Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muharrem Kaşıtoğlu

Muharrem Kaşıtoğlu60'lar Hikaye, 70'ler Terane, 80'ler Şahane yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
8.6/10
121 Kişi
381
Okunma
16
Beğeni
2.337
Görüntülenme

En Eski Muharrem Kaşıtoğlu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Muharrem Kaşıtoğlu sözleri ve alıntılarını, en eski Muharrem Kaşıtoğlu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nostalji
"Eğer bir maniniz yoksa, annemler bugün size gelecek." Ne de çok duyardık bu sözü! Hepimiz, o dönemlerdeki çocukluğumuz boyunca annelerimiz tarafından haber vermek üzere komşuya mutlaka en az birkaç kez gönderilmişizdir. Haber vermek için gönderildiğimiz o kapının açıldığı ana kadar çektiğimiz heyecan belki de hâlâ hepimizin aklındadır.
Sayfa 10 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Nostalji
Eti Reklamı Fazla bir şey yazmaya gerek yok; aşağıdaki satırları okuyan herkes, hâlâ dillerden düşmeyen bu cıngılı hemen söylemeye başlayacaktır: "Bir bilmecem var çocuklar, Haydi sor sor, Çayda kahvaltıda yenir, Acaba nedir nedir? Bisküvi denince akla, Tamam şimdi buldum, Hemen onun adı gelir, Eti eti eti!"
Sayfa 16 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Tipitip Sakız Tipitip gelmiş geçmiş en iyi tada sahip sakızdı. Bugün bile onun kendine özgü tadına ulaşabilen sakız yoktur. Tipitip'in tadı o kadar güzeldi ki, çiğnedikçe şekeri azaldığında ağzımızdakini atmadan yeni bir tane daha çiğnerdik. Böylece üç dört sakız birden çiğneyerek çenemiz yorulunca, onları dev bir topak şeklinde çıkarıp atardık.
Sayfa 22 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
İğneciler ve Cam Enjektörler Tek kullanımlık plastik Enjektörler ortaya çıkmasından önce, dezenfekte olsun diye suda kaynatılarak kullanılan cam enjektörler vardı. ... O kocaman enjektör daha suda kaynatılıp dezenfekte edilirken, iğne kokusu bizi darmadağın ederdi. O koyu gri metalik renkli enjektörler, kaynatıla kaynatıla yüzlerce kişiye iğne korkusunu ve acısını yıllar boyunca yaşattı.
Sayfa 32 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Yıldırım Baskı O dönemde, gün içinde çok çok önemli bir olay olduğunda bütün büyük gazeteler "yıldırım baskı" adıyla ikinci bir baskı daha yaparlardı. Bu ikinci baskılar, kimi zaman ilk baskının üzerine giydirilmiş ve adı geçen önemli olayın resmi ve detaylarını içeren, genellikle 4 sayfalık bir gazetecik olurdu. 1960 ve 1980 ihtilâlleri, Kıbrıs Barış Harekatı, Independenta tankerinin sabaha karşı Haydarpaşa açıklarında infilak etmesi gibi toplumu bütünüyle ilgilendiren önemli olaylarda gazeteler, ikinci ve hatta bazen üçüncü baskı bile yapmışlardı. Günümüzde artık onlarca televizyon kanalı ve internet siteleri, güncel haberi saniyesi saniyesine duyurduğundan dolayı, 1999 yılındaki Marmara depreminden beri gazeteler yıldırım baskı yapmamışlardır.
Sayfa 34 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
İlkokul hayatımızın ilk başlangıç noktasıydı. Okula gittiğimiz ilk günü, belki de hepimiz hâlâ anımsarız: Yüzlerce çocuk okulun bahçesinde acemice sıraya girmişler; sınıflara dağıtılmayı bekliyorlar; ağlayanlar sızlayanlar, annesini isteyenler... Çocuklarının yanındaki anne ve babalar büyük bir ciddiyet içinde, çocuklarının sınıflara dağıtılmasını beklerdi ve çocuklar sınıflara dağılırdı. İşte, hayatımızda yeni bir dönem başlamıştı artık!
Sayfa 39 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Pazartesi sabahları "Türküm, doğruyum" ile başlayan hafta, cuma günleri "Korkma sönmez" ile biterdi ve herkes sevinç içinde evlerine koşardı. Pazartesi en sevmediğimiz, cuma en sevdiğimiz gündü ve hâlâ da öyledir!
Sayfa 39 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Nostalji
Ahhh o siyah önlükler ve kar beyazı yakalıklar! O dönem nasıl da nefret ederdik ama gelin bir de şimdi sorun bize! Yeniden giymek için can atarız, can! ... Sonraları siyah önlükler kalktı ve önce mavi, daha sonra da diğer renklerde önlükler giyilmeye başlandı. Fakat biz siyah önlük giyip beyaz yaka takan nesil, her zaman şimdiki nesilden daha şanslı olacağız! Evet, birçoğumuz siyah önlük giymek ve yakalığımız yana kaymış vaziyette, tebeşir tozlarına bulunmak istiyoruz! Keşke, keşke...
