Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

John P. McCormick

John P. McCormickAvrupa Birliği'ni Anlamak yazarı
Yazar
8.6/10
7 Kişi
26
Okunma
0
Beğeni
872
Görüntülenme

John P. McCormick Sözleri ve Alıntıları

John P. McCormick sözleri ve alıntılarını, John P. McCormick kitap alıntılarını, John P. McCormick en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
BİLGİ EKSİKLİĞİ VE AVRUPALILAR
Avrupa Komisyonu, AB'nin vatandaşları için ne kadar gerçekçi olmasını sağlamaya uğraşırsa uğraşsın; Avrupa Komisyonu şeffaflığin öneminden ne kadar söz ederse etsin bir kritik gerçek varlığını korumaktadır: ortalama Avrupalı AB'nin nasıl işlediği konusunda çok az şey bilmektedir. (Ortalama Avrupalı ulusal devlet sisteminin de nasıl işlediğini bilmemektedir fakat AB konusundaki bilgi yoksunluğu daha ciddî düzeydedir). Sorun 1990'ların başından beri Avrupalıların, AB ve politikaları hakkında ne kadar bilgi sahibi olduklarının sorulduğu Eurobarometer anketlerinde gün yüzüne çıkmaktadır. 2000-06 arasında sonuçlar tutarlı bir şekilde Avrupalıların sâdece %25'inin 'çok' ve oldukça çok' şey bildiğini, %50'nin 'çok az' şey bildiğini %20'nin ise 'neredeyse hiçbir şey bilmediğini' göstermektedir. En çok bildiğini düşünenler arasında yöneticiler, üniversite mezunları, medyayı düzenli kullananlar ve 25-54 yaş grubunda olanlar bulunmaktadır. En düşük seviyede bilgiye sâhip olanlarsa fiziksel olarak çalışan işçiler, emekliler lise ya da daha düşük eğitime sâhip olanlardır. Azalan sırayla Lüksemburglular, Danimarkalılar, Hollandalılar, Avusturyalılar, Slovaklar ve İsveçliler en fazla bilgiye sahip olduklarına inanırken İtalyanlar, Belçikalılar, Bulgarlar, Fransızlar, İspanyollar, Macarlar ve Britanyalılar en az bilgiye sâhip olduğunu iddia edenlerdendir. AB karşıtı Danimarkalılar kendilerini iyi bilenler grubunda görürken Fransızların pek bilmeyenler grubunda olması ilginç bir sonuçtur.
Sayfa 184Kitabı okudu
İki dünya savaşının felaketleri Avrupalılara, milliyetçi, dışlayıcı mekanizmaları besleyen anlayışları terk etmeleri gerektiğini öğretmiştir.
Habermas
Reklam
AVRUPA BİRLİĞİ FEDERASYON OLABİLİR Mİ?
Avrupa entegrasyonuna en içten bağlılık gösterenler günümüz Avrupa devletlerinin federal Avrupa Birleşik Devletleri içinde Amerika'daki eyâletler ya da Almanya'daki Lander yönetimleri gibi bir yapıya ve güce kavuşmasını istemektedirler. Bunun gerçekleşebilmesi için en azından öncelikle doğrudan seçilen bir Avrupa yönetimi, bir ana yasa, ortak vergi sistemi, ortak para birimi, ortak ordu ve AB kurumlarının dış ilişkilerde üye ülkeler adına tam yetkiyle hareket edebilmesi gerekmektedir. Ancak bu ölçekte bir güç odağı değişimine karşı politik direniş büyük ölçekte olacaktır ve federal Avrupa gerçekleşene kadar entegrasyon sürecinin nereye kadar varabileceği tartışmalıdır. Kendini tam olarak federasyon olarak ilân etmemiş olsalar da Arjantin, Britanya, İspanya ve Güney Afrika gibi federal sistemin bazı özelliklerini taşıyan pek çok yarı federal devletler vardır. Pek çok yönden AB de bu listeye eklene bilir. Avrupa federalizminin ABD, Hindistan ya da hatta Almanya modellerine benzemesi için bir sebep yoktur (ki benzese bile ne olur).
