Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Korkut Tuna

7.2/10
13 Kişi
69
Okunma
4
Beğeni
1.444
Görüntülenme

Korkut Tuna Sözleri ve Alıntıları

Korkut Tuna sözleri ve alıntılarını, Korkut Tuna kitap alıntılarını, Korkut Tuna en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilimselliğin ve buna değin şeylerin toplumsal ilişkilerden soyutlanmış bir biçimde ele alınması bilimsel düşünceye ve bilimlere toplum içinde büyük bir yer sağlamakla kalmamış, bilim -zaten sınırlı kadroların elinde yürütüldüğü için- giderek tartışma dışı kalmış ve kendisine toplum üstü bir yer verilmesi
Antik çağ, kentten ve onun küçük toprak alanından hareket ettiği halde orta çağ kırdan hareket ediyordu.
Reklam
Kitle iletişim araçlarında görülen yaygınlaşma ile bunlarla aktarılabilecek bütün Batı hayatı ile ilgili tarzlar bütünüyle topluma aktarılmaya başlanarak bilimin gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda Batılı ülkelere yetişilmeye çalışılacaktır. Bu çerçevede esas unutulanın toplumun kimliği olduğu görülmektedir. Cumhuriyetin yaratmak istediği insan tipinin akılcı, gelenekçiliğe ve medreseye karşı cephe almış, her meseleyi fikir açısından objektif olarak ele alacak bir insan tipi47 olması bu tipin toplumsal dayanaklardan yoksun, aidiyeti olmayan bir özellik kazandığını göstermektedir.
Marx'a göre Roma Imp. çöktüğünde:
Marx’ın belirttiğine göre Roma İmparatorluğunun yıkılışı antik çağ üretim kadrolarının da yıkılışına yol açmıştı, “tarım gerilemişti, sanayi pazar yokluğundan dolayı gerilemeye başlamıştı, ticaret uykudaydı ya da zor yoluyla kesintiye uğramıştı…kırın olduğu kadar kentin de nüfusu azal mıştı. Bu belirli durum ve bu durumdan ileri gelen fethin örgütlemiş tarzı, Cermenlerin askerî örgütlenişlerinin etkisi altında, feodal mülkiyeti geliştirdi”
Sayfa 62
Şöyle veya böyle dünyadaki ilişkilerin bir örnekleştiği, âdeta tek kalıba döküldüğü bir sırada; masum gibi gözüken bilgi ve teknoloji meselesinin arkasından geleni gözden kaçırırsak,anlayamadığımız ve istediğimiz gibi yönlendiremediğimiz toplum içi ve toplumlar arası ilişkiler içinde bocalar dururuz. Bu bakımdan bilgi konusunda bile kavramlarla yetinmeyip, sosyolojinin getirdiği boyutla daima temel toplumsal ve toplumlar arası ilişkileri, bu ilişkiler içinde yer alan toplum kesimlerini gözden kaçırmamamız gerekmektedir. Artık bütün kısmî tarihlerin tek bir bütünleştirici tarih içinde ergimeleri21 olayı olarak değerlendirilen süre içinde ortaya çıkan esas mesele bilimsel ve teknolojik transferlerin salt bilimsel kural ve teknikleri değil, içinden çıktıkları Batılı tarzı getirdikleri, girdikleri ülkelerdeki kültürel mirasın yıkılıp Batılı bir şekle dönüşmesinden veya ancak yabancılaşma ile açıklanabilecek özellikler kazanmasından anlaşılmaktadır.
Antik çağın Yunan toplumu Doğu toplum tipinden daha ileri bir toplum modeli olarak ileri sürülmesine rağmen fazla nüfus besleyememesi Marx tarafından üretici güç eksikliği ile açık-lanırken üretim konusunda da bir farklılık ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 60
Reklam
toplum sorun ve açmazlarının kökeninde toplumun işleyişinde ortaya çıkan ve mevcut bilgi donanımı çerçevesinde anlayamadığımız veya yanlış teşhis ettiğimiz olayların gerisinde yine edinilmiş bilgilerle iş görmemiz yatmaktadır.
İşbölümü ve mülkiyet ilişkisi
Marx’a göre “bir ulusun üretici güçlerinin ulaştığı gelişme derecesi, en açık şekilde iş bölümünün ulaştığı gelişme derecesi ile anlaşılır… İş bölümünün gelişmesinin çeşitli evreleri, bir o kadar, farklı mülkiyet biçimlerini temsil eder”
