Tarih bilincinin temeli, toplumların gelişiminin bir nesnelliği olduğunun, tarihin bu nesnellik doğrultusunda belli bir “mantık” sergilediğinin, gelecekteki gelişimin de ancak aynı doğrultuda gerçekleşebileceğinin ortaya konmasıdır.
''Beğenilse de beğenilmese de, bugün, Marksizmin siyasal tekeli, onun adına belirli siyasal atılımları gerçekleştirenlerin, bir de onlara şu ya da bu ölçüde “anlayışla” bakanların elindedir.''
''Didaktik olanın karşıtı, çözümleyici olandır. Çözümleyici olan, öğrettiklerinden çok çağrıştıran, düşünce mekanizmasının başka dişlilerini harekete geçirendir.''
Burada,maddi zenginlikler gibi manevi değerler de hep onların inhisarı altına girmiş bulunuyordu.İyilik,doğruluk ,güzellik namına ne varsa onlarındı ve onlardan başkasının olamazdı.Hâlbuki benim o zamana kadar okuduğum ve inandığım kitaplar bunun aksini söylüyordu.Bütün insanlık adına konuşuyor,insan haklarını savunuyordu.Benim okuduğum kitaplara göre, milletler birtakım sınıflara ayrılamazdı.Fertler arasında mevcut olan eşitliğin milletler arasında da mevcut olması gerekirdi.Hele şu millete topyekûn iyi, bu millete baştan başa kötü demek,birini aşağıda görüp öbürünü yüksekte tutmak ne hümanist kültüre ,ne ilmî düşünce metotlarına uyabilirdi.Şu halde...Evet şu halde ya bu kitaplar yalan söylemişti ,yahut da,bu cemiyet ,bu medeniyet o kitapların medeniyeti,cemiyeti değildi.
Tablo bir an önce tamamlansın diye diğer bölmeye geçiyorum.İkinci bölmede,yani muhalefet dinamiğinde görülen ise şu : Türkiye'de işçi sınıfı ,dönemsel kimi eylemlilikler ve patlamalar dışında ,Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde toplumsal muhalefet hareketinin öncüsü olmamıştır.İşçi sınıfının,1960'larla birlikte ,toplumsal muhalefetin çok önemli bir bileşeni konumuna geldiği açıktır.Ancak,bu önem,hatta nicel ağırlık bile,sınıf hareketini genel muhalefet hareketinin omurgası konumuna getirmemiştir.
Bugüne dek hiçbir devrimci pratik,Marksist kuramın bütünlüğünü aşan bir radikalizm taşımamıştır ve böyle bir aşma bundan sonra da mümkün olmayacaktır.Örneğin,Marx'ın 1859 Önsöz'ündeki aşırı determinist vurgularının ya da Engels'in Fransa'da Sınıf Mücadeleleri'ne 1895 tarihinde yazdığı Önsöz'deki kimi belirlemelerinin,daha sonraki pratiğin "sağında" kaldığı söylenebilir.Ama bunlar Marksizmin
kuramsal bütünlüğünü ve özünü eksiksiz yansıtan vurgu ve değinmeler değildir.Bu nedenle Leninizm ve 1917 Devrimi ,bir bütün olarak Marksizmin radikalleştirilmesi değildir.Dünyada, en başta yabancılaşma ,devlet ve sınıf mücadelesi kuramları ile komünizm vizyonunu sağda bırakacak bir pratik ortaya çıkmadığı sürece ,Marksizmin radikalleştirilmesinden ya da daha radikal bir başka öğreti tarafından aşılmasından söz etmek büsbütün anlamsız olacaktır.
"Bu son derece ciddi olumsuzlukları ortadan kaldırmanın tek bir yolu olduğuna inanıyorum. Toplumsal hedeflere yönelmiş bir eğitim sisteminin eşliğinde sosyalist bir ekonominin kurulması..."
"Hiç olmazsa bir meslek öğrensin" gerekçesiyle çocukların çırak olarak çalıştırılması da yanlıştır. Çocuk meslek öğrenecekse okulda öğrensin; pratiği de yine eğitimi çerçevesinde belirli kurallar içinde yapsın...