AVRUPA BİRLİĞİ - TÜRKİYE: DİN SORUNU
Ama en önemlisi -genelde söylenmez- Türkiye'nin muhtemel üyeliği konusundaki kaygılar din temellidir. Türkiye İslâma laik ve Batı temelli yaklaşsa da Müslüman bir devlettir. 76 milyon Türk-Müslümanı Hıristiyan kimliğini çok sık vurgulayan bir kulübe entegre etmenin potansiyel zorluğunu herkes bilmektedir. Ayrıca AB kendi içinde var olan Müslüman azınlıkla mücadele etmektedir. Türkiye (Arnavutluk gibi) küçük, fakir ve Müslüman olsa daha az sorun çıkartırdı fakat boyutları ve nüfusuna bakılırsa Almanya'dan sonra AB'nin ikinci büyük devleti olmasını sağlayacaktır. Tüm bunların sonucundaki şüpheler Avrupa kamuoyunu ve siyasetini bölmektedir. Türkiye'nin üyeliğinin sağlayacağı fırsatlar yerine çıkaracağı zorluklar göz önüne alınmaktadır. Fırsatlar arasında büyük bir piyasa ve işgücü havuzu, Avrupa'nın Orta Doğu ve İslâm dünyasıyla ilişkilerini güçlendirmede Türkiye'nin önemi sıralanabilir (daha fazla bilgi için bkz. Morris, 2005).
AVRUPA BİRLİĞİ - TÜRKİYE MÜZAKERELERİNİN TARİHİ
Avrupa'nın sınırlarını tanımlarken ve AB genişlemesinin sınırlarına karar verirken Türkiye tartışmada özel bir yere sahiptir. Avrupa Topluluğu 1963 kadar eski bir dönemde Türkiye'nin üyeliğinin mümkün olduğunu onaylamıştır. Aynı yıl Türkiye, Topluluk'un ortak üyesi olmuştur. 1987'de tam üyeliğe başvurmuştur. Aralık 1995'te AB ve Türkiye arasında gümrük birliğı yürürlüğe girmiştir. 1999'da resmi olarak başvurusu tanınmıştır. AB ile görüşmeler ise 2006'da açılmıştır. Bir dizi zor soru suları bulandırmış ve bunların en basitlerinden birisi Türkiye'nin bir Avrupa devleti olup olmadığıdır. Eğer AB üyesi Kıbrıs [Rum Kesimi] Avrupa ülkesi ise en azından coğrafî açıdan Türkiye de öyledir.
Dünyanın çok az yerinde devlet yönetimi ve prestiji Avrupa'daki kadar sert bir sınavla karşılaşmıştır. Yüzyıllar boyu süren çatışmalar ve iki dünya savaşıyla zirveye tırmanan gerilim milliyetçiliğin doğurduğu tehlikeleri terk etmenin gerekliliğini ve devletlerarası dayanışmanın âciliyetini vurgulamıştır. Soğuk Savaş politik bölünmeyi artırdığında pek çoğu, devletlerin diğer devletlerle şiddet dengesini kuramadığı sürece vatandaşlarının güvenliğini garantileyemediğini görmüştür. Süper güçlerin politik ve ideolojik yarışlarında arada kalan Avrupa'nın, batısı ABD'nin liderliğini izlemek zorunda kalırken, doğusu Sovyet Bloku'nda sıkışıp kalmıştır.
Reklam
AB EKONOMİK ENTEGRASYONU NEDİR?
Diğer şeylerin yanısıra ekonomik entegrasyon insanların ve malların gümrük geçişinde kontrollerinin kalkması, uyuşturucu ve terörist hareketlerinin kontrol edilememesi, dolaylı vergilerin seviye standartlarında fikir birliğine varılması, binlerce mal ve hizmette teknik standartların uyumlu hâle getirilmesi, tüketicinin korunması için düzenlemelerin yapılması, mesleki niteliklerde fikir birliğine varılması, Avrupalıların başka bir AB devletine taşındıklarında sermâyelerini ve emekli maaşlarını birlikte götürebilmesi, Avrupa pazarının ortak girişimlere ve şirket devirlerine açılması (ve denetlenmesi), Avrupa çapında ulaşım ve enerji nakil ağlarının geliştirilmesi, Avrupalıların birbiriyle elektronik haberleşme imkânlarının hazırlanması, çalışma şartlarına ortak yaklaşımın sağlanması, ticaretin engellenmemesi için daha fakir olan kırsal ve şehir kesimlerinin geliştirilmesi, etkin ve âdil bir tarım sektörünün oluşturulması anlamına gelmektedir.
