Size insan ve doğanın barış içerisinde yaşadığı, insanın para hırsının olmadığı, dostlukların samimi olduğu bir yer var desem orada yaşamak ister misiniz? Açıkçası ben isterim. Kulağa biraz ütopik bir yermiş gibi geliyor değil mi?
"İnsan olan her yerde çatışma vardır" demiş Marks . Çatışma olmasa bile çatışma yaratacak insanlar sonradan o topluluğa dahil oluyor Kırlangıç Baharı"nda olduğu gibi.
Yeşil gölün etrafında insanlar mutluluk içinde yaşıyordur doğa ile baş başa. Orada yaşayanlar huzurludur, onlar için para, giyim ya da gösteriş önemli değildir; dostlukları önemlidir, yaşadıkları hayatla barış içindedirler. Ta ki bir gün beyaz pantolonlu adam gelesiye kadar...
Eski bakan geldikten sonra köyde değişimler başlar. Kendi halinde herkesin barış içinde yaşadığı bir köyde önce bir yönetici seçilmesini ister. Demokratik biçimde olacağını söylediği bu seçimde tabii ki kendisi seçilir. Önce yavaş yavaş insanları etkisi altına alırken sonra doğaya yönelir bakışları. Yönetmeye ve kaosa alışkındır ve bu köye getirdiği de tam olarak kaostur.
Köyde yapılanlara ve doğal katliamına dur diyen olsa da sayıları azdır köyün çoğunluğu bakanın tarafında durmaktadır kimi isteyerek gibi de zorunda kalarak ...
Kitapta doğanın mahvedilmesine karşı doğanın verdiği cevabı okumanın yanı sıra hırs , yanlış yönlendirme, yönetme ihtiyacı , tepeden bağlantılar ile insanların nasıl kullanıldığı ve insan ilişkilerinin nasıl mahvedildiği anlatılıyor kitapta.
Kitap gerek kurgu gerekse gidişat olarak hatta bazı minik detaylarda bile #zülfülivaneli nin #sonada kitabı ile büyük benzerlikler göstermekte.
Kadınlar ve Kelebekler
