Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Neslihan Odabaş Baykut

Neslihan Odabaş BaykutBütünlük Yolunda Akışta Uçmak yazarı
Yazar
6.7/10
3 Kişi
9
Okunma
1
Beğeni
700
Görüntülenme

Neslihan Odabaş Baykut Gönderileri

Neslihan Odabaş Baykut kitaplarını, Neslihan Odabaş Baykut sözleri ve alıntılarını, Neslihan Odabaş Baykut yazarlarını, Neslihan Odabaş Baykut yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Gizli olan şeyler zıddı ile açığa çıkar" demiş Mevlana. Hepimiz bir huzur arayışı içindeyiz. Ne yaparsak yapalım, sevmek, çalışmak, para kazanmak, gezip tozmak, hepsinin sonunda ulaşmak istediğimiz nokta bir parça mutluluk ve huzur. Ama bu noktaya nasıl ulaşacağımızın yolunu bulamıyoruz. Yaşam aslında bize bu konuda çok yardım ediyor.
Doğuyoruz, anne-babamızın hayat görüşü dahilinde yetiştiriliyoruz. Sonra buna kendi tecrubelerimizi katıyoruz. Onlar da anne babamızın bakış açısından kaynaklanıyor.Robot gibi, kalıplaşmış düşünce yapıları, kalıplaşmış davranışlar..özüyle bağlantısını kaybetmiş insanlar topluluğu dünyayı işgal ediyor. Hani nerede özün neşesi, özün sevgisi, var olmanın karşısında özün hissettiği haz? Yok çünkü robotlar bunların hiçbirini hissedemez. Ta ki sarsılana kadar. Hepimizin sarsılmaya ihtiyacı var. Hepimiz sarsılıp kendimize gelmek ve bize armağan edilen bu yaşamı yaratmak zorundayız. Tabii ki eğer neşeyi, hazzı, gerçek sevgiyi deneyimlemek istiyorsak. Her bir sarsılma -ki buna farkındalık diyoruz- yaşamımızın iplerini ele almanın cesaretini ve sorumluluğunu bize verecektir. Yaşam tek kişilik bir oyun ve tüm sorumluluk kendimize ait. Haydi, bir sarsın kendinizi ve robotluktan çıkın. Çünkü çıkış yolu negatifte.
Reklam
Eğer farkındalık yoluna girmeye hevesliyseniz, bilin ki bundan sonra acı çekeceksiniz. Kalıplaşmış, kendinizi içinde güvende hissettiğiniz kabuğunuzun çatlaması ve darmadağın olması size acı verecek. Önünüzde iki seçeneğiniz var, ya bu acıya dayanamayıp kaçacaksınız, eski, alışılmış olana geri döneceksiniz ya da her ne kadar bilinmeyen olsa da, tehlikeli görünse de kendinizi aşıp özgürlüğe ilerleyeceksiniz. Hızınız tümüyle size bağlı olacak. Unutmayın ki ödül çok büyük: Özgürlük. Egonun korkuyla beslediği, bağımlılıklarla çevrelediği kimliklerden, rollerden, maskelerden kurtulup kendin olabilmek.
İnsanın kendini tanıması cesaret ister. "Sen uyumlusun, enerjiksin, yardımseversin, eğlencelisin, tutarlısın, kararlısın" denilince herşey yolunda oluyor, insanlar kendilerini iyi hissediyor çünkü güçlü yanlarını duymak onlara çok iyi geliyor. Haklılar. Ancak ne zaman ki zayıf yönler ortaya dökülüyor, işte orada gerçek kişisel gelişim çalışması başlıyor. Herkes zayıf yönlerini duymaya hazır olmuyor. Kimi bunu bir eleştiri olarak kabul ediyor, kimi utanıyor, kimi yaralansa da dinlemeye istekli oluyor.
Hep kendimizi keşfetmeye çalıştığımızdan bahsederiz. Aslında "kim olmadığımızı" keşfederiz. Dünyaya geldiğimizden beri hep insanlar ve olaylar vasıtasıyla kim olduğumuzu anlamaya çalıştık.. kabul görerek veya yargılanarak kendi hakkımızda edindiğimiz geri bildirimlerle biz de kim olduğumuzu bulduğumuzu zannettik. Bu yargıları tek tek üstümüze giydik. Oysa bunlar biz değiliz. Bunlar o an içindeki davranışlarımızın başkaları tarafından yargılanmasıydı. Pozitif veya negatif, anlık yargılar.. Oysa kendimizi keşfetme değil, kendimizi yaratma gücümüz var. Bu sadece kendimizi yaratmaya karar vermemizle ilgili. İlk önce kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeliyiz. Diğer bütün insanlar gibi hata yaparak geliştiğimizi kabul etmeliyiz. Kendimize karşı duyarlı, toleranslı olmalıyız. Sonra da nasıl olmak, nasıl bir hayat yaşamak istediğimize karar vermeliyiz..Bu, olmak istediğimiz kişi için, kendimiz ve başkaları için fedakarlık yapmak, vazgeçmemek, kararlı olmak demek.
