Tasavvufta mühim bir yeri olan ve "üzerine düşeni yaptıktan sonra Allah'a güvenip dayanma ve Ondan başkasına ihtiyacını arzetmeme" şeklinde anlaşılan tevekkül konusunda Allah Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurur:
"Onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O ona yeter." Talâk 65/3.
Sûfî kelimesi, yün manasına gelen “sûf” kelimesine nisbet edilerek türetilmiştir.Renksiz, kaba yünden yapılmış elbise giymek o devirlerde günahlardan pişmanlık duymanın bir alâmeti idi.
Imam-ı Gazâli ihyanin tevekkül bahsinde tevhidin 4 mertebesinin bulunduğunu söyler ve bunu ceviz misali ile şöyle açıklar:
1)cevizin dışındaki yesil kabuk 2)onun altındaki sert kabuk 3)cevizin içi 4)cevizin içinde bulunan yağ.
Birincisine kisru'l kışr(kabuğun kabuğu), ikincisine kışr(kabuk), üçüncüsüne lübb(öz), dördüncüsüne lübbü'l lübb(özün özü) denir.
Zahir ve rüsûm ulemasının bildiği tevhid ya kabuktur ya da kabuğun kabuğudur. Ariflerin bildikleri tevhid ise ya özdür veya özün de özüdür.