiye de öyledir.
AVRUPA BİRLEŞİK DEVLETLERİ DÜŞÜNCESİ (1948-55)
Çoğu Avrupalıya göre barışın önündeki en büyük engeller milliyetçilik ve ulus-devlettir. İkisi de savaş sonunda kredisini tüketmiştir. Bölgenin geleceği açısından ekonomik yapılanma ve askeri güvenlik kritik olduğu gibi Avrupalıların daha önce hiç başaramadıkları kadar birlik ruhuna ve ortak hedeflere ihtiyaçları vardı. Tüm dikkatler hâlâ Avrupa'nın hâkim gücü olan ve Nazizme karşı savaşta önderliği ele alan Britanya'nın üstündeydi. 1942-43'te Winston Churchill anlaşmazlıkları Yüksek Mahkeme'nin çözdüğü, ortak ordusu olan, insanlarının serbest dolaşım hakkının olduğu, ticarî engellerin azaltıldığı ve 'Avrupa Konseyi' tarafından yürütülen bir 'Avrupa Birleşik Devletleri' kurulmasını önermiştir (Palmer, 1968: 111 den alıntı). Aynı öneriyi 1946 Zürih konuşmasında da yapmıştır ama bu yeni oluşumun Fransa ve Almanya çevresinde gerçekleşmesini istediği ve Britanya'yı içermesi düşüncesini desteklemediği bilinmektedir. Savaştan önce Churchill Britanya'nın 'Avrupa ile birlikte olduğunu ama bir parçası olmadığını; Avrupa ile ilgili ve bağlı olduklarını ama ona mesafeli durduklarını' söylemiştir (Zurcher, 1958: 6).
Sayfa 109Kitabı okudu
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.