Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nevzat Aşık

Nevzat AşıkSahabe ve Hadis Rivayeti yazarı
Yazar
9.0/10
1 Kişi
12
Okunma
0
Beğeni
319
Görüntülenme

En Beğenilen Nevzat Aşık Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Nevzat Aşık sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Nevzat Aşık kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölüm her müslümanm başına er veya geç gelecek bir olaydır.
Bir insanın yetişmesinde aile ve çevrenin rolü büyüktür.
Reklam
İnsanın sevdiği ve ilgi duyduğu kimsenin davranış ve özelliklerini yakından takîbetmesi normaldir.
2630 hadis rivayet etmi olan İbn Ömer'den büyük bir muhaddisle r grubu hadis öğrenmi ve rivayet etmiştir.
Sayfa 42 - rivayet edenlerin uzunca bir listesi için bkz. Tehzîb, V, 328-330; Ayrıca hayatı ve ilmî faaliyeti için bkz. İbn Sa'd, IV, 142-188; II, 373; Usdu'l-gâbe, III, 227-233. Tezkira, I, 37-40 nr. 17; el-lstîâb, III, 950-5^ nr. 1612; Hıye, I, 292-314.Kitabı okudu
Adı, Âişe bint Ebî Bekr'dir. Hz. Peygamber'in yakın arkadaşı, ilk müslüman.
Sayfa 9 - İbnu's-Salâh, s. 270.Kitabı okudu
AUahummeğfirlî verhamnî ve elhıknî birrefîk = Allahım beni bağışla, beni esirge ve beni Refik-ı âlâya yükselt» dilek ve duasının da râvîsi ol￾muştur.*»
Sayfa 20 - Müslim, a.y. nr. 2444/85.Kitabı okudu
Reklam
Hz. Âişe 2210 hadis rivayet etmiştir. Bu haliyle o muksirûn arasında dördüncü sırayı işgal etmektedir. Onun tarafından rivayet edilen bu hadislerin 316'sı Sahihaynd a yer almaktadır- Bunların da 194'ü müttefekun aleyhdir. 54 ü yalnız Buhârî'nin Sahihi'nde 68 i ise yalnız Müslim'in Sahîhi'ndedir.
Sayfa 31 - Bkz. Cemheratu hutabi'I-arab, I, 207-210.Kitabı okudu
Herhalde saadetin baş şartı, kendinden başkasını sevebilmek kabiliyetidir. İçimizdeki sevginin dışanya projeksiyonu, bizi de sevilecek kimselerden yapar. Başkasını sevmeyen, aslında kendisini de sevmiyor demektir. Çevremizdekileri, bütün insanları, hatta tabiatın bütün varlıklarını, canlı cansız her şeyi sevelim. Aslında dünya, hayatın her çağında yaşamaya değer, sevilmeye değer güzelliklerle doludur, mutlu olmamız için de, lüzumundan fazla sebep vardır. Yunus Emre'nin dediği gibi; "Aşk gelince bütün kötülükler gider. Sevgi eksikliği... dünyaya küskün kendini değersiz bulan, kendini ve insanlığı sevmeyen kişiler ortaya çıkarır.
Sayfa 15 - Tibyan
Allah, insanı sudan ve topraktan yaratmış, ona kendi ruhundan üflemiş, onu bütün canlılar arasında özel bir konuma getirerek kendisine muhatap yapmış ve ona; "Ey insan, ey insanlar, ey âdemoğlu," diye hitabetmiştir. Madem ki insan, yeryüzünün imar, ıslah ve idaresi emaneti ile görevli bir halifedir, öyleyse bu hilâfet vazifesine layık olmalıdır. Peki bu ehliyetin şartları nelerdir acaba? Kur'ân, bize halîfe olmanın ölçüsünü şöyle açıklar: "Allah, içinizden, iman edip de salih amel işleyenlere, kendilerinden önce gelenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına.. dair vaadde bulunmuştur." (Nûr, 24/55); "Şüphesiz iman edip, salih ameller işleyenler var ya, işte onlar, yaratıkların en hayırlısıdırlar." (Beyyine, 98/7); “De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?' Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. (Zümer, 39/9) Ayetler bize bu ölçünün, iman, salih amel ve ilim oldu ğunu açıkça belirtiyor. Eğer insanoğlu bu özelliklere sahip olmaz, bu şartları yerine getirmezse görevini yapmamış olur. İmar, ıslah ve idare, bilgi ve irfanla olur. Nitekim ilk halîfe Adem, meleklere ilimle üstün gelmiştir. İlim, esastır. Maddî ve manevî ilerlemenin, kalkınmanın şartı ilim ve sanattır. İlim, irfan ve sanatta geri olanlar, ilerleme kaydedemezler. Hz. Peygamber (s.a.v.), ilk müslümanları öncelikle cehaletin köleliğinden kurtarmaya çalışmıştır. Ve "sadakalarin en faziletlisi, insanin ilim öğrenmesi sonra da onu bir baska kardesine öğretmesidir" buyurmuştur
Sayfa 9 - Tibyan
Hz. Ömer'in "Biz cahiliye döneminde kadınları insan yerine koymazdık. İslamiyet gelince ve Allah onlar hakkında ayetler indirince, onların bizim üzerimizde hakları olduğunu gördük."¹ sözü bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.
