Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Refi Cevad Ulunay

Refi Cevad UlunayEski İstanbul Kabadayıları yazarı
Yazar
Çevirmen
8.3/10
31 Kişi
120
Okunma
24
Beğeni
3.251
Görüntülenme

Refi Cevad Ulunay Gönderileri

Refi Cevad Ulunay kitaplarını, Refi Cevad Ulunay sözleri ve alıntılarını, Refi Cevad Ulunay yazarlarını, Refi Cevad Ulunay yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
477 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
İncelemem
Bu kitabı okumamın sebebi " Eski İstanbul Yosmaları " kitabı idi .
Refi Cevad Ulunay
Refi Cevad Ulunay
bu kitabı beni fazlasıyla etkilemişti ve bununla beraber hemen araştırmaya başladım ve ikinci kitabı olan " Sayılı Fırtınalar Eski İstanbul Kabadayıları " kitabını bulunca hemen okumaya başladım ve inanıyordum ki bu yazar beni tekrardan etkileyecek ve kitabı çok büyük bir heyecanla okuyacağım . Sonuna kadar çok etkileyiciydi bazı yerler kafamı karıştırsa dahi okumaktan vazgeçmedim ve güzel bir şekilde bitirdim . Gerçekten etkileyiciydi İstanbul'un her yerine gerçekten dokunuyor her semtine dokunuyor hatta o yüzden bu kitap beni çok çok etkiledi . herkese iyi okumalar diliyorum.
Sayılı Fırtınalar
Sayılı FırtınalarRefi Cevad Ulunay · Alfa Yayıncılık · 201751 okunma
347 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Düşüncelerim
Ah ! Rana'm . Bu kitap o kadar muazzam ki okumadan bir dakika bile geçiremiyordum . Sınav dönemim olduğu için günlük 50 sayfa okuyacağım şekilde planlamama rağmen kendimi bir türlü tutamıyor , kitabı okurken buluyordum . Özellikle Rana ' yı her gece hayal etmeye çalıştım , vay be dediğim zamanlar edindim . Evet , yanlış duymadınız ! Bazenleri insan ideal kişisini bir kitap da bile bulabiliyor . Rana isminin bende ki hatırasıyla beraber de bu kitaba bağlandım diyebilirim . Kitaba gelecek olursak , gayet sürükleyici her sayfası aksiyon dolu , merakı barından harikulade bir roman . Daha fazla detay vermeden sizi bu kitabı okumaya davet ediyorum . İyi Okumalarr...
Eski İstanbul Yosmaları
Eski İstanbul YosmalarıRefi Cevad Ulunay · Alfa Yayıncılık · 201731 okunma
Reklam
Bir rüzgâr sağanağının önüne düşen sararmış bir hazan yaprağı gibi kararsız cevap verdi : " Kim bilir ? "
Sayfa 346 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
İstanbul Bir Çiçek Bahçesi İdi
İstanbul Türkleri daha o zaman -Dünya'nın en kötü ikaametgâh tarzı olarak kabul edilen- apartmanda oturmaz ve oturmayı da ayıp sayarlardı. Böyle bir çok âilelerin beraber oturdukları evlere "yahûdi hâne" derlerdi. Her Türkün, ama düzgün, ama çarpık, ama büyük, ama küçük bir evciği, bir de bahçeciği vardı. Ev belki haraptı ama komşular birbirlerinin çamaşır değiştirdiklerini görmezlerdi. Bu küçücük evlerin sâkinlerinden en muhteşem konak sahiplerine kadar büyük bir ekseriyette iptilâ hâlini alan bir merak vardı; Çiçek ve bahçe merakı...
Sayfa 77 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Edebiyata Mersiye
Eskiden esaslı mecmualar vardı. O mecmualar "dergi" oldukdan sonra, memlekette esaslı bir "edebî mecmua" görmedim.
