bu şehrin caddelerinde ve sokaklarında yürürken duvarlarında büşra, kübra ve merve diye ağlayanlar olurdu. başka sesler de duyulurdu elbette, arka mahallelerde sokaklarda “kitapsız fatma” diye ağlayan, bir milyoncunun arsız çırağı olurdu. kübralar, büşralar ve merveler kül rengi yıllarda, babamın çaresiz ve tedirgin yüzüyle koalisyon hükümetlerine sövdüğü, faili meşhur yıllarda doğdular. ben kübra, büşra veya merve’den birine âşık olmadan bu şehirden gittim. döndüğümde babam çok yemiyor diye torununa üzülüyor, çok yemiyor diye bir adama oy veriyordu.
Millet olarak kuvvetli bir okuryazarlık kültürüne sahip olmadığımız aşikar. Zira ortalık üniversite mezunu olduğu halde kendini ifade edemeyen insanlarla dolu maalesef. Şöyle kendimize dışarıdan bakarak bir öz eleştiri yaparsak, görülen şey modaya uymuş bir okuryazar profiline sahip olduğumuzdur. Yani ne demek bu? Amacın; ne okuduğunu bilmek,
Hepimizin bir şekilde okuryazarlık faaliyetiyle ilişkisi olduğu aşikâr. Bu ilişki öncelikle evimizde daha sonra ise yıllar süren eğitim-öğretim hayatı ile başlıyor. Böylece kişi, fark etse de etmese de okuryazarlığa dair yönünü -pek tabii çevresinin de etkisiyle- tayin ediyor. Bu faaliyet kimileri için ciddi bir uğraşa, kimileri için ise vakit öldürmek için bir araca dönüşüyor. Okuryazarlık kültürünün ne olduğu, nasıl kazanıldığı ve kitap ile ilgili daha pek çok meselenin dert edildiği Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün “Okuryazar mısın, Uyur Gezer mi?” kitabı, gerçek bir okuryazar olmak isteyen gençler için pusula hükmünde.
Sözlü kültürü; toplumun dilini ve hafızasını koruyarak kendini koruma çabası olarak tanımlayan Küçükkürtül, “Söz uçar yazı kalır.” vecizesinin aslında yazıyı yüceltmek için değil bilakis sözü yüceltmek için söylendiğini ifade ediyor. Yazılı kültürümüz ihtişamını Kur’an-ı Kerim’den almış olup, ona sadakat ölçüsünde kuvvetlenmiştir. Harf inkılabı ise kurulan yüksek yazılı kültürümüze ket vurmuştur. Zira Kur’an-ı Kerim’i doğru bir şekilde anlamak ve hayata tatbik etmek üzere kıraat, fıkıh, tefsir, hadis, kelam, sarf-nahiv, belagat gibi birçok ilmi disiplin ortaya çıkmış ve bu ilimlerle beraber yazılı kültürümüz de bir hayli kuvvetlenmiştir. Bununla birlikte Osmanlı Devleti ardında bıraktığı binlerce cilt kadı sicili ile gelişmiş bir hukuk, hukuk anlayışı ve beraberinde eşsiz bir yazılı kültürü miras bırakmıştır. Küçükkürtül bu noktaya şöyle değiniyor: “
devamı için:
edebifikir.com/kitap/okuryazar...
Çok okumanın konuşulduğu bir zamanda neyi, neden veya nasıl okumak üzerine yazılmış bir kitap. Benimde zihnimi meşgul eden bazı sorulara cevaplar vermiş. Her ankette
Türkiye' nin okuma seviyesinde az olmasının sebebini farklı ve bence doğru yorumlamış. Bize göre ve batıya göre okuma kültürünün farkını, tüketim çılgınlığının kitaplara da yansımasına değinmiş.