Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melek Dosay Gökdoğan

Melek Dosay GökdoğanBilim Tarihine Giriş yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
8.2/10
13 Kişi
66
Okunma
2
Beğeni
1.027
Görüntülenme

Melek Dosay Gökdoğan Gönderileri

Melek Dosay Gökdoğan kitaplarını, Melek Dosay Gökdoğan sözleri ve alıntılarını, Melek Dosay Gökdoğan yazarlarını, Melek Dosay Gökdoğan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türklere hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır.
Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkarmıştır. Dünya uluslarının yularlarını onların eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler sayesinde onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur.
Reklam
Tanrı devlet güneşini Türk burçlarında yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür.
"Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır."
"Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür; insanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan, sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa yüzü parlar."
Çin kaynaklarına göre Uygurlar daha 4. yüzyılda yüksek bir kültüre ulaşmışlardı. Örneğin yüksek tekerlekli arabaları vardı ve göçlerde, savaşlarda bu arabalarına çok güveniyorlardı. Onlara geniş hareket olanağı sağlayan bu arabaları sayesinde Uygurlar büyük kültürlerle ilişki kurabilmişler ve birçok yeniliği öğrenmişlerdi.
Reklam
Canlıların da benzer şekilde hayat ile ölüm arasında döndüklerine inanılıyordu. Yeryüzündeyken parlak gök kubbe altında yaşayıp, ölünce yer altı karanlıklarına dalıyorlardı. Gök ile yer arasında eksen gibi görülen dağlarda göksel varlıkların Alplerin ruhları ile buluştuğu düşünülüyordu.
Türklerin bu eski dönemlerdeki Evren tasavvurları şöyleydi: Silindir şeklinde ve künbetli çadırları evreni temsil ediyordu. Kapısı doğu yönünde olan bu çadırın gövdesi yeryüzünü, kubbesi ise gökyüzünü temsil ediyordu. Gök kubbe, kutuplarından geçen altın veya demir bir kazık etrafında dönmekteydi.
Çağdaşları olan Helen ve Romalıların aksine, Türkler çekirdek aile düzeninde yaşamışlar ve tek kadınla evlenmişlerdi. Kadın, erkek eşit haklara sahipti.
İslâm Uygarlığı'nın parlamaya başladığı çağda Batı Karanlık Çağ'ı yaşıyordu ve on ikinci yüzyılda İspanya başta olmak üzere çeviri merkezlerinin oluşturulduğu yerlerde, kendilerine göre çok ileride olan İslâm Uygarlığı'nın eserlerini Arapçadan Latinceye çevirerek bu karanlıktan kurtulmayı başardılar.
Reklam
Kant'a göre insan, içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden değil, onu kullanmaması yüzünden düşmüş ve insan şimdiye kadar aklını kendi başına kullanamamış, hep başkalarının klavuzluğuna gereksinim duymuştur.
Sayfa 257
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.