Öztürkçe diye bir şey elbette var, (eğer hakiki Türkçe kastediliyorsa) o da Kur'anî kelimelerdir. İslâm dolayısıyla teşekkül etmiş bir milletin özü de sözü de elbette İslâm olacaktır.
Kemençe nasıl keman kelimesinin sonuna "çe” küçültme eki getirilerek küçük keman anlamına gelmişse “il” kelimesi de aynı kaideye mebni olarak küçük il manasına getirilmek için aynı ameliyeden il-çe geçirilmiştir.
İslâmî hayatı yani Türk hayatını terkettiğimiz için nimetin kadrini ve hesabını (ondan hesaba çekileceğini) bilmeyen kâfirlere yakın bir hayat tarzına alıştırıldığımız için şimdi çulsuzuz.
Türkçede akrabalara isim tahsisindeki esas, İslâm şeriatidır, yani Kur'an'dır. Kur'an'da nikâhlanmaları yasaklanan akrabalara mahsus isimler vardır Türkçemizde. Ana, baba, kardeş, bacı, dede, nine, oğul, torun, amca, hala, dayı, teyze, yeğen, enişte, baldız, kaynata, kaynana, kayınbirader, gelin, damat. Bütün bunlar şeriatın mü’mine nikâhlanmayı haram kıldığı insanlardır. Bu sebeple Türkçede bu akrabalara ve akraba olmayanlara isim tahsis edilmiştir. Evlenilmesi helâl olan akrabaların bir isimlendirmesi yoktur. (sayfa:53)
İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn
Lütfi Özaydın ağabeyimiz vefat etti, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, Biz ondan razıydık, Allah' ta ondan razı olsun.
Kelimelerimizin İslami asılları ve menşeleri üzerine, eşsiz bir hizmet sunuyor Lütfi Özaydın Ağabey . "Türkçe Üzerine Mülâhazalar" üst başlığı ile, üç kitap neşretti
Türkçe nedir, aslı astarı nereden gelir diye merak edenler mutlaka okusunlar.
Arabistan'a giden Anadolu köylüsü şöyle demiş: "Bu Araplar da pek tuhaf! Adamların ezanı Türkçe, Kurân'ı Türkçe; fakat konuşmaya gelince karıştırıyorlar işi!" Anadolu köylüsünün söylediklerine nükte deyip geçmeyin, milletimizin İslâm'la olan bağlantısının can damarı bu.
İsmet Özel in burada demek istediği şeyi idrak etmek isteyenleri
Bu