Toplumun çıkar ve yararlarına uygun olmayan, onun sorun ve açmazlarına çözüm getirmeyen bir bilginin fantezi olmaktan öte bir geçerliliği yoktur.
Batı’nın oluşumunda katkı sahibi olan bu toplum türleri ile Marx’ın tarihî ve toplumsal gelişme ile ilgili görüşleri daha kuşatıcı boyutlara ulaşır. Böylece aşiret tipi toplumun farklılaşmamış üretim ilişkileri ve ortak mülkiyet yapısından Batı’nın farklılaşmış toplumsal yapısına, özel mül kiyete doğru bir gelişme ortaya çıkar. Marx için bu gelişme evrenseldir.
Reklam
Bilimle iktidar olma arasında kurulan bağlantı, önceleri doğaya sonraları ise topluma egemen olma anlayışında ifadesini bulmakta ve Renaissance’tan beri Batı’da ortaya çıkan dönüşümün bilimlerle olan bağlantısını belirtmekte sıkça kullanılmaktadır. Bu açıdan bilme ile güç arasında kurulan bağlantı, bilginin kitleselleştirilmesi açısından ele alındığı zaman, önce doğaya ve sonra toplum bilimlerinin yardımı ile topluma egemen olan anlayışla uyuşmamaktadır. Çünkü Giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi, bugün dünya egemenliğini elinde tutan ve bunu sağlayan ilişkileri denetleyen Batı, bu ilişkileri ve sağladığı nimetleri paylaşmazken bunu sağladığını iddia ettiği bilgiyi kitleselleştirmek istemesi, çelişkili bir durum ortaya koymaktadır. Bilmenin hükmetmekle, egemen olmakla yakın ilişkisi üzerinde durulurken, dünya egemenliğini elinde tutan Batı’nın bilgisini yaygınlaştırmak istemesi; iktidar ilişkilerini paylaşmak, egemenliğinden vazgeçmek anlamına gelecektir. Üstelik bunun böyle olmadığını son Körfez olaylarında görmüş bulunmaktayız.
Meseleye Türk toplumu açısından bakacak olursak toplumun sorunlarını çözmek, karşılaştığı güçlükleri anlamak için ortaya konan bilgilerin ve bunlara bağlı çözüm tekliflerinin; karşılaşılan açmazları gidermediği, çözümsüz kalan sorunların varlığı ile ortaya çıkmaktadır. Bu gibi meselelerin edinilmiş bilgilerle yürütülmesi ve bu çerçevede kurulması gereken doğru ve geçerli bağlantıların kurulamamış ya da yanlış kurulmuş olması söz konusu ettiğimiz güçlüklerin kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda karşılaşılan güçlüklerin arasına toplumun kendisini ele vermeyen yanlarının bulunmasını da katabiliriz. Bunlar bir ölçüde toplumun işleyişinde izlenen kopukluklardan kaynaklanmaktadır. Topluma verilmek istenen resmî/yasal çerçeve ile toplumun işleyişi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar toplum işleyişindeki bazı kopuklukların nedenini oluşturmaktadır.
Feodal mülkiyetin feodal yapısına, kentlerde, Lonca mülkiyeti, feodal meslek örgütü uygun düşüyordu”, Bunun sonucu olarak “kırda egemen olan prens, soylular, din adamları ve köylü olarak ayrılması ile kentlerde usta, kalfa, çırak ve az sonra gündelikçinin bir pleb olarak ayrılması bir yana, önemli bir işbölümü olmadı”
Sayfa 62
Antik çağın Yunan toplumu Doğu toplum tipinden daha ile-ri bir toplum modeli olarak ileri sürülmesine rağmen fazla nüfus besleyememesi Marx tarafından üretici güç eksikliği ile açık-lanırken üretim konusunda da bir farklılık ortaya çıkmaktadır.
Marx'ın Antik toplum için nüfus sorunu düşüncesi:
Marx’ın daha ileri bir toplum modeli olarak kabul etmesine rağmen antik toplumun en büyük açmazı nüfus sorunu olarak görünmektedir. “Kent ile kırın ayrılması, sermaye ile toprak mül-kiyetinin ayrılması olarak, sermayenin toprak mül kiyetinden ba-ğımsız varlığının ve gelişmesinin başlangıcı olarak, tek temeli emek ile değişim olan bir mülkiyetin baş langıcı”olmasına rağmen belirli bir sayının üstündeki nüfusu besleyememektedir.
Sayfa 60
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.