Sayfa 281Kitabı okudu
SOSYAL VE PSİKOLOJİK ENTEGRASYONUN ZORLUĞU
Turizm amaçlı teknik bariyerlerin kalkması ve dil eğitiminin desteklenmesi serbest dolaşıma katkıda bulunmaktadır. Günlük yaşamdan kaynaklanan farkların doğurduğu sosyal ve psikolojik bariyerler konusunda entegrasyonun yapabileceği pek bir şey yoktur. Amerikalılar bir eyâletten diğerine iş aramak için ya da hayat kalitelerini artırmak için gittiklerinde günlük rutinleri çok değişmez: aynı mağazalar, aynı bankacılık sistemi, aynı para birimi ve aynı televizyon programları gittikleri yerde onları karşılar. Aynısını Avrupalılar yaptığında sâdece farklı diller değil, yeni normlar ve kurallar, farklı sosyal gelenekler, farklı trafik tabelaları ve kuralları, ev almak ya da kiralamak için farklı prosedürler, trafik sigortası ve banka hesabı için farklı işlemler ve yerel süpermarket zincirlerinin raflarında hiç tanımadıkları ürünler karşılarına çıkacaktır. Amerika'da bir aile için yerinden ayrılıp yüzlerce kilometre uzağa gitmek zor bir deneyim olabilir ama AB'de kültürel uyum çok daha zordur. Danimarka'ya taşınan bir İtalyan ya da Macaristan'a taşınan bir İsveçli gittikleri yerde işlerin nasıl yürüdüğünü er geç öğrenebilir ama AB kanun ve politikalarının bu konuda sağlayabileceği kolaylıklar sınırlıdır.
Sayfa 194Kitabı okudu
AVRUPA BİRLEŞİK DEVLETLERİ DÜŞÜNCESİ (1948-55)
Çoğu Avrupalıya göre barışın önündeki en büyük engeller milliyetçilik ve ulus-devlettir. İkisi de savaş sonunda kredisini tüketmiştir. Bölgenin geleceği açısından ekonomik yapılanma ve askeri güvenlik kritik olduğu gibi Avrupalıların daha önce hiç başaramadıkları kadar birlik ruhuna ve ortak hedeflere ihtiyaçları vardı. Tüm dikkatler hâlâ Avrupa'nın hâkim gücü olan ve Nazizme karşı savaşta önderliği ele alan Britanya'nın üstündeydi. 1942-43'te Winston Churchill anlaşmazlıkları Yüksek Mahkeme'nin çözdüğü, ortak ordusu olan, insanlarının serbest dolaşım hakkının olduğu, ticarî engellerin azaltıldığı ve 'Avrupa Konseyi' tarafından yürütülen bir 'Avrupa Birleşik Devletleri' kurulmasını önermiştir (Palmer, 1968: 111 den alıntı). Aynı öneriyi 1946 Zürih konuşmasında da yapmıştır ama bu yeni oluşumun Fransa ve Almanya çevresinde gerçekleşmesini istediği ve Britanya'yı içermesi düşüncesini desteklemediği bilinmektedir. Savaştan önce Churchill Britanya'nın 'Avrupa ile birlikte olduğunu ama bir parçası olmadığını; Avrupa ile ilgili ve bağlı olduklarını ama ona mesafeli durduklarını' söylemiştir (Zurcher, 1958: 6).
Sayfa 109Kitabı okudu
GÜNÜMÜZ AVRUPA BİRLİĞİ’Nİ AÇIKLAMAK
AB günümüzde uluslararası bir örgüt ile bir devlet arasındaki doğrunun bir yerindedir. Bu iki noktadan sonrakine yaklaşırken öncekinden uzaklaşmaktadır. Ancak bu doğru üzerindeki tam konumu tartışma konusudur. Daha önce de belirtildiği gibi AB, hükümetlerarası bir örgütün üyeliğin gönüllülüğe bağlı olması, üye ülkelerle egemenlik dengesinin paralellik göstermesi, karar sürecinin fikir paylaşımına dayanması, AB işlerini yönlendiren prosedürlerin zorlama yerine rızaya dayanması gibi tipik özelliklerinin çoğunu taşımaktadır. Aynı zamanda devletin özelliklerini de taşımaktadır: uluslararası tanınmış dış sınırlarının olması, bütün üye ülkelerin tâbi olduğu hukuk sisteminin olması, Avrupalıların hayatlarını etkileyen otoriteye sâhip idarî kurumlarının olması, güç ve sorumluluk dengesinin çoğu siyasî alanda Avrupa düzeyinde ele alınması, ticaret gibi bazı alanlarda AB'nin tek bir birim olarak işlemesi gibi.
73 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.