Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M. Çağatay Uluçay

M. Çağatay UluçayHarem yazarı
Yazar
8.8/10
31 Kişi
150
Okunma
14
Beğeni
3.039
Görüntülenme

M. Çağatay Uluçay Sözleri ve Alıntıları

M. Çağatay Uluçay sözleri ve alıntılarını, M. Çağatay Uluçay kitap alıntılarını, M. Çağatay Uluçay en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bazı padişahların kadınlarını öldürttükleri de görülmektedir. Alderson'a göre Fatih Sultan Mehmed, kadınlarından İreni ve Anna'yı öldürtmüştür. Kanunî Sultan Süleyman, nöbetine gelmeyen ve izzet-i nefsiyle oynayan Gülfem Kadın'ı öldürttü, sonra da yarı kalan camiini yaptırttı."
Sayfa 115 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Nilüfer (Holofira) Hatun
Yarhisar Tekfuru'nun kızıdır. Adı Holofira idi. Bilecik Tekfuru'nun oğluna nişanlı idi. Düğünlerine Osman Bey de davet edildi. Daha önceleri, bir dostu tarafından, kendisine tuzak kurulup suikast yapılacağı bildirildi. Osman Bey de karşı tertibat almış, düğün eğlencelerinin en kızgın zamanında bir baskın yaparak, düşmanlarını perişan etmiş, bu arada gelin Holofira'yı da esir almıştır (1299). Bu güzel esireyi derhal oğlu Orhan Bey ile evlendirmiş ve Nilüfer adını vermiştir. Bazı kaynaklarda ismi Lulufer ve Ulufer şeklinde geçiyorsa da doğru olmaması icap eder. Çünkü oğlu I. Murad’ın İznik'te annesi adına yaptırdığı imaretin kitabesinde Nilüfer adı açık şekilde görülmektedir. Meşhur Arap seyyahı İbn-i Battuta da İznik'te kendisiyle görüşmüş, adını yanlış olarak Bilun şeklinde yazmıştır. Belki de bu, kopya edenin hatasıdır. Nilüfer Hatun'un Orhan Bey ile evlenmesinden Süleyman Paşa ile Murad-ı Gazi doğmuştur. Çok hayırseven bir kadın olan Nilüfer Hatun, Bursa'da kaplıca kapısı yanında bir tekke, Darii'l-harp Mahallesinde bir mescit yaptırmıştır. Bundan başka Bursa Ovasından geçen bir çay üzerine bir köprü yaptırmış, bundan dolayı bu çaya Nilüfer adı verilmiştir. Oğlu Murad Gazi de annesi adına İznik'te inşası 1388'de (790) tamamlanan bir imaret yaptırmıştır. Nilüfer Hatun'un ölüm yılı belli değildir. Bursa'daki Orhan Bey Türbesinde yatmaktadır.
Reklam
Haremin asıl adı Darü's-saade'dir. Anlamı ''saadet evi'' demektir.
"Esasen hanedan âzaları arasında da kızılbaşlığa karşı bir meyil olduğu bazı vesikalardan anlaşılıyor. Şehzade Ahmed'in oğlu Şehzade Murat, kızılbaş tacını giyerek, başına topladığı kızılbaşlarla İran'a gitmişti."
Sayfa 63 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bu bir hırstı, mevki hırsı dediğimiz hırs! Hani şu insanları gaflete, dalâlete sevkeden hırs! Bütün hanedan erkeklerinin kalpleri taht-u saltanat için çarpıyor, onu elde etmek için, para harcamaktan, kan dökmekten, baş kesmekten geri kalmıyorlardı. Amma bu uğurda isterse babası, oğlu, kardeşi ve yanlarındaki binlerce insanın canına mal olsun, yeter ki, kellesini ortaya, koyduğu şu karşısında dikilen tahtlardan birisine otursun.
Sayfa 14 - Ötüken Neşriyat
Soysuzlar tarafından Genç Osman’a yapılan işkence
Sultan Osman'ın üzerinde beyaz bir entari vardı. Başında ne kavuk, ne de padişahlık alâmeti olan sorguç vardı. Boyuna bosuna, yüzünün güzelliğine renk ve heybet veren kıymetli kumaşlardan yapılmış kaftan da yoktu. Yüzünün rengi korku ve heyecandan bembeyaz olmuştu. Yeniçerilerin Hüseyin Paşa'yı gözleri önünde parça parça etmeleri Genç Osman'ın korku ve heyecanını bir kat daha artırmıştı. Hüseyin Paşa'nın suçsuz yere ölrülmesine üzülmüş, […] Yeniçeriler, sözünü yarı da bıraktılar, üzerine atılarak yaka paça edip dışarı çıkardılar, rastladıkları bir sütçü beygirine bindirerek Ortaca mi'ye doğru ilerlediler. Yeniçeriler pek memnundular, kan dökmeden, zahmet çekmeden Genç Osman'ı ele geçirmişlerdi. Keyiflerine diyecek yoktu, durmadan onunla alay ediyorlar, baldırını çimdikleyerek: “Osman Çelebi! Meyhaneleri basıp, Yeniçeri ve Sipahiyi taş gemisine koymak, denize atmak olur mu?” gibi sözler söyleyerek ve hakaret ederek Ortacami'ye geldiler. Genç Osman Yeniçerilerin yaptıklarına dayanamayarak ağlamaya başlamış, bir aralık da: “Behey edepsiz mel'un, padişahınız değil miyim? Bu ettiğiniz hakaret nedir?” Diye gürledi ise de bu, Yeniçeriler üzerinde hiç bir tesir yapmadı. Bilakis Yeniçerilerin daha çok alay ve hakaret etmesine yol açtı. Hakikaten o zamana kadar hiç bir padişaha bu şekilde hakaret edilmemiş, vezirleri, ağaları gözleri önünde parçalanarak yere serilmemişti.
