Princeton Üniversitesi'nde Institute of Advanced Stuyd'de Sosyal Bilimler profesörü olarak çalışmaktadır. Dissent dergisinin editörlerinden biridir ve The New Republic dergisinde sürekli yazıları yayımlanmaktadır.
Michael Walzer, Interpreting and Social Criticism, Just and Unjust Wars, The Company of Critics ve Spheres of Justice dahil olmak üzere bir düzineden fazla kitabın yazarı ve editörüdür.
“Ulusal kurtuluş hareketlerinde, eski kültüre karşı toptan bir saldırıya girişmek yerine onunla eleştirel bir biçimde meşgul olmak isteyen entelektüeller vardı. Eğer kazanmış olsalardı bu hikâye daha farklı olurdu.”
Haklı Savaş Haksız Savaş, 1977’de ilk yayımlandığından beri çatışma etiğine dair düşünmemizi değiştirdi. Walzer bu klasik eserinde savaştan önce, sırasında ve sonrasında çıkan ahlaki meseleleri inceliyor. Atinalıların Melos saldırısından, Mai Lai katliamına, Afganistan ve ötesine dek katılanların, karar alıcıların ve kurbanların şahitliğinde savaşların dökümünü çıkarıyor. Asıl soru elbette savaş ne zaman haklı olur ve bunun bedelini ödemenin etik sınırı nedir?
“Alanında bir klasik.” –New York Times
“Adil savaş fikrine dair modern çalışmaların en önemlilerinden biri.”
–The Nation
“Eski savaştan bağışık olma ilkesinin tutkulu bir savunusu. Walzer araştırması çok zor bir konunun hakkından gayet güzel gelmiş, çok ikna edici.”
–Washington Post
“Muhteşem bir kitap, yazana büyük onur getirdiği kesin. Savaşın ahlaksallığı sorununun olası en uygar biçimde tartışılmasını sağlıyor.”
–New York Review Books
Kitabın başlığı ve genel konusu gerçekten çok dikkat çekici. Böyle bir paradoks olduğu kendi coğrafyamızdan da tecrübe ettiğimiz üzere aşikar. Fakat yazarın özellikle sadece üç devlette sınırlıyarak bu konuyu irdelemesi biraz yetersiz kalmış. Verdiği örnekler kitabın konusunu ve başlığını yeteri kadar yansıtamıyor. Özellikle ulus-devletlerin kurtuluşu için sembol haline gelmiş bir lider olan Atatürk ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti emperyalist güçlere karşı zafer kazanmış nadide bir örnek olmasına rağmen yazar bunun farkında olmayıp gerçek bir devrimci lider olan Atatürk’ü bir diktatör vasfına indirgeyerek bir cümlede bahsetiyor olması tam bir talihsizlik. Beklentimi ne yazıkki karşılamadı…