Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Koray Şerbetçi

Koray ŞerbetçiBir Osmanlı Var İmiş yazarı
Yazar
7.6/10
43 Kişi
155
Okunma
15
Beğeni
4.036
Görüntülenme

Koray Şerbetçi Gönderileri

Koray Şerbetçi kitaplarını, Koray Şerbetçi sözleri ve alıntılarını, Koray Şerbetçi yazarlarını, Koray Şerbetçi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir özgürlük meşalesi: ŞEYH ŞAMİL
İki yıl sonra Hamza Bey de bir suikast sounucumda şehit edildi. Tam bu noktada Tarih, kendi levhasına adını Altın harflerle yazdıracak büyük bir liderin ortaya çıkışına tanıklık ediyordu. Çünkü Avar uleması ve ileri gelenleri tarafından Şeyh Şamil, gazavat hareketinin lideri seçildi.
Bir özgürlük meşalesi: ŞEYH ŞAMİL
İşgalci Rus orduları çizmelerini sağlam bir şekilde yere vururken birden kafkas kartalının, üzerine çöktüğünü gördü. İşte Rusya’ya bu cüretine karşılık büyük bir bedel ödetecek olan târihî Önder ŞEYH ŞAMİL idi
Reklam
Tarih toplumlar için muazzam bir erken uyarı sistemidir.
Sayfa 208Kitabı okudu
Karamanoğulları’nın Yardımcı Birliği
On altıncı asrın tarihçisi Hoca Sadettin Efendi’nin aktardığına göre OsmanlIlarla birlikte gazaya katılması için gön derilen Karamanoğlu beyliğine ait savaşçılar, Osmanlı ordu sunda şaşkınlığa sebep oldu. Hoca Sadettin Efendi, gönderilen askerleri “Karamanoğlu beyinin utanmadan ordu diye derle yip gönderdiği bir nice kılıksız kıyafetsiz zavallı” diye tanımlı yordu. Çünkü gelen askerlerin bindiği atların kuskun kayışları yoktu, kimi tahtadan yörük eğerleri üzerine oturmuşken ki minin üzengileri deriden yapılmıştı. Hatta pek çoğu kılıçları nı bellerine iplerle bağlamışlardı. Sultan Murad Hüdavendigâr da bu manzarayı gördükten sonra alaylı alaylı gülümseyip ya nındaki komutanlarına dönerek: “Askerimizin bir maskarası yoğ idi. Cömertliğiyle ol hizmeti de Karamanoğlu görmüş!” diyecekti
Makber’in Hikayesi
Makber, osmanli’nin son döneminde Abdülhak Hamid tarafından kaleme alınmış dokunaklı bir şiirdir. Öyküsü de şiir gibi dokunaklıdır. Abdülhak Hamid, 1883 yılı nın Ekim ayında baş şehbender olarak tayin edildiği Bombay’a giderken eşi Fatma Hanimi da beraberinde götürmüştür. Ve reme yakalanmış olan Fatma Hanimin sağlığı burada daha da bozulmuş, İstanbul’a dönmek için bindikleri gemide hastalı ğı daha da ilerlemiştir. Bu durum üzerine Abdülhak Hamid ve eşi İstanbul’a kadar gidememiş, Beyrut’ta vali olan ağabeyi M '«s Abdülhak Nasûhî’nin evine gitmiştir. Fakat, Fatma Hanım bu rada vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. İşte Makber adıy la bilinen ünlü şiir, Abdülhak Hamid’in Beyrut’ta kaldığı kırk gün içinde eşini kaybetme travmasıyla yazdığı bir eserdir.
Namık Kemal
Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-ı vatandandır Ne gam râh-t vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten.’ (Vücudunun mayası vatan toprağıdır. Ne gam vatan yolun da çekilen sıkıntılardan.)
Reklam
Osmanlı Adaleti
Bugün Yunanistan sınırları içerisinde kalan Mora yarıma dasında bulunan İzdin kazasında yaşayan Fatma’ya, ölen ko cası Mahmut’tan bir bahçe kalır. Fakat Zülfîkar ve Ali isimli iki kişi bu bahçenin Ramazan adlı dedelerinin kurduğu vak fa ait olduğunu iddia ederek Fatma’nın elinden almak ister ler. Olay mahkemeye intikal eder ve bahçenin vakfa ait olma dığı kararı çıkar. Buna rağmen Zülfıkar ve Ali isindi şahıslar Fatma’yı rahatsız etmeye devam ederler. Tehditlerden buna lan Fatma on yedinci asrm şartlarında, başkentten çok uzaktaki Mora yanmadası’mn küçük bir kasabasından İstanbul’daki padişaha mektup yazar ve adalet ister. Sonuç ne mi olur? Bi zim tarihlerde Genç Osman diye bildiğimiz Osmanlı Sultanı, doğrudan bu konu ile ilgili mahkemenin kararının geçerli olduğunu ilan eder. Fatma'nın rahatsız edilmemesini, eğer böyle bir durum tekrarlanırsa bu iki şahsın tutuklanarak İstanbul’a getirilmesini emreder.
2.Murat’ın Vasiyeti
Öldüğüm zaman beni Bursa’da camimin yakınına gömün. Büyük hükümdarların gösterişli türbelerinden istemiyorum. Cesedimi toprağa gömün ki, Allah’ın lütfü olan yağmur beni yıkasın . Mezarımın etrafına Kur’an okuyanların rahatça oturabilmeleri için dört duvar üstüne küçük bir dam yapın. Eğer başka bir yerde ölürsem bir perşembe günü Bursa’ya getirin ve cuma günü toprağa verin
