‘Medine’ye giren yüceler yücesini, coşkuyla karşılayan ensâr (Medineli müslümanlar) onu konuk etmek için devesinin yularından tutup evlerine davet etmek istiyorlardı.’
Yazar kısaca, İslam ahlâkından uzaklaştıkça çöküşün adım adım gelişini tarihi olaylara değinerek anlatmış, 17. yy. dan itibaren. Batı’dan maddi gelişmeler örnek alınması gerekirken oraya gönderilen aydın tayfası nefsinin hoşuna gitmiş ola ki Batı’nın giyimini, sosyal yaşantısını, adetlerini almış gelmiş bir de bu basit ve bayağı şeyler için (yani insanı insan yapan asıl şeyler olmadığı için ve ruhu doyuramadığı ve hatta bir süre sonra yok ettiği için) ihtilal yapmış (keşke gerçek bir ekonomik ve bilimsel yükselme için yapılsaydı). Ve ne yazık ki bu bayağı zihniyetin devamı tabiki nasıl olur; şapka devrimi yapmış! harf devrimi yapmış! Yazarın değindiği bir noktada, çok acıdır ki; İngiliz Şekspir’i, Alman Göte’i, Fransız Volter’i, İspanyol Servantes’i okuyup anlayabilirken biz Kâtip Çelebi’yi okuyup anlayamıyoruz );
Kitap Osmanlı tarihini kısa özetle geçmiş, genel bilgi sahibi olmak için yeterli, dil ve anlatım basit. Fakat size ekstra bilgi katacak kapsamlı donanımlı bir kitap değil. Yazar islami görüşlü, biraz taraflı, olaylara hep islami pencereden baktıgından Osmanlı devletinin eksik yönlerine değinmemiş..