Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Joyce Appleby

Joyce ApplebyAmansız Devrim yazarı
Yazar
10.0/10
1 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
431
Görüntülenme

Joyce Appleby Sözleri ve Alıntıları

Joyce Appleby sözleri ve alıntılarını, Joyce Appleby kitap alıntılarını, Joyce Appleby en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarihte Beslenme Sorunu
Antikçağda Romalılar ve 8. yüzyılda Araplar gibi askeri imparatorluklar kalabalık orduları besleyebildiyse, bunun nedeni askerleri doyuracak kadar besin üretmesini bilmeleri değil, yiyeceklerini fethettikleri ülkelerden temin etmeleriydi. 16. yüzyılda İspanyollar da güçlerini aynı amaç için kullanmıştı. Kıtlık tehlike olmaya başladığında, İspanyollar Sicilya ve Napoli'deki topraklarının hasadını getirdi ve İtalyanları açlıktan ölüme terk etti. Bütün halkın doyabilmesi için nüfusun %80'inin tarımla uğraşmasını gerektiren zalim istatistik, 17. yüzyıldan önce hiçbir halk tarafından değiştirilemedi. Üstelik kimin besleyip kimin besleneceği yönetim tarafından belirleniyordu.
Sayfa 58
Sanayi Devrimi'nin Önünü Açan En Önemli Şey
Bir Sanayi Devrimi'nin önünü açacak birçok ekonomik gelişme olsa da, bunlardan hiçbiri tek başına neden olarak tanımlanamaz. Koşullar bazı nedenlerin ortaya çıkmasına imkân hazırlayabilir, ama bizzat neden yerine geçemez. Bu gelişmeler içinde ilki ve en önemlisi, tarımda çalışan kadın ve erkek sayısını yarıya -%80'den %40'a- indiren kökten değişimlerdi.
Sayfa 139
Reklam
Kapitalizm Hiçbir Zaman Adil Bir Ekonomik Sistem Olmadı
Kapitalizm hiçbir zaman adil bir ekonomik sistem olmadı. Yaşamın her düzlemine el attığı gibi, kendisi de katılımcılarını biçimlendiren her kurum ve kımlık tarafindan etkilendi. Yeni kültürel biçimler yarattı, yeni zevkleri tetikledi ve özel girişimin bütün toplumun refahı üzerindeki etkisini tartışmak için yepyeni bir sözcük dağarcığı geliştirdi. Geleneksel hareket ve düşünme yöntemleri zamanla denetim güçlerini yitirdi. Zevklere bağlı olarak benimsenecek seçeneklere dönüştü. İnsanları daha özgür kılmayı değil, ekonomik özgürlüğün ve bireysel hakların temel değerler olarak görülmesini hedefleyen farklı bir hâkim ahlak yapısı şekillendi. Servet yaratmadaki şaşırtıcı gücü ortaya çıkınca, en azından Batı'da, çoğu ülke bu sürece katılmak istedi. Kapitalizm 18. yüzyıl İngiltere'sinde ortaya çıktığında, öteki ülkeler için İngiltere'deki yenilikleri taklit etmek oldukça kolaydı. Bu ülkeler modernleşme dinamiklerinde kopyalamak istedikleri ile tatsız buldukları özellikler arasında seçim yapma imkânına da sahip oldular. Fransız kapitalizmi tam olarak orijinal İngiliz modeli gibi; Alman kapitalizmi de, bu zenginleştirici ekonomik sistemin Fransızların kendi yöntemlerine uyarlamış olduğu halinin bir taklidi değildi.
Sayfa 120
Kapitalizm Baskıcı Üst Sınıfları Değiştirmedi
Kapitalizmin ortaya çıkışı yavaş da olsa, yaygınlaştıkça halkı değiştirip eğittiği için, sağlam temeller üzerine kuruldu. Emirle değişim, hükümdara ya da yönetici grubuna bağlıdır. Afrika kıyısını araştırmak üzere Zheng He'yi gönderen Ming hanedanı imparatorunun kanıtladığı gibi, siyasal iktidara sahip olanlar başka ilgi alanlarını gözetebilir ya da halefleri onlarla aynı amaçları paylaşmaz. Bu noktanın altını çizdikten sonra, kapitalizmin başat ekonomi sistemi olarak yerleşmesinin ardından kapitalistlerin yeni bir girişimci sınıfı olarak güce kavuştuklarını ve bu gücü işçi ayaklanmalarını bastırmak için kullandıklarını belirtmek gerekir. Büyük ölçüde işçi aleyhinde olan eski efendi-hizmetkâr yasalarına dokunmadıkları gibi, işçi örgütlerini de suça eğilimli fesat yuvaları olarak gördüler. Kapitalizm, baskıcı üst sınıfları ortadan kaldırmadı. Sadece üzerinde durdukları temeli değiştirdi. Toplumsal hareketlilik yolundaki basamaklar daha cömertçe dağıtıldı; ancak, tıpkı daha önce statü sahibi olamayanlar gibi, bu kez sermayesizler sıkıntı çekti.