Aldığın her karar, ama her karar, yaptığın şeyle ilgili değildir. Kim olduğun hakkındadır.
Reklam
Biz kimiz, kim değiliz?..birçok rolümüz var. "Yaşamım" diye adlandırdığımız şey ise birçok anlamsızlık ve sürekli tekrarlanma. Tekrarlayan olaylar, durumlar karşısında otomatik verilen duygusal, davranışsal tepkiler. Verdiği tüm acılara rağmen süregiden yaşamımızın sözde güvenli sınırlarından çıkmak istemiyoruz. Bir kayıtsızlık sarıyor tüm benliğimizi. "Olsun, iyi kötü yaşıyorum işte" teselli cümlesiyle geçiştirilen bir yaşam. Aslında bu acı dolu yaşamı seviyoruz da..Çünkü bildik bir durum. Kendini aşmanın getireceği belirsizlik ve zorluklara, temeldeki taşları sarsmanın huzursuzluğuna katlanmak mı yoksa acı dolu da olsa bilinen yaşamı devam ettirmek mi? Genelde bilineni tercih ediyoruz çünkü cesaretimiz yok. Her anı farkındalıkla geçirmeye çalışmak, anın bize getirdiklerine, bize katmaya çalıştıklarına, neşesine, sıkıntısına, bununla beraber hemen yanında duran çözümüne tüm varlığınla katılmayı seçmek. Evet, bu kesinlikle hem bir seçim hem de bir çalışmadır. Kendinden vazgeçmeme çalışması.
İlk önce "BEN" i iyileştirmeden, yaşamımızdaki hiçbir şeyin iyileşmeyeceğini bilmemiz gerekir. "BEN"ki bencilliği bile görüp kabul etmek -ama onaylamamak- BEN'i iyileştirmektir. BEN kendimi sevmezsem, kendime şefkatle yaklaşmazsam, kendimi affetmezsem, kendime saygı duymazsam, kendimi kabul etmezsem, benim dışımdakileri nasıl sevebilir, affeder, saygı duyar, kabul ederim? BEN demek içimi keşfetmek, içimi iyileştirmektir. Diğerleriyle olan ilişkim tümüyle BEN'in üstüne kurulmuştur. BEN, kendimi kabul etmezsem, insanlarla iletişimimdeki bütün yollarım -sözlerim, ifadelerim, beden dilim- kabul etmemek üzerine kurulmuş demektir. BEN kendimi sevmezsem, tüm sevgi ifadelerim aslında sevgisizlik üzerine kurulmuş demektir.
Farkındalık denilince hepimizin aklına ilk önce farkına varmak geliyor, olan bitenin farkına varmak. Tabii ki buradaki ilk çaba genelde dışa yönelik oluyor. Yani etrafımızda olan bitenin farkına varmak. Ama bunun yanında daha da önemli olan kendi içimizde olup bitenler.. Ne düşünüyoruz, ne hissediyoruz, neye sevinip, neye üzülüyoruz, korkularımız, endişelerimiz, bağımlılıklarımız, bağlılıklarımız, ifadelerimiz, sözel ve bedensel, maskelerimiz neler? "BEN" diye adlandırdığımız aslında kim? Bütün bunları tek tek çözmek, bir bulmaca çözer gibi. Ve bu süreç bir yol. Her ne kadar yolun sonunda vaad edilen saklı bir ödül -mutluluk- olsa da aslında farkındalık yoluna girdiğinizde size bu ödül verilmeye başlanır. Aslında esas ödül o yoldur. Farkındalık yolunun her adımında, yolunuzu siz aydınlatırsanız ve daha ilerisini görürsünüz. İlk başta kör karanlık gelen yol, artık daha belirgin, daha keyifli, daha az korkutucu olur. Farkında bir insan birçok sıradanlığı, stresi, çaresizlik hissini dönüştürme gücüne sahiptir. Bunun için büyük hedeflere gerek yok. Yolumuza, hep ulaşabileceğimizi düşündüğümüz, bize çok zor gelmeyecek adımlarla başlamak motivasyonumuzu arttırır. Ama bunlar aynı zamanda istikrarlı adımlar olmalı. Artık bunlar bizim yaşam felsefemiz olacaktır. Küçük ama sıcak bir gülümseme, uzatılan bir yardım eli, sadece samimi bir dinleme, fark yaratmak ve farkında olmak için birer adımdır. Hiç karşılık beklemeden, sadece kendimi gerçekleştirmek, bütüne katkıda bulunmak, yeniyi yaratmak için.. Ruhun DNA'sı budur, o yaratmak ister.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.