Sayfa 144 - Ötüken Neşriyat
Reklam
evlilik yoluyla dostluk kurma hususunda
Osmanlılar Memluklar ve Safevilerle de komşu idiler. Fakat sünni olan Osmanlılar, şii Safevilere pek itibar etmediler.
Mehmed Reşad, yeni tayin edilen Safiye Ünivar'a şu iradeyi tebliğ ettirmişti: ''Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara, verdiğim tuz ve ekmeği haram ediyorum. Bu iradem hoca hanım tarafından talebelerine söylensin.''
Anadolu yerinden oynamıştı. Hepsinin kalbi Abaza Mehmet Paşa'da çarpıyordu. Bir Yeniçeri öldürdüğü haberini aldıkları zaman onu alkışlıyorlar, bu kan dâvasında zafer kazanması için dua ediyorlardı. Âşıklar kahvelerde onun ağıtını okuyorlar, dinleyenleri ağlatıyorlardı.
Sayfa 151 - Ötüken Neşriyat
Haremde yaşayanların dışarı ile münasebetleri çok azdı. Genel olarak haremde yaşayanlar, günlerini yemekle, içmekle, ibadet etmekle, okumakla sarayın dört duvarı arasında geçirmek zorunda idiler. Saray kadınlarının2. Mahmud zamanına kadar çarşafları ve feraceleri yoktu. Ancak bu padişah zamanında bunlara sahip oldular. Gezinti ve eğlenti yerlerine gidebildiler. 2. Mahmud zamanına kadar çok kapalı bir muhitte yaşayan saraylı kadınların, zaman zaman Edirne'ye, İstanbul içinde de gezilere ve başka saraylara gittikleri. Fakat bu gezinti ve göçlerde dahi kapalılığına son derece dikkat edilirdi. Haremden dışarı gidecekleri zaman binecekleri araba veya kayık kat kat örtülerle, kafeslerle kapatılır, içerdekilerin gözükmemesine son derece dikkat edilirdi. Keza gittikleri yerlerde de, yanlarında bulunan harem ağaları tarafından, görülmemeleri için sıkı tedbirler alınırdı.
Reklam
Müslümanlar ve Türkler, esrirlere çok iyi davranırlardı. Çünkü Hz. Muhammed, yediklerinden ve giydiklerinizden onlara da veriniz, eziyet etmeyiniz, demişti. Bundan başka Müslümanlarca en büyük sevaplardan birisi de kölesini azat etmekti. Hazreti Muhammed: ''Müslüman esiri azat eden cehennem azabından kurtulur'' hadisini söylemişti.
Bir başka mektubunda, “mektubunuzu okuduğum da gözüm yaşı akdi şâdiden (sevinçten )” diyor. Kocası Sultana kavuşmak, yüzünü görmek arzusuyla geceleri uyumadığını ifade ile özlemini içten sözlerle dile getiriyor ve başka bir mektubunda “gecesini gündüzünü farketmeyen hasret deryasına garik , biçare , aşkınız ile mübtela, Ferhad ve Mecnun ’dan beter şeyda çakeriniz ” diyor. Hürrem , ilk yıllarında Türkçe ’yi bilmiyordu; herhalde kâtibi onun duygularını edebî bir dille yazıya geçiriyordu. Bu mektuplardaki, “vallah, dünyada hemen siz muradımsınız” gibi sözler, kuşkusuz Hürrem’in ağzındandır.
13 yaşında öldürülmüş, üzdü.
Murat'la anlaşan şarabdar İlyas Bey derhal küçük Mustafa'yı kucağına aldı. Ordunun meşguliyetinden faydalanarak, atını Murat Bey'in otağına doğru sürdü. Bu sırada Şehzade Mustafa: “Behey lâla! Beni niçin tutarsın?” diye sorunca hiç çekinmeden: “Kardeşine iletürün...” dedi. Zavallı Mustafa: “Beni kardeşime iletme kim kardeşim bana kıyar!” diye yalvardı, ağladı, sızladı ise de sözlerini dinletemedi. Şarabdar İlyas, Murat Bey'in yanına gelince, zavallı şehzadeyi hükümdarın önüne bir bohça gibi attı, kendisi de yerlere kadar yatarak Murad'ı selâmladı. Murat Bey, tahtına ortak çıkan, Bizans İmparatorluğu nu tam yıkacağı sırada başına işler açan kardeşine şöyle tepeden bir baktıktan sonra etrafındakilere işaret etti. Murat Bey'in adamları, küçük Mustafa'yı yakaladıkları gibi, İznik surları kapısı önünde bulunan bir incir ağacına astılar (1423).
Sayfa 43 - Ötüken Neşriyat
1. Ahmed'den Sultan Abdülaziz'e kadar gelen padişahlar, gelenek gereğince tahta oturduktan sonra, çocuk sahibi olabilirlerdi. Bu devirlerde padişah olan hanedan erkeğinden başkasının çocuk sahibi olması yasaktı.
Sayfa 135Kitabı okudu
Venedik Elçilik tercümanı Signor Grellot, Beyoğlu'ndaki evinden teleskopla haremi seyredermiş. Bu, hükümet tarafından haber alınarak tercüman yakalanmış ve derhal öldürülmüş.
327 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.