Para kasalarının oligarşisi, çoğunluğu oluşturan ve yalnızca emeğiyle yaşayan sınıfı köle haline getirdi. Kölelik hukuken kalkmış olsa da aslında devam ediyor.
Ben ilerlemenin kaçınılmaz olacağını ya da insanlığın gerilemeyeceğini savunanlardan değilim; mağlup etsek bile kötülük her an tekrar üstünlüğü alabilir.
On yedi yaşından itibaren devrimci bir cumhuriyetçi ve ateşli bir özgürlük savunucusu olan Blanqui, ömrünün kırk üç yılı Fransız hapishanelerinde geçirdi. Bu yüzden adıyla değil tutsak sıfatıyla anıldı.
Keyifli okumalar
Beğenerek okuduğum bir kitap. Tarih ve politik olaylara ilgisi olanlar için çok güzel bir çizgi roman. Döneminin toplum gerçeklerini çok güzel yansıtmış. Fakat bu gibi konularla çok aranız yoksa sizi kendisine çok bağlayamayabilir. Kitabın konusu bir yana, çizimlerinin kalitesini de çok beğenmiştim.
Bu topluma kin duymaya başladığımda 17 yaşımdaydım, diyor Blanqui ve hayat hikâyesini anlatmaya başlıyor. Marcadet isimli gazeteci, hayatı sırlarla dolu olan Blanquiyi insanlara anlatmak istiyor. İlk başta gazeteciye soğuk davranan Blanqui zamanla merak edilen soruları, siyasi hatıralarını ve ailesini anlatmaya başlıyor. Bugün bile biyografisinin temelini oluşuyor bu mülakat.
Kendini proleteryaya yani emekçi sınıfa adamış bir devrimci. Ömrünün kırk üç yılını hapiste ve sürgünde geçirmiş. Lakabının Tutsak olması pek şaşırtıcı olmasa gerek. Hapisteyken sürekli firar etmenin yollarını arayan ve defalarca başarılı olsa da yine başladığı noktaya geri dönen idealist ve davasına sonuna kadar inanmış. Gününüzde halen önemini koruyan, eylemlerin en önde gelen sloganlarından olan ‘Ne Tanrı Ne Efendi’ cümlesini ilk söyleyen kişi aynı zamanda. Adaletsizliğe karşı, mücadelesinden bir an bile vazgeçmeyen bir eylemci.
Çizimler güzel, hikaye sürükleyici. Güçlü bir biyografi kitabı aynı zamanda.