Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mahmut Nebati

0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
323
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

5 okur okudu.
1 okur okuyor.
8 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bir haberin mütevâtir olmasının çeşitli şartları vardır.'5 Bir haberin mütevâtir sayılması için o haberin, yalan üzerinde kasıtlı veya kasıtsız birleşmelerini aklın kabul etmediği kalabalık bir cemaat tarafından nakledilmiş olması (kesret yeter say şartı), haberin hiçbir devirde kesintiye uğramamış olması, aklen mümkün ve muhtevasının duyuların algı alanında olması (istinad şartı), haberi verenlerin yalan söylemek için nedenlerinin olmaması şartlarını taşıması ve zikredilen şartların bütün tabakalarda bulunması gerekir. Başka bir deyişle, doğruluğu delile muhtaç veya imkânsız olan haber mütevâtir değildir. Kelâmcılar arasındı mütevâtir haberin râvi sayısı hakkında üzerinde ittifak ettiği bir rakam yoktur. Mütevâtirlik şartlarını taşıyan haber kelâmcıların çoğunluğuna göre kesin ve zaruri bilgi ifade eder."137 Söz konusu haberi işiten bir kimse açısından, red ve inkârı mümkün olmayan, aksine tasdik ve kabulü zorunlu olan bir bilgi hâsıl olur.
Sayfa 126Kitabı okudu
Hakîm insan bilgisine anlam kazandıran bir alet olarak kabul ettiği aklın çeşitleri hakkında original bir tasnif yapmıştır. Hakim'e göre peygamberlerin ve müminlerin aklı, kâfirlerin aklı ile eşit değildir. Hakim “ğarizi”, “tekellufi”, “atâi”, “nebevi” ve “şeref” olarak beş farklı akıldan söz etmiştir.261 «Garizi” akıl kâfirler dâhil doğuştan herkeste eşit olarak bulunan, onunla bir yaratıcının varlığı bilinen akıldır. “Tekellufi” akıl bilgi ilim birikimi ve âlimlerle bulunmayla doğrudan elde edilen akıldır. “Atâi” akıl, kâfirlere verilmemiş, Peygamber ve müminlerde eşit olarak bulunan akıldır. “Nebevi” akıl peygamberlere mahsus olan akıldır. “Şeref” aklı ise sadece Hz. Muhammed'e mahsustur. 262 Allah Teâlâ Hz. Muhammed'i (s.a.v.) melekler dâhil hiç kimsede olmayan bir yaratılışla yaratarak ona bu aklı verdiğini şu ayetle beyan etmiştir:263 “Sen elbette yüce bir yaratılış üzeresin,”264 **** 261.es Semerkandi, es-Sevâdü'l-azam, s.67-68 262.es Semerkandi, es-Sevâdü'l-azam, s.50-51 263.Kalem Suresi,68/4 264.es Semerkandi, es-Sevâdü'l-azam, s.50-51
Sayfa 253Kitabı okudu
Reklam
Şehristâni'ye göre Ebu Hanife'ye Mürcii ismini Mu'tezile veya Hâriciler haksız olarak vermiştir. Ebu Hanife hem iman eksilmez-artmaz görüşünü savunmuş, hem de birinci asırda ortaya çıkan Kaderiyye ve Mu'tezile ile mücadele etmiştir. Şehristâni, büyük günah sahibini tekfir eden Hâriciler gibi fırkaların kendilerine muhalif olan herkese Mürcii dediklerini belirtmiştir. Bunların dışında kalan kimselerden Ebu Hanife'yi Mürcii olarak adlandıranların ise onu tam olarak anlamadıklarını ve zanna dayanarak bu iddiayı dillendirdiklerini belirtmiştir.72 Ebu Hanife'nin kişiliği, hayatı ve eserleri bir bütün olarak dikkate alındığında bu yorumun oldukça gerçekçi ve isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
Kelâmcılar bilgi teorilerini temellendirmek için öncelikle eşyanın varlığını ispât etmekle uğraşmışlardır. Bu konuda ilk olarak “Eşyanın hakikati sabittir.” ilkesini kural edinerek, insanın gerçek bilgiye ulaşmasını mümkün kabul etmişlerdir.*7 Zira ancak hakikati olanın bilgisine ulaşmak söz konusu olabilir ve Allah Teâlâ'nın varlığı savunulabilir. Kelâmcıların bilginin öncelikle imkânı hususunu ele almalarının temel nedeni budur. Bu sayede hem kelâm ilminin ilgilendiği tüm konular için sağlam bir zemin oluşturulmuş hem de Sofistler reddedilmiştir. Kelâmcıların savunduğu varlık teorisine göre görünen dış âlem sâbittir, hakikattir. Bir şeyin hakikati aynı zamanda onun mâhiyetidir. Zira hakikat ile mahiyet aynıdır. Eşyanın, zihin dışında bir hakikati vardır, hayal değildir. Bilen ve bilinen varlık arasında yani âlim ve mâlum arasında bir ayniyyet söz konusu değildir. Âlim ve mâlum farklı varlıklar olup, bilginin objesi (bilinen) zihinden bağımsız ve bilenin dışındadır.
Sayfa 104Kitabı okudu
Kelâmcılar, ilim kavramını hem teolojik hem epistemolojik açıdan ele almışlardır. Allah'ın ilim sıfatının “ezelilik” meselesi etrafındaki tartışmalar, bu kavramın teolojik boyutuna işaret eder. İnsan bilgisinin mahiyeti ve kaynağı gibi meseleler ise epistemolojik çerçevede ele alınmıştır. Dolayısıyla kelâmcıların ilâhi ve beşeri bilgi problemi ile ilgilendiği anlaşılmaktadır.* Bu yüzden kelâm ilminin ilgilendiği konuları anlamak için öncelikle onun epistemoloji ile ilgili görüşlerini kavramak gerekmektedir. Ayrıca kelâm ilminin temelinde algılama, bilme, anlama, kavrama ve tahlil etme gibi zihni ve akli faaliyetler yer alır. Epistemolojik bir temele dayanmayan sıradan bilme, anlama ve kavrama ile dini metinler itibar edilecek şekilde yorumlanmaz, değerlendirilmez, tahlil edilmez ve hüküm çıkarmak için kullanılmaz. Görüldüğü gibi, kelâm ilminde bilgi teorisi vazgeçilmezdir.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok