Dört Nisan’da dört bir yana pus çöktü
Kan ağladı batı, doğu Başbuğum
Sen gidince Türkeli’ne yas çöktü
Türkeli’nin varı, yoğu Başbuğum
Gök ağladı,feryat ile zâr ile
Yer yumruldu yâran ile yâr ile
Börülerin abdest aldı kar ile
Bu vatan bizimdir sonsuza kadar
Askerden, vergiden kaçanın değil!
Bizimdir, töremiz böyle emreder
Savcıdan, sorgudan kaçanın değil!
Adalet temeli mülkün elbette
Temeller kurulur ilkin elbette
Bu vatan, “Hak!” diyen halkın elbette
Mizandan, yargıdan kaçanın değil!
Sahibi bizleriz en zor anında
Hesabı yapılmaz canın, kanın da
Bizler vuruşurken er meydanında
Süngüden, kargıdan kaçanın değil!
Bizler savaşırken, bizler ölürken
Bayraklaşan erler göğü bulurken
Körpeler, civanlar şehit olurken
Bu vatan, kırgıdan kaçanın değil!
Bu avaz küfre, küffara
Hak yol İslâm, tek yol İslâm
İlandır şirke, inkâra
Hak yol İslâm, tek yol İslâm
İkrarım gürleşir seste
Var oldukça can kafeste
İlk nefeste, son nefeste
Gökyüzüne kucak açtım
Yer yakındı, kaçtı benden
Maveradan öte geçtim
Sır yakındı, kaçtı benden
Irayınca çarh-ı felek
Can döküldü telek telek
Yoğa koştum yelyepelek
Var yakındı, kaçtı benden
Yorganına düş uzattım
Kurganına taş uzattım
Urganına baş uzattım
Dâr yakındı, kaçtı benden
Eğilmedim asa gibi
Çarmıhtaydım İsa gibi
Kırk gün durdum Musa gibi
Tur yakındı, kaçtı benden
Gam dersinde övülmezdim
Dert örsünde dövülmezdim
Aşk yurdundan kovulmazdım
Yâr yakındı, kaçtı benden
Her fırsatta ardım sıra ürüyen
İtler bugün bozkurt olma derdinde
İkbâl için kuyruğunu sürüyen
İstikbâlde paye bulma derdinde
“Türkçü!” diye beni taşa tutanlar
Şiirime, destanıma çatanlar
Şerefini bir dolara satanlar
Sesleniş basitliğinden uzak
Tanıdık kelamlara,
Küflenmiş başlangıçlara ters düşüp
Boyalı sözlere yüz çeviriyorum
Sadece söyleyememenin ezikliği unutup
Bir kez olsun sana yazıyorum
Çünkü sana kendimi hiç anlatamadım.
İlk kez demir atınca gözlerine gözlerim
Fark ettim cehennem ateşinin sonsuzluğunu
Bu yüzden vermek istemedim sana gönlümü
Sevgiden