Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Peköz

8.3/10
3 Kişi
6
Okunma
1
Beğeni
1.098
Görüntülenme

Mustafa Peköz Sözleri ve Alıntıları

Mustafa Peköz sözleri ve alıntılarını, Mustafa Peköz kitap alıntılarını, Mustafa Peköz en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakın zamanda, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler ve Şam rejimi güçlenecek, Türkiye’nin de desteklediği radikal İslamcı örgütler gücünü kaybedecek, Rusya ve ABD daha uzun süre bölgede bir güç olarak kalacak. Obama’nın Suriye’de Kürtlere dayanarak oluşturduğu politika anlık ve geçici olmayacak. Bu durumlar, ABD’nin bölgesel stratejisinde yeni bir dönemi ifade ediyor. Ve bu politik strateji daha uzun yıllar sürecektir. ABD, daha uzun yıllar Ortadoğu’da kalmaya devam edecektir.
Bir süre önce, İran’da yapılan Parlamento ve Uzmanlar Meclisi seçimlerde katılım oranı %41 civarında kaldı. Belücistan bölgesinde %15, Kürdistan bölgesinde %25 oranında bir katılımın olduğu dikkate alındığında Molla rejiminin İran’da toplumsal dinamiğini önemli ölçüde kaybettiğini ortaya koyuyor. İran’da ciddi iç gelişmelerin yaşanacağını ve bir bölünme olasılığının gündeme geleceğini söylemek yanlış olmaz. ABD önümüzdeki süreçte İran molla rejimine karşı daha agresif bir siyaset izleyebilir. İran’ın bugünkü topraklarının bir kesimi Doğu Azerbaycan olarak tanımlanmaktadır. İsrail’in desteğiyle Azerbaycan’ın İran’dan toprak talep etme eğilimi güçlenmeye başlandı. Önümüzdeki süreçte İran-Azerbaycan çatışmasının gündeme gelmesi, Belücistan ve Kürdistan eyaletlerinde toplumsal ve askeri çatışmaların yükselme olasılığı giderek artıyor. ABD’nin İran için belirlediği politikanın önümüzdeki süreçte nispeten daha aktif olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle Washington’un Tahran’a karşı olası bir askeri operasyonunun gündeme gelmesi kimseye sürpriz olmamalı.
Reklam
ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmeye hazırlandığına dair yapılan değerlendirmelerin Washington’un bölgesel stratejisine pek uygun olduğu söylenemez. Hatta askeri güç artırımına gideceğini söyleyebiliriz. ABD’nin küresel stratejisinde Asya pasifikler ve Ortadoğu önemli bir yer işgal ediyor. Bölgesel çatışmaların merkezinin Ortadoğu olması bir tesadüfi
Türkiye’nin izlediği bölgesel politikanın esasen başarısız olduğu artık hemen herkesin kabul ettiği bir realiteyi oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle bir tespit yapmıştı: ‘Ya büyüyeceğiz ya küçüleceğiz.’ Ankara ‘büyümeyi’ gerçekleştirmediğinde ‘küçülecek’ mi yoksa mevcut durumu korumaya mı çalışacak? Suriye, Irak ve Libya politikaları dikkate alındığında belirlenen hedeflerin hiçbirinde başarılı olmadığı görülür. Suriye’de radikal İslamcı örgütlerle kurduğu ilişkilerin bugün başına bela olmaya başladığı artık çok net olarak görünüyor. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan karşıtı belirlenen politikalar bütünüyle terk edildi. Türkiye’nin İslam dünyasına liderlik hayalleri de bütünüyle boşa çıktı.
Yukarıda saydığım iki temel faktörün dışında ABD’nin Ortadoğu stratejisinde güç ilişkileri ve çatışmalar önemli bir rol oynamaktadır. Birincisi, ABD’nin Ortadoğu hakimiyetine karşı Rusya ve Çin’in ciddi bir gelişme eğilimi var. Bu iki ülkenin Ortadoğu üzerinde artan etkisi ABD tarafından dikkatle izlenmektedir. İkincisi, Akdeniz havzası üzerinden
Ankara’nın, Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne karşı izlediği askeri saldırı politikası sanıldığı gibi ciddi sonuçlar doğurmadı. Ankara, Kuzey Doğu Suriye Özerk bölgesinin altyapısına saldırarak Suriye’de çözüm gücü olmaya çalışıyor. Bu politika etkili olmuyor. Türkiye’nin politika değişikliği, Ortadoğu’da yeniden güç olmaya ve dengeler içerisinde yer almaya yol açmıyor. Ne Suriye’de ne Filistin’de dengeleri etkileyebiliyor. Tersine dengelerin dışında kalıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın özel çabaları da etkili olmuyor
Reklam
Hamas’ın askeri olarak tasfiye edilmesi, politik gücünün minimum düzeye indirilmesi, Gazze’nin yeniden Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bırakılması, bölge ülkeleri tarafından kabul görüyor. Buna karşılık ağır silahlarından arındırılmış yani ordusuz bir Filistin devletinin kurulmasının İsrail’e kabul ettirilmesi için uluslararası baskılar artıyor/ artacaktır. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İsrail ile Filistin arasında ‘iki devletli çözüm’ üzerinden bir uzlaşı kesin olarak sağlanacaktır. Böylelikle Filistin meselesi Ortadoğu’nun gündeminden çıkacak ve İsrail ile Arap devletleri arasında çok daha kalıcı stratejik bir işbirliğinin önü açılacaktır. Aynı şekilde İran destekli devletsiz silahlı örgütlerin Ortadoğu genelinde tasfiyesine yönelik yeni bir sürecin başlatılmasının ön hazırlıkları yapılmaktadır.
İran ve Türkiye’nin bölgesel çıkarları hem birbirine uyumlu hem de bütünüyle terstir. Uyumlu olan husus iki tarafın da henüz çözülmemiş ve çözüm bekleyen bir Kürt sorunu var. Uluslararası ve bölgesel gelişmelere bağlı olarak iki tarafın masasına bu sorun zorunlu ve kaçınılmaz olarak gelecektir. İran, sorunun çözümü konusunda Türkiye’ye göre çok daha objektif bir politika izleyebilir. Örneğin Ankara’da parlamentoda Kürtçe’nin konuşulması yasak ama Tahran’da Kürt Parlamento grubu var. Türkiye’de Kürdistan kelimesini kullanmak ceza soruşturmasına konu olabiliyor ama İran’da Kürdistan eyaleti var. İran’ın Ortadoğu stratejisi çok daha kapsamlı ve derindir. Türkiye’ninki ise tersine objektif olmaktan uzaktır. İran’ın bölgesel hakimiyetinin sosyolojik dinamikleri var. Türkiye bundan tamamen yoksundur. Ortadoğu’da İran-Türkiye rekabeti karşılıklı bir çatışmaya yol açmaz. Türkiye, İran’ın iç dinamiklerine müdahale etmek gibi bir politika uygulamaya çalışırsa, tersine İran çok daha güçlü ve etkili bir şekilde müdahale etme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle İran-Türkiye rekabeti hep dolaylı olacaktır.
ABD’nin Akdeniz havzasına çok büyük bir askeri güç yığması, bölgenin dizayn edilmesinde gerektiğinde askeri güç kullanılabileceğine dair güçlü bir mesaj içeriyor.