Tursun Bey
Ölçüsü düzgün olmayan terazi iyi tartmaz, çeliği iyi dövülmemiş parlak kılıç işe yaramaz, güzel olmayan söz iyi sonuç vermez, amelsiz ilim netice vermez, adaletsiz ülke baki olmaz”
Machiavelli - Prens
Realist çağlar Machiavelliy’i tebcil ederler. Yirminci yüzyıl bir realizm asrıdır. Mussolini İtalyan Ansiklopedisindekifaşizm maddesinde, faşizmin ilk peygamberi olarak Machiavelliy’i gös terir. Hitlerizm, zıvanadan çıkmış bir Makyavelizm’dir. Bunlar yeni hükümdarlıklardır. Jacobinler’in hepsi Machiavelliy’e hay randılar, Napoleon keza. Napoleon için iki büyük adam vardı tarihte: Machiavelli ve Tacitus. İhtilâlden evvel intiharı çok dü şünmüştür, talih kendisine güldükten sonra Prens’başucu kita bı olur. Katerin de Medici oğlu IX. Charles’a ders kitabı olarak okutur, İsveç kraliçesi Katerin ve Richelieu onun hayranıdırlar. Yalnız hepsi söylemez. Mussolini, Stalin ve Lenin yüksek sesle ona olan hayranlıklarını haykırırlar.
Reklam
Ahiliğin Düsturu
Ahiliğin açığı kaçtır? Dörttür. Say gelsin! Eli, yüzü, gönlü, sofrası... Kapalısı kaçtır? Üçtür. Say gelsin! Gözü, beli, dili... Gözü kapalılıktan murat nedir? Kimsenin suçunu, ayıbını görmemektir.’
Ahiler
Ahi gençleri gündüzleri çalışırlar. Kazandıkları parayı ge tirip şeflerine verirler. Bu parayla tekkenin giderleri karşılanır ve birlikte yaşamak için gerekli yiyecek ve meyva satın alınır. O sırada kente bir yolcu gelmişse, Ahiler onu tekkelerinde ağırlar. Konuk olmadığı zamanlarda bir araya gelip topluca yemek yer ler, türküler söylerler. Sabah işlerine dönerler
Bizans’ın Dağılmasının Ekonomik Sebebi
doldurdu. Za manla güçlü Basileus’un yerini tekfurların almasına eş olarak Bizans, Doğu Akdenizdeki ticaret üstünlüğünü de kaybetti. Savunma giderlerinin artmasıyla İtalyan tüccar devletlerine bağımlı olmaya başlayan Bizans, ardı ardına Venedik ve Cenova tüccar kentlerine vergi affı getirdi. İş bir yerde öyle bir hâl aldı ki Bizans tamamen İtalyan ürünlerinin ithalatçısı oldu. Bunlara karşılık, ihraç edilen sadece buğday ve zeytinyağıydı. Kısacası Bizans, Doğu ya karşı savunduğu Batı tarafından so yulmaya başlamıştı. İçine düşülen durum o denli bunaltıcı bir noktaya geldi ki, savaş masraflarını karşılamak için taht naibi olan Anna, kıymetli Bizans imparatorluk tacını ve diğer Bi zans devlet simgesi mücevheratını otuz bin düka altın karşılı ğında Venedik Cumhuriyeti’ne rehin olarak verdi. Daha sonra bu durum, halk algısında kuvvetli bir Katolik düşmanlığı ve Ortodoksluğa sığınma güdüsü biçiminde dışa vurulacaktı.
Osmanlı’yı tercih eden Bizans köylüsü
Kısacası Bizans’ın itici gücünden kaçan ahali için Osmanh nizamı bir çekim alam oluşturmaya başladı. Çünkü Hristiyan Anadolu ahalisi, bozuk Bizans düzeninin kendileri için gün den güne tahammül edilemez hâle geldiğini görüyor, bölgeleri ele geçiren OsmanlIların bu sorunu Gordion düğümü gibi bir hamlede çözdüklerini görüyorlardı. Düşünsenize tekfurların ağır vergisi ve angaryası altında ezilen bir Hristiyan Rum köylü, Osmanh idarecilerinin arzın tahammülüne göre kendisini vergilendirdiğini görüyor, derin bir nefes alıyordu. Ayrıca Osmanh Devleti’nin başma diktiği görevlinin hiç bir şekilde mülkiyet sahibi olmadığını hatta mîrî arazi denilen şeyin padişahın bile mülkü olmadığını anlıyor ve hafif vergi lerle, düzenin bozulmaması için sistemin saat gibi işlemesini sağlayan Müslüman Osmanh yöneticilerini derebeyleşen Bi zans kaosuna tercih ediyorlardı.
Thema Sistemi
Bizans’ta ise zamanla ordu, çiftçilikle askerliği birleştiren bir sisteme yaslandı. Heraclius Thema, kendi adı ile anılan bir sistemle bazı askerlere orduda hizmet karşılığı toprak veren ilk imparator oldu. Bu sistem Osmanlıdaki tımar sistemi gi biydi. Bu sisteme göre kendisine toprak verilen yetkili, asker lik hizmeti yapması karşılığında bir miktar ücret alır, normal köylülere göre daha az vergi öderdi, istendiğinde atları ve si lahlarıyla birlikte stratiotes denilen savaşçılarla birlikte orduya katılmakla yükümlüydü.
163 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.