Märta Tıkkanen 1935'te Finlandiya'da doğdu. İsveç asıllıdır; Finlandiya'da anadili İsveççe olan küçük bir gruba dahildir. Bu azınlık 1900 yıllarında, "yönetici sınıf"ı ve Düzen'i temsil ediyordu; dili, edebiyatı ve eğitimi ayrıcalkılı durumdaydı. Zamanla grup küçüldükçe gücü de azaldı. İsveççe yazan Märta Fince de konuşabilmektedir. Kitapları ilk defa Finlandiya'da İsveççe basılmış, daha sonra İsveçli yayıncılar tarafından İsveç'te basılmak üzere satın alınmış ve ardından Finceye çevrilmiştir.
Yayımlanmış Kitapları: 1970, Nu imorron (Şimdi Yarın); 1972, Ingenmansland (Sahipsiz Toprak); 1974, Vem bryr sig om Doris Mihailov? (Doris Mihailov Kimin Umurunda?); 1976, Män kan inte valdtas (Bir Erkeğe Nasıl Tecavüz Edilir?); 1978, Arhundradets kärlekssaga (Yüzyılın Aşk Hikâyesi); 1981, Mörkret som ger glädjen djup (Karanlık ve Işık); 1982, Sofias egen bok (Sofia'nın Kendi Kitabı); 1986, Rödluvan (Kırmızı Başlıklı Kız); 1989 Storfangaren; 1992, Arnala
Babanız hızlı bir sürücü, öyle değil mi? Hele direksiyondayken bir kadın yolunu kapatmaya görsün, sapakta ilk geçiş hakkını kullansın ya da ışıklarda yeşil yanar yanmaz öne geçsin. O zaman babanız hemen dersini verir, önce kadını geçer, sonra ancak son anda fren yaparak kurtulabileceği şekilde hemen burnunun dibinden şerit değiştirir, ne olacak aptal tavuk. Bunu her zaman yaptığını siz de biliyorsunuz. Bu kadın milletine fazla yüz vermemeli. Hele altında onca güçlü bir araba olan bir erkekle yarışmak.
Bir erkek bir kadını sadece kadın olduğu için bin türlü şekilde aşağılayabiliyor. Bu yüzden kadınlar dişiliklerini inkar ediyor, bastırıyor, önemsemiyor, erkekler gibi olmak istiyorlar, erkeklerin sadece ardındaki boşluğu saklamak için kullandıkları karmaşık cümleler, dolaylı ifadelerle dolu dillerini kullanıyorlar. Ya duygular? Erkekler herhangi bir duyguya sahip olsalar bile bunu göstermeye cesaret edemezler. Duygularını sözcüklerin ardına saklarlar ve bu sözcükler bazen çirkindir. Özellikle de eğer söz konusu olan kadınlarsa bu böyle olur.
İlk incelememi bu kitapla yapmasam kendimi çok eksik hissederdim.
Önce biraz yazarla ilgili konuşayım, haksızlık olmasın. Aslında yazar hakkında biraz araştırma yaptığımızda çağının ileri gelen feministlerinden olduğunu görmemek imkansız. Kaleminin bu kadar güçlü olmasını kadınlık hissiyatına bağlıyormuş. Döneminin aktivistlerinden. ‘Yaşamadan
1970 lerde yazilmasina ragmen gunumuzdeki cinsel siddetin de birebir yansimasi olan bir kitap.cinselligin toplumda hala kadinlar için nasil bir tabu olduğunu ve erkek egemenliginin ayrımcılıklara sebep olmasini cok carpici bir şekilde anlatiyor
Çok daha büyük beklentilerle elime almıştım kitabı. Birkaç sene önce Twitter'da tecavüz üzerine yazdığım şeyler çok fazla tepki görmüş, tarafıma sayısız küfürler edilmiş ve nihayetinde sosyal medya hesabını kapatmak zorunda kalmıştım. Burada bir kere daha kendimi açıklamaya çalışmayacağım, zira işe yaramadığını o zamanlar fazlasıyla tecrübe ettim.