Sayfa 3 - Tibyan
Reklam
Kuşu öldüğü için üzülen ve hastalanıp yatağa düşen Ebû Umeyr adındaki çocuğu ziyaret etti ve; - "Ebû Umeyr! Serçene ne oldu?" diyerek onu teselli etti
Sayfa 21 - Tibyan
İnsanın her türlü hayatı kutsaldır, dokunulmazdır. Okuyucularımızın daha rahat anlayabilmeleri için bunu şöyle ifade edebiliriz: "Bir insanın değeri, Kabe'nin değerinden daha üstündür.¹8 İnsan var olmazsa, boş bir dünya neye yarar? Bütün evren ve içindeki yaratılan her şey, insan içindir." 18 Kur'ân'ın Mâide sûresi 32. ayeti insan hayatının ne kadar kutsal ve önemli olduğunu şöyle açıklamaktadır: “Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık; kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kimseyi kurtarırsa bütün insanları yaşatmış. gibi olur. "
Sayfa 9 - Tibyan
Bu ayete göre, bir insanın kanını akıtmak, bütün insanların kanını akıtmak; bir insana yalan söylemek bütün insanlara yalan söylemek; bir insanı horlamak, küçümsemek, kandırmak... Allah'ı ve bütün insanlığı horlamak, küçümsemek ve kandırmak demektir... Yunus Emre bu gerçeği, ne güzel dile getirmiştir: "Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü." Sevgili peygamberimiz (s.a.v.), çevresindeki insanları cahiliye devri öncesi kabile taassubu merkezli düşünce, anlayış, adet ve kalıntılardan kurtarmak, halîfetullah olan insanı layık olduğu şerefli ve onurlu bir yere getirmek için çok büyük gayret sarfetmiştir. İnsana yapılacak her türlü saldırıları şiddetle kınamış, onun maddî varlığıyla manevî onurunu her değerin üstünde tutmuş ve: "İnsanoğlu, Allah'ın yapısıdır, bu yapıyı yıkan, ona karşı şiddet gösteren mel'ûndur.” "Dünyanın yok olup gitmesi, Allah katında bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden daha hafiftir,”20 buyurmuştur.
Tibyan
İslam dini, bu değersiz kabul edilen tutsak ve yoksul insanları özgürlüklerine kavuşturmak için devlet hazinesinden hisse ayırdı. Hz. Peygamber köleyi hürriyetine kavuşturduktan sonra, ona geçimini kazanacak kadar sermaye verirdi.8 Yanına gelen bir adamın, korkudan titrediğini görünce, “Arkadaş! Korkma, kendine gel, çünkü ben ne bir kral ne de bir melikim! Ancak ben güneşin altında kurumuş et parçası yiyen bir kadının çocuğuyum."⁹ buyurarak, bu zavallı insanı rahatlatmak ve onore etmek istedi. Bir gün Pazar yerinde birisi Onun (sav.) elini öpmek için öne atıldı, fakat O elini çekerek "Bu acemlerin krallarına yaptıkları bir davranış şeklidir. Ben melik değilim, ancak içinizden birisiyim."10 buyurdu. 7 Buhari, 23 Cenaiz 66 (II, 112-113); Müslim, II Cenaiz 23, (II 659 nr 956); İbn Hanbel, II, 353-388. Abdurrahman Azzam, Betalü'l-Ebtâl, çev. Hayreddin Karaman, İstanbul 1964, s. 74-75.
Sayfa 5 - Tibyan
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.