Sayfa 116
Kapitalizm Ne Zaman Başladı?
Birçok biliminsanı, sanayi tesislerinde sermaye yoğunlaşması ve işgücü olarak da yeni bir proletarya görene kadar kapitalizmin varlığına inanmamıştır. Onlar için terim sanayileşmeyle eşanlamlıdır. Başkaları için kapitalizm, kadın ve erkeklerin gelecekteki bir girişim için birikim yaptıkları ilk uygarlık kadar eskidir. Bana kalırsa, kapitalizm
Sayfa 119
Savaşlar ve Teknoloji
Savaşlar oldum olası teknoloji katalizörü görevi görmüştür, ancak Il. Dünya Savaşı'nda bilim radarın, balistik hesaplar yapan bilgisayarların, roketlerin, jet motorlu uçakların ve savaşan tarafların artık ticaret yoluyla elde edemeyecekleri bazı doğal kaynakların yerine geliştirilen birçok yapay ürünün sahneye çıkmasıyla, inanılmaz bir katkı sağlamıştır. Küçük ilerlemeler bazen büyük etki yaratmıştı. Amerika'nın çift-yönlü telsizleri, Sovyetlerin tanklarını geliştirmelerine imkân verdi. Bir diğer teknolojik devrim olan atom bombası, Pasifik Savaşı'nın sonunu getirdi. Almanlar da iki ay sonra, Mayıs 1945'te teslim oldu.
Sayfa 291
Reklam
Birinci Dünya Savaşı Sonrası Ekonomik Krizin Önemli Sebebi
1920'lerde gelen ekonomik krizin belirtileri karışıktı. Kimse onu izleyen darboğazı önceden kestirememişti. Savaşın neden olduğu korkunç hasarı onarmak gibi çok zor bir görev, bizzat, savaşın bitkinleştirdiği halklara yüklendi. Buna rağmen, eskinin düşmanları savaştan önceki sanayi ve tarım kapasitelerine dört beş yılda ulaşmıştı. Uzun süren, savaşın bıraktığı çarpıklıklardı. Silah altındaki 67 milyonu doyurmak, dünya çiftçilerini çok zorlamıştı. O dönemin talebini karşılamak için yoğun ekime başvurmuş ve işlenmemiş toprakları tarıma katmışlardı. Çatışmaların bitmesi, bu çiftçileri ellerinde aşırı ürün ve hammaddeyle baş başa bıraktı. Başta Doğu Avrupa olmak üzere, tarım, çoğu ülke ekonomisinin belkemiğiydi. Tarımda başlayan buhran, böylesi ülkelerin bütün ekonomisini uçurumun kenarına sürükledi.
Sayfa 275-276
Kısa 20. Yüzyıl Kapitalizm Tarihi
20. yüzyılın başlarında, çoğu monarşiyle yönetilen Batılı uluslar kendi kapitalist maceralarını başlattılar. Afrika ve Asya'ya modern ürünler, davranış biçimleri ve kurumların yanı sıra kültürel üstünlük yaklaşımlarını da götürdüler. Geri kalmış olarak gördükleri insanlar üzerinde baskıcı hatta kibirli bir güç kullanırken, uygarlaştırıcı misyonlarından dolayı gururlandılar. Özel sektörün içindeki dev şirketler piyasa paylarını pekiştirirken, küçük girişimler ayrık otu gibi ayıklandı. Doğal Kaynakların, özellikle de fosil yakıtların tüketimi, daha kalabalık bir dünya ve daha makineleşmiş bir üretim sonucunda tehlikeli bir hızla arttı. Batı dışındaki küçük ülkeler ve Batı'daki kamu alanı savunucuları, direksiyonda emperyalist devletlerin ve genişleyen şirketlerin oturdukları ve onların haklarına tecavüz ettikleri gerçeğini kabullenmeye çabaladılar.
Sayfa 270
Büyük Buhran ve Kapitalizmin İki Zaafı
Büyük Buhran, kapitalizmin çok önemli iki zaafını ortaya çıkarmıştı. Bunlardan ilki, iyi ve kötü dönemler arasındaki kararsız dalgalanmalar; diğeri de, yaratılan refahın paylaştırılmasındaki büyük eşitsizlikti.
Sayfa 297
Ekonomi Dilinin İnsandışılığı
İşçileri kişiliklerinden soyutlayan ekonomik analiz dili, emeğin kabul görme arayışını daha da zorlaştırmıştı. Emek toprak ve sermayeyle birlikte paketlenip, girişimin başlıca öğesi olarak tanımlanır. Bu tanım, üretimin insani ve maddi öğeleri arasındaki büyük farkı gölgede bıraktığı için, pek hissettirmeden de olsa insanlıktan uzaklaştırıcı bir etki yapar. Kamu söylemine egemen olan kapitalist görüş açısını, iş için ayrı bir ikramiye gibi değerlendirebiliriz. Yakın tarihli bir New York Times manşeti, “Çin'de işçilik giderleri yükseliyor,” diyordu. Peki, neden “Çin'de işçi ücretleri artıyor” denmez? Konu kendi sendikalı ilişkileri olduğunda, üniversiteler gibi liberal kurumlar da dikbaşlı işverenler gibi davranır. Ekonomik analizde işçinin kazanımları hâlâ “kârın sendikalar tarafından gaspı” olarak damgalanabilmekte ve analitik olarak “düzenli suç örgütlerinin gaspı” olgusuyla ilişkilendirilmektedir. İdeolojik açıdan bakıldığında, her ne kadar iş imkânlarının çoğunu dev şirketler yaratıyorsa da, örgütlü emek kolektif eyleme dayanmak zorunda olduğu için, bireyi yücelten bir ülkede yola bir adım geriden başlamıştır.
Sayfa 330-331
Reklam
Kapitalizm Sömürür mü?
Sömürü değil ama servet yaratma kapitalizme özgüdür. Yine de, ekonomik gücü ve küresel erişimi nedeniyle sömürü, kapitalizmin neredeyse ayırt edici bir özelliği haline gelmiştir.
Sayfa 22
Sanayi Devrimi Tek Bir Uygarlığa mı Aittir?
İnsan yaratıcılığının dünya üzerinde her tarafa yayılma durumu, mucitliğin hiçbir ülke, ırk ya da kıtanın tekelinde olmadığını gösterir. Araplar ve Çinliler, Avrupalılardan çok önce bilimde önemli adımlar atmış, karmaşık hidrolik sistemler tasarlamışlardı. Büyük Sahra'nın güneyinde, Afrikalı zanaatkârlar altın, bakır, kalay ve demirden ustalıklı eserler yaratmıştı. Kolomb öncesinin Maya, İnka ve Aztekleri demir ve tekerleğin yardımı olmadan etkileyici yapılar inşa etmişlerdi. Bu tür örnekler insana, Sanayi Devrimi'nin tek bir uygarlığın üstün zekâsından değil, teknolojik merakın ekonomik fırsatlarla verimli buluşmasından ve destekleyici bir toplumsal çevreden kaynaklandığını anlatır. Daha basit bir ifadeyle, zekâyı ve bilgi birikimini üretim sürecine uygulamayı destekleyen bir toplum gerektirir. Çevrenin, kişilerin deney yapmalarına imkân tanıması da gerekir. Daha kesin bir dille, yetkililer araştırmacı zihinleri araştırma yapmak istedikleri alanlardan uzaklaştırma gücüne sahip olmadığı gibi, geleneksel çalışma dünyasını etkileyecek yenilikler gerçekleştirenleri yasayla ya da önyargılarla cezalandırmaz.
