Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mesudî

9.2/10
6 Kişi
23
Okunma
9
Beğeni
1.689
Görüntülenme

Mesudî Gönderileri

Mesudî kitaplarını, Mesudî sözleri ve alıntılarını, Mesudî yazarlarını, Mesudî yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ey felek! Yuh olsun, bu yanlışlık nereye kadar. Alçaklar yükseldi, şerefli kişiler alçaldı. Eşek sürüsü cennette, bir taraf ise aç, birbirine bağlı.
Sayfa 44
İran’ın anlamı
Farslar, Fars Mâhât’ında (Cibal, Irak’ın bir kısmı), diğer Pehlevîlerin ülkelerinde yaşıyorlardı. Bu bölgeler onlara nisbet edilir. Bu yerlere Eryan (İran) şehir denir. Bunun manası “yırtıcılar ülkesi” demektir. Zira Nabatîcede yırtıcı hayvanlara Eryan denir. Eryan’ın tekili Erya’dır. Çok güçlü, cesur, ülkeleri geniş, orduları kalabalık oldukları için yırtıcı hayvanlara benzetildiler.
Sayfa 43
Reklam
İranşehr
Bazıları İranşehr’in “seçkinler yurdu” mamasına geldiğini söylerler. Zira “îr”, Eski Farsçada hayır ve fazileti kapsayan bir addır. Bunun için ateşgede reisine “irked” yani “seçkin, faziletli kişilerin reisi” derler. Bu kelime Arapçaya “hirbed” şeklinde geçti.
Sayfa 43
Zira, bilgili insanlar her şeyin en üstün kısmına nisbet ederler.
Sayfa 42
Haha :d Geriye doğru ok atabilmenin sebebini bulmaya çalışmış.
Güneş doğduğu, battığı sırada yörüngesinden uzakta oldukları, kar çok olduğu, yurtlarına soğuk, nem hâkim olduğu için bedenleri sarkmış, koyulaşmış, sırtlarındaki ve boyunlarındaki omurgalar yumuşamıştır. Bu sebeple hücum ve geri çekilme sırasında arkalarına doğru ok atabilirler.
Sayfa 36
9. yüzyılda iyi bir gözlemci imiş.
Kuzey çeyreğin (rub’un) insanlarına gelince bunlar güneşten uzakta, kuzeyin derinliklerinde olan Slavlar, Frenkler ve bunlara komşu kavimlerdir. Uzak oldukları için onlara güneşin etkisi azdır. Bölgeleri soğuk, nemli, devamlı karlı, buzludur. Bu sebeple tabiatlarında hararet azdır. Bedenleri büyük, tabiatları kuru, ahlâkları bozuk, anlayışları kıt, dilleri ağırdır. Bedenleri aşırı derece beyazlaşmış, mavimtrak olmuş, ciltleri incelmiş, etleri koyulaşmış, gözleri mavileşmiştir. Gözleri renklerine benzemiş, saçları düzleşmiş, yaş buhar üstün geldiği için sarılaşmıştır. Dinlerinde sağlamlık yoktur. Bu husus soğukluktan, sıcaklık olmamasındandır. Onlardan çok kuzeyde olanlar genellikle ahmak, kaba, hayvan gibidirler. Kuzeye gittikçe bu durum artar. Türklerden, çok kuzeyde olanlar da böyledir.
Sayfa 35
Reklam
Zira ihmal doğruyla, zıtlık düzenle bir araya gelmez. Batlamyus; bahar mevsimini çocukluğa, yaz mevsimini gençliğe, güz mevsimini olgunluk çağına, kışı ise ihtiyarlığa benzetir.
Sayfa 30
Mesûdî der ki: Zamanımızdaki astronomların, müneccimlerin genellikle ahkâmü’n-nücum (astroloji) ile uğraştıklarını, astronomi ile uğraşmadıklarını görüyoruz. Nücum ilmi riyaziyat (matematik bilimleri)’ın bir parçasıdır. Yunancada astronomi denir. Önce feleklerin durumundan, bileşiminden, parçalarının birleşiminden bahseden kısmı; ikincisi ise astroloji (göğün etkisinden) bahseden kısmı (ilmi)dır.
Sayfa 29
“Güneş, Ay’a; gece, gündüze yetişemez. Her biri bir felekte yüzer.” “Felek”, “daire” anlamına gelir. Arapçada “yuvarlak” anlamındadır.
Sayfa 25
Fars ülkesini büyüklükte, şerefte Yunanlıların, Romalıların ülkeleri takip eder. Bu iki millet; çeşitli düşüncelere, felsefeye, enteresan mesleklere, güzel sanatlara sahip olmakla temayüz etmişlerdir. Zamanımıza kadar Rum ülkesinin gelenekleri, kanunları devam eder, işleri düzenlidir.
Sayfa 22
Reklam
Allah, Sam'ın çocuklarına on dokuz, Ham'ın çocuklarına on yedi, Yafes'in çocuklarına da otuz altı dil verdi. Ondan sonra lehçeler çoğaldı ve diller birbirinden ayrıldı.
Sayfa 45
Ehl-i Kitaba göre Adem, Habil'in kız kardeşini Kayin'le, onun kız kardeşini de Habil'le evlendirmiş; nikahla iki batnı ayırmıştır ki; bu, Adem'in sünnetiydi. Mecusiler ise aksi görüştedirler ve Adem'in batınlar arasında nikaha karşı çıkmadığını, muhalif bir tavır sergilemediğini; bundan, gerektiğinde kardeşin kendi kız kardeşiyle, annenin öz oğluyla evlenmesinde sakınca olmadığının anlaşıldığını ileri sürmektedirler.
Sayfa 39
Adem, cennetten çıkarılırken yanına bir miktar başak, otuz adet değişik türde fide almıştı. Bunlardan on tanesi yani ceviz, badem, fındık, fıstık, afyon, kestane, nar, portakal, muz, palamut, kabuklu; şeftali, kayısı, hurma, kiraz, hunnap, alıç, erik, yaban iğdesi, mırra gibi on tanesi sert çekirdekli; elma, ayva, üzüm, incir, armut, dut, portakal, salatalık, karpuz, kabak gibi on tanesi de dışında sert kabuğu değil, ince bir kabuğu bulunan yumuşak çekirdekli bitki ve meyvelerin fidesiydi.
Sayfa 38
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.