Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M. Uğur Derman

M. Uğur DermanÖmrümün Bereketi : 1 yazarı
Yazar
9.7/10
4 Kişi
16
Okunma
15
Beğeni
1.120
Görüntülenme

En Eski M. Uğur Derman Sözleri ve Alıntıları

En Eski M. Uğur Derman sözleri ve alıntılarını, en eski M. Uğur Derman kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"ufak tefek, kara kuru gördünde beni karamürsel sepeti mi sandın? " Halim hoca
Ele geçmiyorsa sevdiğimiz, ne çare eldekini sevmeliyiz...
Sayfa 248Kitabı okudu
Reklam
Sağlığında nice ehl-i hünerin Bir tutam bile tuz yoktur aşına Öldürüp evvel onu açlıktan Sonra bir türbe dikerler başına Ferid Kam
Sûzişli karar verdin Cemîl! Bitdi o nevâ-yı şevk Cemîl! Tanbur sükûta vardı: giryân oluyor Feryâd ediyor şu sîne, billah, Cemîl! Mızrâb-ı ecel, âh, ey üstâd-ı gına! Sâz-ı tenini etdi halel-yâb-ı fenâ Eyvâh, o nevâ-yı şevk bitdi, bilsen Dünyâda negam şimdi, ne gam oldu bana.
Genç Necmeddin’in birincilikle mezun olduğu Ravza-i Terakkî, devrinin en kudretli öğretim müesseselerindendi. Nitekim, aynı senelerde buradan feyz alan üç arkadaş, seksenli yaşlarında mesleklerinin pîri unvanını almışlardı: Necmeddin Okyay (1883-1976) : Şeyh’ul Hattâtîn Hafız Ali Üsküdarlı (1883-1977) : Reis’ul Kurrâ Burhan Felek (1889-1982) : Şeyh’ul Muharrirîn
San'atkar dedelerimizin emek ve gayretiyle aslını unutturacak kadar ınillileşen hüsn-i hat (güzel yazı), bilhassa Sultan II. Mahmud 'un hüküm sürdüğü yıllarda en parlak devrini yaşıyordu. Sülüs' yazı nev'injn, on dokuzuncu asra kadar tekâmül edemeden kalan celi şekli, Mustafa Rakım (1758-1826) gibi bir hat dehasının elinde, anlayanları hala hayrete garkeden bir mükemmeliyet kazanmıştı. Sultan III. Selim'e kadar estetikten mahrum olarak gelen padişah tuğralarını da ıslah eden Rakım Efendi, yeni hükümdar II. Mahmud'un hüsn-i hat hocası olmakla, Saray çevrelerinden büyük itibar görmekteydi.
Reklam
1481’de Fatih’in vakitsiz ölümü üzerine, Şehzâde Bayezid, İstanbul’a saltanat gayesiyle gitti. Hocası ve dostu Hamdullah’ı da çağırdı. Ancak, taht kavgaları, onu bit müddet arayıp sormasına mâni oldu. Nihayet, Hamdullah Efendi İstanbul’a gelip, akrabasından iki Amasyalı hattatın evine indi. Padişahı aramadı. Lakin, Saray kapıcılarından birinin, Padişaha arzuhalini yazdı. Onun hattını tanıyan Bayezid Han, arizayı yazanın derhal buldurtulmasını emretti ve artık bu vefakâr dostunu bırakmadı. Hareminde ona bir yer verip “saray katibi” ve “yazı muallimi” olarak hat ile istediği şekilde uğraşmasını sağladı. Yazarken, hokkasını tutar, rahat etsin diye sırtını yastıklarla beslerdi.
16. asrın sonlarında Osmanlı idaresine geçen Amasya Buharalı Türk’ün hicret yeri olmuştu. Bunlar arasında, “Sühreverdi” tarikatına mensup bir şeyh de vardı. İsmi Mustafa olan bu genç “Dede” Peygamberimizin “Evleniniz, çoğalınız” emrine, şahsı için uyma zamanının geldiğine kanaat getirmişti. Bu fikirle, bir gün Amasya’da gezerken, keşfi açık mübarek bir zata rastladı. Bu zat, onun kalbinden geçenleri okuyup, “Ey Dede! Senin evleneceğin, filan mahallede bir fakir kadının kızıdır, ondan başkası değildir. Almakta tereddüt etme!” dedi. Mustafa Dede, hemen bu emri yerine getirip, o fakir kızını buldu ve aldı. Sonra, o keşfi açık zat ile tekrar görüşerek bu tavsiyenin sebebini sordu. Mübarek, bu defa ellerini kaldırdı ve “Madem ki, sen o fakirenin kızını aldın. Allah, sana ondan öyle ir çocuk versin ki, kemalatı, irfanı ve güzelliği, her yerde bilinip söylensin, namı kıyamete dek kalsın, ismi de Hamdullah olsun” diye dua etti. İşte “Hamdullah” ismini verdikleri istikbalin hat dehası, 1429 yılında Amasya’da doğdu. Büyüyüp de, güzel yazıya karşı alaka duyunca – muhtemelen Amasya’da oturan- devrin hat üstadı Maraşlı Hayreddin’e devama başladı, icazet aldı. Bu arada, hocasının hocası Abdullah-ı Sayrefi’nin yazılarını tedkik ederek ile görgüsünü artırdı.
Eğer, eski meşklerinize baktığınızda, 'ben bunları hocama nasıl göstermişim?' diyebiliyorsanız, bu, hattat olacağınıza işarettir.
Yazıya yeni başlayanların kalemleri de, bu büyük hat üstadının (Şeyh Hamdullah) kabir toprağına bir hafta müddetle gömülür ve çıkartıldıktan sonra, bu kalemle yazı öğrenmeğe başlamakdan manevi bir feyiz umulurdu.
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.