Necad İbrişimoviç'in Türkçeye kazandırılmış ilk eseri Uğursuz. Necad İbrişimoviç ise Balkanlar'ın Samuel Beckett'ı Faulkner'ı. "Müslüman üçlemesi "nin ilk kitabı Uğursuz, diğerlerinin de Türkçeye kazandırılmasını sabırla bekliyoruz.(aradan 4yıl geçti hâlâ üçlemenin diğer kitaplarını basmadı Ketebe) Necad İbrişimoviç Saraybosna'yı savaş ve kuşatma yıllarında bırakmayıp savunan bir yazar. Bu romanında da on dokuzuncu yüzyıl Bosna’sında yozlaşmış bir bey ailesinin durumunu, kendi aralarında düştükleri çatışmayı ve iktidar mücadelesini, korku, şüphe ve bol vesveseyi konu ediniyor. Kahramanımız Muzaffer aklının yaralarına çare bulmaya, kendi kimliğini aramaya ve o Bey ailesinin içinde varlığını anlamlandırmaya çalışan Uğursuz biri. Konuşma yeteneği olmayan, annesi ve babası kim bilmeyen bir deli. Onun gözünden bakıyoruz romanda olaylara.
Oğul her şeyi açık ve net söylemen iyi bir şey değil; insanların bazen yalan söylemesi iyidir, doğruyu söylediğinde de sana inanmazlar; insanlara güvenme; senin zaten bildiğini hissettiklerinden fazlasını söylemezler sana; inan bana; insan kulağına doğruluktan daha iyi gelen bir şey yoktur; ...ama kaldıramayacağın doğruyu asla söyleme kaybolursun; kendini bedensiz hissedersin ve üzerine her yerden taş gibi ağır yalanlar yağar; her zaman katlanabildiğinden fazlasını söyle; ...korkma ama korkunu da besle...
İzliyorlardı, ancak bunda biraz beceriksizlikten başka bir şey yoktu, tıpkı onların hayranlığında insancıl bir şey olmadığı gibi, ne de olsa deli her şeyi yapabilir. Deliremeyenlerin delileri gizli kötücül hayranlığı bu.
Karanlığa kar atıyorum ve onu karın her yere sıçrayan beyazlığı ile koparıyorum, yaz akşamlarında yorgun yıldızın tutunduğu ipten kopup yeryüzüne parlayarak düşmesi gibi. Ben de yeryüzüne düşüyorum.