Sayfa 146
Kapitalizmi Eleştiren 3 Grup
Kapitalizm karşıtlarını üç gruba ayırmak gerekir. Bunların içinde, kar kaygısının yarattığı çirkinlik ve bayağılıktan rahatsız olanlar vardır. Bu kişiler, aşırı mal bolluğundan ve dünya vatandaşlarının maddiyat kaygısından hoşlanmaz. Böylesi eleştiriler, genellikle toplumsal ya da akademik bir seçkinler grubundan gelir. Bir başka grup, açgözlü zengin ülkelerin ufkunu yoksul ülkelerin aleyhine olacak şekilde genişleten küreselleşmenin günahlarını ödetmek için kapitalizmle mücadele eder. Çokuluslu şirketler, insan ihtiyaçları karşısında duyarlılık veya toplumsal sorumluluk duymadan hareket ettikleri için, küreselleşme karşıtı hareketin hedefi olur. Eleştirenler çokuluslu şirketleri, ne denli kuşkulu olursa olsun, her türlü kâr vaat eden tasarıya dokunaçlarıyla yapışan bir ahtapot gibi tanımlar. Bir üçüncü grup da, kapitalizmin içinde faaliyet göstererek sistemi daha açık, daha adil ve dolara karşı olduğu kadar insana karşı da sorumlu kılmaya çabalar. Sadece sürgit devam eden yoksulluk ve beraberinde getirdiği adaletsizlikle savaşımda daha yapıcı göründükleri için bile olsa, bu son grup, bana kalırsa içlerinde en ilgi çekicisidir.
Sayfa 439-440
İngiltere'de Tarımda Çalışan Nüfusun Azalışı
İngiliz nüfusunun %80'e yakınının tarımda çalıştığı 1520'de, normal bir mevsimde 100 aile 125 aileyi doyuracak kadar ürün elde ediyordu. Bu fazladan 25 aile de ülkenin askerlerini, kilise mensuplarını, kraliyet yetkililerini olduğu kadar perakendecileri, tamircileri, tüccarları ve zanaatkârları temsil ediyordu. İngiliz tarımı 1600'lerden itibaren giderek daha az işgücüne gerek duydu. 1800'de yetişkin erkeklerin sadece %36'sı tarımla uğraşıyor ve çiftçilik yapan aileler kendilerinden başka 60 aile için daha yiyecek üretiyordu. Bu da toplumun siyaset, din ve ticaret kesimlerini oluşturanların dört kat arttığı anlamına gelir. Sonraki 50 yılda, tarımda çalışanların toplam nüfusa oranı %25'e düştü. Diğer Avrupa ülkelerinde hâlâ nüfusun %60 ila %80'i tarımla uğraşırken Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Hollanda'nın nüfusları aynı oranda arttı. Fransa İngiltere'nin 17. yüzyılın sonunda eriştiği pazar bütünleşmesini 19. yüzyılın ortalarına kadar gerçekleştiremedi.
Sayfa 78-79
Doğum Kontrolü, Kadınlar İçin En Devrimci Tıbbi Buluştur
Kapitalizm sayısız yeni ilaç ve tıbbi yönteme imkân verdi. Belki de tüm kadınlar açısından en devrimci olanı, etkin doğum kontrolü olmuştur. Bunun anlamı, piyasanın refah üretmekle meşgul olduğu sırada aynı zamanda, rahim ayaklanması olarak adlandırılabilecek bir gelişmeyi başlatması, insanların yaşamlarındaki seçenek sayısını çoğaltmasıydı. Batı'da ve Japonya'da kadınların daha az çocuk sahibi olmasıyla, bazılarının hiç çocuk sahibi olmamasıyla, doğum oranları düşüyor. Bu durum kadın doğasını anladığını düşünenleri sarsmıştır. Birçok ülkede mevcut nüfusun yenilenmesine yetecek kadar doğum yok. Bununla birlikte, 1970'lerin cinsel özgürlüğü Batı'nın pek çok yerinde evlilik ve hamilelik pratiklerini ve bakış açılarını etkiledi. Örneğin, içinde bulunduğumuz dönemde Amerika ve Fransa'da doğan bebeklerin yarısı “evlilik dışı" olarak nitelendiriliyor. Bekâr annenin yaşadığı güçlükler ne kadar gerçekse, geçmişte gayrimeşruluğun bir utanç lekesi olduğu ve bunun genellikle erkekten ziyade kadının omuzlarına yüklendiği de o kadar gerçektir.
Sayfa 373
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.