Israrla her şeyde kasıt aramaya meyilli olan insanın, amaçsız bir evren tarafından rastgele yaratılmış olması kulağa fazlaca garip gelmiyor mu? Sir john Templeton
Craig şöyle devam etti: "Kelam görüşünü ilk savunmaya başladığımda bu görüşün ilk kısmını -varlığı başlayan her şey bir nedene dayanır- herkesin kabul edeceği ortadaydı. Fakat ikinci kısmı evrenin de bir başlangıcı olması biraz daha karışık bir meseleydi. Oysa şimdi, bilimsel kanıtlar nedeniyle ateistler de evrenin bir başlangıcı olduğunu reddetmekte zorlanıyorlar. O yüzden de ateistler görüşün ilk kısmına yüklenmek zorunda kaldılar." Craig başını salladı. "Bu beni hayrete düşürüyor." dedi üzgün bir sesle. "Metafiziksel olarak var olan bir şeyin var olmasını sağlayan bir nedeni olması gerektiği açık. Maddeler yokluktan birdenbire, sebepsiz yere, ortaya çıkmaz. Yine de Ateist Quentin Smith kitabında şöyle demişti 'Akla en yatkın olan şey, bizim yokluktan, nedensiz ve amaçsız olarak var olduğumuzdur. ' Bu, ateizmin tabutuna çakılan fiyakalı bir çivi gibi duruyor! Bir insanın böyle bir şeyi en mantıklı açıklama olarak ileri sürebilmesi beni hayrete düşürüyor." "Genelde bu konumdaki insanlar, yapamayacaklarını bildikleri için görüşleri çürütmeye çalışmazlar. Onun yerine 'bunun doğru olduğunu ispat edemezsin' diyerek şüpheci bir yola başvururlar. Bu şüpheleri öyle bir seviyeye ulaşır ki artık hiçbir şey onları ikna edemez.
Eugenie Scott'ın dediği gibi "Zamandan ve mekândan münezzeh olanı deney tüpüne koyamazsınız." Eğer inanmam için bilimsel bir neden yoktuysa, var olup olmadığıyla ilgilenmeyecektim.
Meyer bir an düşündü. "İnsan bilincinin kesinlikle, insan doğasına teistik yaklaşımı desteklediğini söylerdim." dedi. "İlahi dinler, sadece maddeden ibaret olmadığımızı -Marvin Minsky'nin sözleriyle· 'etten yapılmış bilgisayar' değil, Tanrı'nın suretinde yapıldığımızı anlatır." "Kendini ifade edebilmeye, sanata, dile ve yaratıcılığa kabiliyetimiz var. Bilim, beyindeki fiziksel maddenin tanımlaması dışında bu tür bilince bağlı kabiliyetlerden hiç bahsetmiyor. Bunlar nereden geli yor? Yine, teizmin en iyi açıklamayı yaptığını düşünüyorum. Meyer, sandalyesinin kenarlarını hızla kavrayarak; "Evet, elimizde şu var" dedi, doğaçlama sözlerini bitirmek istercesine konuyu toparlayarak, "aşkın ve akıllı bir sebebi gösteren yarım düzine kanıt topluluğu. Bu inanılmaz bir şey! 19. yy.daki bilim adamları natüralizmin her şeyi açıkladığını söylerken bunlardan habersizlerdi. Allah'a şükür son elli yılda yapılan keşifler sonucunda bugün çok daha.fazla şey biliyoruz." "Bahsettiğiniz kanıtlara dayanarak," dedim, "Tanrı tezini nasıl tamamlayabilirsiniz?" "Öncelikle, teizm, sebep olarak aşkın Yaratıcı düşüncesiyle, Big Bang'e tabiatçı bir açıklamanın sağlayabileceğinden çok daha makul bir açıklama yapıyor." dedi. "Big Bang'i meydana getiren, evreni var eden sebep; maddeden, zamandan ve mekandan bağımsız olmalı." Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam'da Tanrı bunlardan münezzehtir. Fakat natüralizm, tarifi gereği, tabiatın kapalı sisteminin ötesinde herhangi bir varlığın varlığını reddeder.
İnanç, bir insanın sabit değil, açık fikirli olmasını sağlar. İnanç, sadece fiziki dünyaya saplanıp kalan materyalistlerden farklı olarak kişiye manevi gerçekliğin de farkına varma imkanı sunar.
"Ama eğer evren biz düşünülerek tasarlanmışsa, o zaman neden bu kadar uçsuz bucaksız?"
-Çünkü evren keşif için tasarlandı, bizlerin keşfedecek bir şeylere ihtiyacımız var.
Dürüst olmak gerekirse, hayatın kökenini salt natüralistik bir biçimde açıklayabileceğimizi savunmak akıl kârı değildir"
"Hayatın doğal bir biçimde ve hiç yönlendirilmeden kendi kendine oluştuğunu açıklamaya dönük hiçbir teori yok mu yani?" dedim.
Wells sakalını okşadı. "Teori kelimesi çok kaypaktır." dedi. "Ben aklıma esen her fikri hikâyeleştirebilirim, ama bu hikâye daha sonra- ki hiçbir aşamada hiçbir deneyle desteklenmiyorsa ciddiye alınmaya değmez. Ben tam anlamıyla bir deneyciyim, kanıt görmek isterim. Burada olmayan şey de işte bu: Kanıt."
Denton, sonuç itibarıyla diyor, fosil kayıtları "Organik evrim kavramına karşı dehşetli bir isyan halinde. "Ya archaeopteryx(en eski kuş türü, uçamayan kuşumsu dinazor) ne öyleyse? Bu görkemli yaratığın fosili halen daha genel trendle sert bir zıtlık içinde.
"Archaeopteryx kuşlar ile sürüngenler arasındaki boşluğu doldurmuyor mu?" diye sordum Wells'e."Bu konuda da pek çok sorun var." dedi. "Birincisi, öyle bile olsaydı bu Darwinci evrimi haklı mı çıkarırdı? Hiç de değil. Corvette(araba markası) örneğini hatırla. Bunun ispatı için ara formdan daha fazlasına sahip olmamız gerekir, yani birisinden ötekisine nasıl geçildiğini bilmek.
"Sorulması gereken soru şudur: Sürüngenden kuşa geçiş, ki bu akıl almaz büyüklükte bir adım demektir tamamen doğal süreçlerle açıklanabilir mi yoksa bir tasarımcının müdahalesine mi ihtiyaç duyulur? Archaeopteryx bu soru karşısında tarafsızdır. Ne birini destekler ne de ötekini.
Moreland'e göre bilimsel terimi pek çok insan için "iyi, mantıklı ve modern" anlamına gelir ve *onlar için eğer bir şey bilimsel değilse o, düşünen insanların inanmaya değer bulmadığı, modası geçmiş bir şey demektir.*