Farkındalık denilince hepimizin aklına ilk önce farkına varmak geliyor, olan bitenin farkına varmak. Tabii ki buradaki ilk çaba genelde dışa yönelik oluyor. Yani etrafımızda olan bitenin farkına varmak. Ama bunun yanında daha da önemli olan kendi içimizde olup bitenler.. Ne düşünüyoruz, ne hissediyoruz, neye sevinip, neye üzülüyoruz, korkularımız, endişelerimiz, bağımlılıklarımız, bağlılıklarımız, ifadelerimiz, sözel ve bedensel, maskelerimiz neler? "BEN" diye adlandırdığımız aslında kim? Bütün bunları tek tek çözmek, bir bulmaca çözer gibi. Ve bu süreç bir yol. Her ne kadar yolun sonunda vaad edilen saklı bir ödül -mutluluk- olsa da aslında farkındalık yoluna girdiğinizde size bu ödül verilmeye başlanır. Aslında esas ödül o yoldur. Farkındalık yolunun her adımında, yolunuzu siz aydınlatırsanız ve daha ilerisini görürsünüz. İlk başta kör karanlık gelen yol, artık daha belirgin, daha keyifli, daha az korkutucu olur.
Farkında bir insan birçok sıradanlığı, stresi, çaresizlik hissini dönüştürme gücüne sahiptir. Bunun için büyük hedeflere gerek yok. Yolumuza, hep ulaşabileceğimizi düşündüğümüz, bize çok zor gelmeyecek adımlarla başlamak motivasyonumuzu arttırır. Ama bunlar aynı zamanda istikrarlı adımlar olmalı. Artık bunlar bizim yaşam felsefemiz olacaktır. Küçük ama sıcak bir gülümseme, uzatılan bir yardım eli, sadece samimi bir dinleme, fark yaratmak ve farkında olmak için birer adımdır. Hiç karşılık beklemeden, sadece kendimi gerçekleştirmek, bütüne katkıda bulunmak, yeniyi yaratmak için.. Ruhun DNA'sı budur, o yaratmak ister.