Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhsin Gerviyani

Muhsin Gerviyaniİslam Felsefesine Giriş yazarı
Yazar
7.3/10
3 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
777
Görüntülenme

En Eski Muhsin Gerviyani Gönderileri

En Eski Muhsin Gerviyani kitaplarını, en eski Muhsin Gerviyani sözleri ve alıntılarını, en eski Muhsin Gerviyani yazarlarını, en eski Muhsin Gerviyani yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
kişisel vahdet ve ruhun ispatı, vicdani bir şey olup inkarı asla mümkün değildir.
Eğitim bir tür beslenme , bilgi de yemektir. Biri beden diğeri de ruh içindir.Her mide her yemeği kaldıramaz.İnsanların algı kapasiteleri farklı olduğundan doğal olarak her can da her sözü işitmeye ve her mesajı almaya uygun değildir
İslam Felsefesine Giriş
İslam Felsefesine Giriş
Reklam
Bundan dolayı şayet bir kimse her şeyde şüphe ederse bizzat şüphenin varlığı, artık onun için şüpheli değildir.
Pozitivistlerin inancına göre, küllî, kat'î ve zarurî bir hüküm olarak ilmî hiçbir kanunun yeri kal­maz. Zira his, kesinlikle bir konunun küllîyet (bütün­lük), katiiyet (kesinlik) ve zaruretini (gereklilik) ispat edemez. His, sadece hissî tecrübeye konu olan aynı ko­nuda hüküm verebilir. Gerçi burada da -söylediğimiz gibi hata payı söz konusudur. Bundan dolayı poziti­vistler ve yalnızca bilgi araçlarını his kabul eden kim­seler, hissî tecrübenin dışındaki işler konusunda sus­malıdırlar ve mutlaka red ve ispattan sakınmalıdırlar. Fakat birçok pozitivistin Allah, ruh vb. gibi fizik ötesi (transfizik) konuları inkar ettiklerini görüyoruz. Bu ise kesinlikle kabul görecek bir şey değildir.
Pozitivistlerin içine düştükleri en önemli çık­maz, aklî mefhumlar aracılığıyla açıklanan ve çözüm­lenen matematiksel konulardır. Kendi nazarlarında anlam ve muhtevadan boş olan mefhumlar. Pozitivistlere soruyoruz: Acaba siz matematiksel olguları (hü­kümleri) gayr-i ilmî, çürük, içi boş ve anlamsız mı kabul ediyorsunuz?!
Özel anlamıyla mahiyet tabii olarak zihinsel tanınmaya kabil olan varlıklar hakkında kullanılır. Yani, bu varlıklar öyle bir şekilde olmalıdır ki biz, zihnin yardımıyla onların nasıllığını kavrayabilelim ve mahiye mefhumuyla onlardan söz edebilelim.
Reklam
Mahiyet, zaten ne vücuda gerek duyar ne de yokluğa gerek duyar. Bundan dolayı her ikisinin de mevzusu sözkonusu mahmul (hamlolunmuş) olabihr. Fakat vücud sadece "mevcud"un mahmulünü (yüklem) kabul eder. Bu da şuna işarettir ki vücud bizzat gerçekliğin doğrulayıcısı olup asildir. Mahiyet ise, intizaî bir mefhum ve i'tibarî bir şeydir.
Asla başka bir illete muhtaç olmayan Yüce Allah, "hak fail" olarak adlandırılır.
Fakat eğer illet birbirinin yerine geçmeyi kabul eder ise malûlün tahakkukundan (gerçekleşmesinden) müşahhas bir illete ulaşmak mümkün değildir. Yani sadece illetlerden birinin vücudunun aslı sabit oluyor, ama hangisi? Bu belli değildir. Bir başka ifadeyle, illetin varlığı sabit oluyor, ama onun niteliği bilinmiyor. Örneğin eğer biz odanın sıcak olduğunu biliyorsak kesinlikle bunun bir illetinin olduğunu biliriz. Ancak acaba onun illeti sobanın yanıyor olması mıdır? Veya güneş ışınlarının yansıması mıdır? Yoksa başka bir illet midir? Kesin olarak belli değildir. Bundan dolayı illet ve malûl arasında onun mutlak anlamıyla telazım rabıtası geçerlidir.
Her bir ma'lûl, her bir illetten meydana gelmez. Ya da her bir illet, her bir ma'lûlü meydana getirmez. Bu kaidenin amiyane tarifi şöyledir: "Buğday buğdaydan çıkar, arpa da arpadan".
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.