“Memleketimizde zihni bir tembellik var. Bir safsata gibi görünecek ama ıstırapsız ve meselesiz yaşıyoruz. Eğer kitap bu tembelliği silmeye yardım ederse mesûd olurum.”
İnsanoğlunun asıl vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır fakat kendi hatalarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesine göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.”
Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.
“Mektep bitirmek için mektep bitirilmez. Her genç enginde bir gemi gibi her an kendi kendisine “Ben neyim? Niçin buradayım? Ne yapmak istiyorum?” sualini sormalıdır. Bunu yapmayan genç hiçbir zaman genç olmayacak bir ihtiyardır, yani ölü olarak yaşamayı kendiliğinden kabul etmiş demektir.”
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş bir dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim...'
Lefebvre, tarihin varlığını mekâna bağlar. Mekân üretimi ve mekanın üretim süreci varsa tarih de vardır. Mekânın tarihi mekânın gerçeklik olarak üretiminin biçim ve temsillerinin tarihi söz konusudur Zamanın izini mekân üzerinden sürer.