Ey ihtiyar fedâkarlar, ey şehbaz delikanlılar! Pekiyi bilirsiniz ki büyük fetihler laf ile meydana gelmedi. Emeksiz devlet olurmu?... parasını ve canını feda etmeyen aşık vuslata erer mi?... nice kanlar döküldü, nice yaralar açıldı, nice yetimler ve kimsesizler gözlerinden matem yaşları akıttı, nice ah ve figanlar gök yüzlerine çıktı. Nice donatılmış kaleler alındı. Nice engin dereler, coşkun ve geçitsiz ırmaklar geçildi. Nice yalçın kayalar arasında derbentler açıldı ve yüce sarp dağlar aşıldı. Nice geceler uykusuz, nice günler bir an dinlenilmeden geçirildi. Nice zorluklar ve tehlikelere katlanıldı. İşte... Ecdadımız ve büyüklerimiz tasavvurun üstünde elemler ve zorlukları göze aldırıp dayandılar. Karşılarına çıkan zorlu ve inatçı düşman ordularının hakkından geldiler. Göğüslerine uzanan kargılarını kırdılar.kibir ve gururlar çektikleri sancaklarını alaşağı ettiler. Yeis ve keder, ihmâl ve tembellik nedir bilmediler. Zaman olduki talih kendilerine yüz göstermedi. Yine gelecekten kesinlikle ümit kesmediler, düşmanı yeninceye kadar boyun eğmediler.
"... Ondan neler çektiğimizi iyi bilirsiniz. Bütün egemenliğimizle gücümüzü ya da elimizde bulunan iki kıtadan birini yitirmek tehlikesiyle karşılaşmıştık..."
Geçmişteki çok eski ve büyük olaylar zamanla inandırıcılıklarını yitirirler, geçen zamanla yaşlanır ve belleğimizi sıkça meşgul ettiklerinden sıkıcı olmaya başlarlar.