Sayfa 71 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Ulunayla Yapılan Bir Sohbet
"-Memleketin en büyük mes'elesi nedir sizce? "-Lisân. Türkçemiz yedi asır örsle-çekiç arasında dövüle dövüle tekâmülün son noktasına varmıştır. Lisân, bir fikrin ifâdesi olduğuna göre ne kadar zengin olursa o memleketin ilim ve irfânı da o kadar geniş olur. Halbuki bugünkü uydurmasyon kelimelerle lisânımızı o kadar fakirleştiriyorlar ki, bazan okuduğumu bile anlayamıyorum!.."
Sayfa 60 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Reklam
"Hasret Olduk Eski İstibdâta Biz!"
…bizim Jöntürk, halkın ise biraz daha kaba olarak Contürk dediğimiz kimseler de istibdat (!) tan kurtulmak ve memleketi kurtarmak (!) için soluğu Paris'te almışlardır. Sultan Abdülhamid her nedense bunlardan çekinirdi. Paris'e kaçan, orada menbaı pek de iyi bilinmeyen yerlerden aldıkları paralarla gazeteler bile çıkararak istibdadı yıkmaya, hürriyeti getirmeye (!) çalışan bu kaçakları geri getirmek için az para ve gayret harcamış değildir. Mizancı Murad Bey gibi bazı idealistler ve koyu hürriyet taraftarları (!), padişahın af ve bol maaşlı memuriyetler vaadi karşısında her nedense şiddetli taraftarı oldukları hürriyet sevdasından vazgeçerek İstanbul'a dönmüşlerdir. Bu da bizdeki idealistliğin garib bir tezâhürüdür. Samimî olarak hürriyet ideali için Avrupa'ya kaçan ve orada yabancılardan yardım dilenmeden sonuna kadar kalarak mücadele eden kahramanlarımızın (!) sayısı bilmem ki ikiyi üçü bulur mu? Bunların da bir kısmı hürriyetten sonra memlekete dönünce: "Hasret olduk eski istibdata biz!" diyen Süleyman Nazif merhuma hak vermek zorunda kalmışlardır.
Sayfa 52 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Sultan Vahîdüddin edebiyata gâyet meraklı idi ve en çok sevdiği şâir Tevfik Fikret'ti.
Sayfa 44 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Ben Bütün Müslümanların Reis-i Rûhânisiyim
"-Biraderim Kral Hazretleri'ne, gösterdiği misâfirperverlikden dolayı samimiyetle teşekkür ederim. Fakat bu dâvetlerini kabule büyük bir mâni vardır." Tâhir Bey afalladı ve sordu: "-Ne gibi mâni efendim?" "-Söyleyeceğim; memleketimdeki vukuât ve hadisât, her ne kadar beni muvakkaten veya ebediyen, taç ve tahtımdan ayırdıysa da, üzerimde "Halifelik" sıfatı mevcuddur. Ben bütün müslümanların reis-i rûhânisiyim, Peygamber postunda oturuyorum. Bu sıfat, kendi dînimden olmayan bir zâtın teklifini kabulden beni meneder. Bundan dolayı, biraderim Kral Hazretleri'nin bu dâvetlerini kabul edemeyeceğim, beni mâzur görmelerini rica ederim." Tâhir bey büsbütün afalladı, zira gerek Sultan Vahîdüddin ve gerek mâiyyeti, bu vaziyetden kurtaracak ancak böyle bir çare olabilirdi. Tâhir bey tercümanlığı bir tarafa bırakdı ve mahlû Hükümdarı ikna etmeye çalışdı: "-Efendimiz, bugün iyi kötü sâyenizde yaşıyoruz, fakat hazıra dağ dayanmaz, bunun yarını da var!" Sultan Vahîdüddin aynen şöyle söyleyerek meseleyi kesip atdı: "-Ne yapalım azizim Tâhir bey, soğan ekmek yeriz."