Sayfa 40 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Nostalji
Leblebi Tozu Güzeldi leblebi tozu... Manyakçaydı evet, tehlikeliydi evet, ama güzeldi işte! Aslında ya sarı tozlar güzeldi ya da çocukluğumuz onu güzel kılıyordu. Hangisi olduğununa karar vermek çok zor... Öyle ya da böyle bayıla bayıla yerdik. Kaç defa boğazımıza kaçarak ölme tehlikesi geçirdik kimbilir... Birçok çocuk, leblebi tozu yerken ölümden dönmüştür. Amma çok eğlenceliydi işte, gerisi hikaye!...
Sayfa 44 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Kemalettin Tuğcu Onu çocuklar için diğer yazarlardan ayıran en önemli cümle, belki de Yılmaz Erdoğan'ın da dediği gibi "bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı" cümlesiydi. Kemalettin Tuğcu'nun romanları çok acıklıydı ama çoğunlukla hep mutlu sonla biterdi. En azından bu bile bir teselliydi ve mutlu sonlara olan inancımız güçlenirdi. Ayakları tutmadığı için tekerlekli sandalyeye mahkum olan Tuğcu, sayısını belki de kendisinin bile hatırlayamadığı kadar çok hikaye yazmış, ezilen, acı çeken çocukların dramlarını hikayelerine ana konu yapmıştır.
Sayfa 50 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Tüftüf 80'li yıllarda oturduğumuz mahallelerin civarındaki inşaatlardan yürüttüğümüz plastik elektrik borularını keser, daha önceden banknot boyunda kestiğimiz ince uzun kağıtlardan yaptığımız külahları bu borulardan üfleyip, müthiş savaşlar yapardık. Bu silaha genellikle "tüftüf" denilirdi. Birden fazla boruyu kibrit kutuları vasıtasıyla birleştirerek çiftli hatta bazen daha fazla namlulu tüftüf elde ederdik. O yaşta, tasarımcılığımızın doruğuna çıkardık. Biraz daha psikopat olan çocuklar ise külahların uçlarına iğne koyarlardı. Hedefleri de genellikle sokaktaki masum kız çocukları olurdu.
Sayfa 53 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
İsim Şehir "İsim-şehir-hayvan-bitki-eşya-artist-ülke" sıralaması ile oynanan basit ama şahane zevkli bir oyundu. Baştan herkes kağıtlara çizgilerini çizip bu başlıkları yazarak hazırlık yapardı. Sonra bir arkadaş içinden alfabeyi okurdu, başka bir arkadaş da ona "dur" dediğinde o anda hangi harfteyse, onunla başlayan şeyler bulunmaya çalışılırdı. Diğerlerinden farklı bir şey yazana daha fazla puan verildiği için değişik acayip şeyler bulmaya çalışılırdı. Mesela "O" harfinden bitkiye herkes "ot" yazarken bazıları "okaliptüs" yazardı. Mesela bazıları "n"den hayvan bulamayınca "nil timsahı" yazardı, diğerleri de bunu kabul etmez ve kavga çıkardı. Yalın zamanların fakir ama gururlu bir oyunuydu...
Sayfa 58 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Adile Naşit ve Uykudan Önce Çok sevimli, sımsıcak bir kadındı Adile Naşit... Ağlaması, gülmesi, oynaması, şarkı söylemesi, muziplikleri hâlâ aklımızdadır... Münir Özkul'la başrol oynadıkları o sıcacık aile filmlerinin tadı zihinlerimizde aynen duruyor. Tarık Akan'la oynadığı bir filmde, evde kalmış geçkince bir kızı oynuyor, Tarık Akan'a âşık oluyor, onun kaçmasına engel olmak için Tarık Akan'a sarıldığında boyu Tarık Akan'ın beline geliyordu. Bu filmdeki rolünde inanılmaz komikti ve gülmekten insanın gözünden yaş getiriyordu. Ama biz onu, Hababam Sınıfı'nda Hafize Ana rolüyle kalbimizin en derin köşesine sakladık.
Sayfa 60 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Calimero Kalimero! O ne güzel bir tipti! Hele "Ama haksızlık bu!" derken kaşlarını yukarı kaldırıp şaşkın şaşkın bakması yok muydu, işte bu sahne insanı bitirirdi. Kafasında şapka niyetine yumurta kabuğuyla dolaşan, kapkara, talihsiz bir civcivdi. Bir türlü şansı gülmezdi.
Sayfa 64 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
Heidi Büyükbabanın, Peter'in ve Klara'nın gerçek dostu! Aksi bir ihtiyar olan Büyükbabasını yola getiren, minicik kalbine koskoca sevgileri sığdırabilen, bizi bu ütopyalara inandıran masumiyet sembolü! .... Heydi, Peter, dedesi, o dağ kulübesi, yemyeşilden bembeyaza dönen o bayır, o iştah açan kahverengi ekmekler, eritme peynir, Heydi'nin her dem kırmızı yanakları, başa bela açmakta usta olan koyunlar ve keçiler, küçük umutlar ve büyük mucizeler! Kaldı mı şimdi böyle çizgi filmler!
Sayfa 65 - Birharf YayıncılıkKitabı okudu
164 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.