Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pınar Yıldız

Pınar YıldızKayıp Hafızanın İzinde yazarı
Yazar
9.5/10
2 Kişi
5
Okunma
1
Beğeni
518
Görüntülenme

Hakkında

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 2004 yılında mezun oldu. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Sinema Anabilim Dalı’nda 2008 yılında yüksek lisansını, 2016 yılında ise doktorasını tamamladı. 7 Şubat 2017 tarihinde “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine attığı imza nedeniyle 686 nolu KHK ile görevinden ihraç edildi. 2019 yılında Raoul Wallenberg Enstitüsü’nün bursuyla Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nde doktora sonrası araştırmasını tamamladı. 2020 Aralık ayından itibaren, Academy in Exile araştırmacısı olarak Berlin Freie Üniversitesi’nde, film çalışmaları, toplumsal cinsiyet, göç ve hafıza alanlarında çalışmalarına devam etmektedir.
Unvan:
Yazar, Yönetmen
Doğum:
Hatay, Türkiye, 1982

Okurlar

1 okur beğendi.
5 okur okudu.
19 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Eric Santner'e göre, geçmişin suçları ve adaletsizlikleri karşısında geliştirilen savunma mekanizmalarından biri, geçmişe dönük kolektif inkar, diğeri ise kendini kurbanla tanımlama, başka bir ifadeyle mağduriyet anlatısıdır. Mağduriyet anlatısı ya da kurban pozisyonu kendi ya da ötekinin kaybı karşısında yas tutmanın yerine geçer. Bu savunma biçimi "kötü güçlerin bir kurbanı olma hissini güçlendirir"; "kötülüğün kaynağı ya dışsaldır ya da insanı dışarıdan vurur". Kendini inşa etme pratiği, ötekinin kaybını kökten reddetme üzerine kurulu uluslarda "saf ve masum bir içerinin, dışarının müdahalelerine maruz kaldığı düşüncesi" geçmişle kurulan ilişkinin zeminini oluşturur."
Butler iktidarı sadece özne üzerinde tahakküm kuran olarak değil, bizzat öznenin öznelliğini de kuran psişik bir tabiyet olarak düşünür.
Sayfa 45 - MetisKitabı okudu
Reklam
"Kim olduğumuz sorusuna hafızamızda biriktirdiklerimizle yanıt veririz. Geçmişe ve bugüne dair görmeyi, hatırlamayı ve konuşmayı seçtiklerimizle bir hikâye yaratır, böylece dünya üzerinde kendimize bir koordinat çizeriz. Ancak bizi var eden hikâyeler sadece içeriye dahil ettiklerimizden ibaret değil elbette, görmemeyi, unutmayı ya da susmayı seçtiklerimiz de hikâyelerimize dahildir. En nihayetinde hikâyeler bize bir aidiyet ve kimlik verir, dünyayı anlamlandırma biçimimizi belirler."
kıyımlar belgesel ile anlatılabilir mi? anlatılır ise belgesel bize ne söyler?
"Travmatik mekânların sessizliği içinde tanık olduğumuz sadece yokluktur. Görüntüde bazen görecek hiçbir şey yoktur, bazen tarif edilemezdir. Hatırlanan yerdeki bazı evler yıkılmış, bazıları tamamen yok olmuştur. Travmatik hafızanın mekânlarını görsek bile, ne görüntü ne de tanıklık orada bize ne yaşandığını bütünüyle anlatabilir. Tanıkların anlatımıyla görüntü düzlemi arasındaki kapanamayan boşluk, Tertele'nin şimdideki tezahürüdür. Şimdinin evreni travmatik geçmişin eksik görüntülerinin tasallutuna uğradıkça baktığımızın sıradan bir görüntü olduğuna dair düzlem de sarsılır. İzleri dahi silinmiş ve asla tam olarak anlayamayacağımız bir felaketin "gecikmiş tanıkları"na dönüşürüz. Temsilin yetersizliği arşiv görüntüleri ile kapatılmaya çalışılmadığında, başka bir deyişle bir mevcudiyet evreni inşa edilmediğinde, geçmiş şimdide görünür olur ve "yokluk olarak kendi payını" talep eder. Belgesel, geçmişle bugün arasındaki sınırları muğlaklaştırarak başka türlü bakmaya, bugünde gizlenmiş ve görmezden gelinmiş geçmişi 'görmeye ve duymaya' çağırır."
Sayfa 207 - Çözülen Sır: Temsildeki Yara İzleriKitabı okudu
"mağdurluk mitine dayalı anlatılarda, kötülük hep "ötekinin bana (bize) yaptığı bir şey" olarak tarif edilir, asla "yaptığım(ız) bir şey" değildir, böylece sorumluluk sürekli olarak başkasına devredilir ama asla üstlenilmez. Oysa hepimiz ya da bazılarımız yenilgilerle ve kayıplarla yaşamak zorundayız, ama dünyayı sadece kendi kaybımız üzerinden görmek, neden olduğumuz kayıplara karşı bizi körleştirir."
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Sinema ve etik üzerine tartışmalar diye okudum. "Estetiğin Politikası: Felaketi Anlamak Mümkün Mü?" bölümünde Nazi zulmünün sinemada başta nasıl yer aldığı ile sinemanın politik potansiyeli üzerine arşiv görüntüleri ve kurmacanın yarattığı etkiyi tartışıyor. Acıyı anlatmak mümkün müdür? Peki gerçeğin "temsil düzeyinde tüketilebilecek bir şey olmadığı gerçeği"... "Sinemanın gösterilemeyecek olanı, insanlık tarihinin en derin acılarını, gösterebileceğine dair inancı" etik dışı mıdır? Atatürk filmleri ile ilgili bölümde bütün filmleri izlemiş olduğumu gördüm. Resmi tarihten kaçamazsınız. Ararat, Dersim'in Kayıp Kızları yüzleşilmesi gereken çok şey olduğunu gösteriyor. Kitap yumuşak ama sarsıcı bir nezaket diliyle ele almış bütün bu karanlığı. Okutmak istediğim insanlar var o yüzden, umarım sonuna kadar okur, düşünür, değerlendirirler.
Kayıp Hafızanın İzinde
Kayıp Hafızanın İzindePınar Yıldız · Metis Yayınları · 20215 okunma