Sayfa 43 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Benim Kadar Milletin de Hakkı Vardır
Sultan Vahîdüddin İstanbul'dan çıkmadan evvel, Hazine-i Hümayun'dan, makbuz mukabilinde "Kıyâmetnâme" adlı kitabı getirtmiş ve minyatürleri iki milyon değeri olan bu eseri, makbuzunu getirterek yine Hazineye iâde etmişdi. O zaman yakınları: "-Padişahım! Hazine-i Hümâyun'umuzdaki bütün eşya ecdadınıza ve hânedanınıza, hükümdarlar tarafından hediye edilen eşyadır, bunlar sizin malınızdır. Bahusus iâde buyurmak istediğiniz kitabın iki belki de üç milyona alıcısı hazırdır. Hiç olmazsa bunu bir ihtiyat olarak nezd-i Şahânenizde alıkoymak doğru değil midir?" Sultan Vahîdüddin, şu cevabı verdi: "-Haklısınız, bunlar hesabını kimseye vermemekle mükellef olduğumuz, şahsî malımızdır. Fakat ecdadım bu milletin hükümdarı olmasa idiler, onlara kim bu hediyeleri verirdi? Binâenaleyh bu kıymet biçilmez eşya ve evânide, benim kadar milletin de hakkı vardır. Ben bu ihâneti kabul edemem!"
Sayfa 42 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Reklam
Kral Viktor Emanuel ile Vahîdüddin Han'ın Dostluğu
Kral Viktor Emanuel daha veliaht iken Truva harabelerini ziyâret için 1900'de İstanbul'a gelir. Sultan Abdülhamid kendisine mihmandar olarak Şehzâde Vahîdüddin Efendi'yi tayin eder. İtalya Kralı Hümiberto'nun bir anarşist eliyle öldürüldüğü tarih budur. Prenk Viktor Emanuel İtalya Kralı Viktor Emanuel olarak İtalya'ya azimet eder. O tarihten beri, aralarında mektuplaşma eksik olmaz.
Sayfa 41 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Taif'ten San Remo'ya...
Kral Hüseyin'in avdetinden sonra Doktor Paşa bütün gayreti ile Sultan Vahîdüddin'i Avrupa'ya götürmeye çalışıyordu. Mahlû Hükümdarın sıhhat bakımından vehmini tahrik için ne mümkün ise yapıyordu. Ufak bir nezle olsa bunu iklimin tesirine atfediyor: "-Efendimiz." diyordu, "Allah etmesin daha mühim bir rahatsızlık olursa istişâre edecek bir meslekdaş yok, Avrupa'da olsak her şeyin çâresi bulunur. Bu çöllerde ne yapabiliriz?" Mâiyet de aşağı yukarı bu fikirdeydi. Nihayet Sultan Vahîdüddin de Hicaz'ı terketmek fikrine meyletdi. Kral Hüseyin sık sık Taif'e geliyor ve Sultan Vahîdüddin'i tekrar Saltanat'a geçmesi için tedbirler hazırlıyordu. Fakat Padişah, kat'î olarak Avrupa'ya gitmeye karar verdiğini söylediği zaman, Kral Hüseyin hayretlere düşdü. "-Ben Efendimizden ilelebet Tâif'te kalmalarını istemiyorum, yalnız Hac mevsiminde bulununuz." diye ısrar etdi. Diğer tarafdan Doktor Paşa da: "-Burada kalınacak olursa sıhhatinizin mes'uliyetinden teberri ederim" Ültimatomunu vermişti.
Sayfa 36 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Sultan Vahîdüddin, bu ihtiyarî menfa (sürgün) hayatını asla hazmedememişdir.
Sayfa 35 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
Vahîdüddin Han Cidde'de
…Kral Hüseyin, Sultan Vahîdüddin'e şöyle söylemişti: "-Ecdadınızın Haremeynü'ş-Şerîfeyn'e ve dolayısıyla İslâmiyet'e ettikleri hizmet büyüktür. Âlem inkilâplarla doludur. Şahsiyet-i muhteremelerinin mâruz kaldıkları hâlet kaderin bir cilvesidir. İnşâallah pek yakında tekrar tâc-ı tahtınızı ele geçirip Dârülhilâfe'yi teşrif buyurursunuz. Ecdâd-ı izamınızın içinde, çok daha müşkül durumlarda olanlar bulunmuşlardır. Bunların hepsi, cilve-i Rabbânî'dir.
Sayfa 33 - İstanbul: Sebil Yayınevi, 2004Kitabı okudu
192 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.